Yirmi Dokuz | Part Bir

9.5K 845 130
                                    

-Harry ve Jane'i özlediyseniz ben lafı uzatmadan bırakayım. İyi okumalar. :) -

Geri çekildiğimde Harry, önce anlam veremese de sonra oksijene ihtiyaç duyan ciğerlerim olduğunu hatırladı. Belki o anki ortamdan belki de bana bakışından, gözlerinin ardındaki ifadeyi okuyamıyordum. Derin bir nefes aldım. Yüzüne bir gülümseme yayıldığında kaşlarımı kaldırdım.

'Ne?'

Hızla gözlerini yere çevirip yeniden bana döndüğünde gamzeleri ortaya çıkmıştı.

'Kitabına uydurup öpüyorsunuz beni.' dediğinde Romeo ve Juliet'i telmih ettiğini hemen anladım.

Biraz güldüm.

'Bu Juliet'in repliğiydi.'

'Sana iltifat ettim Juliet, ister kabul et ister etme.'

Gülümsedim.

'Keşke hissedebilseydin.'

Benim tebessümüm de onunki de yüzlerimizden silindiğinde kısa bir an için sessizlik odaya hakim oldu.

"İyi halt yedin." dedim kendi kendime.

Bu kadar sevimli bir diyalogu mahvetmiştim. Aferin bana, aferin.

Harry sessizliği kırdı.

'Ama tüm ruhumla hissettim.'

Ona baktım.

Gerizekalı gülümsemesini gizlemek için dudağını ısırdı.

'Anlamadın mı? Ruhu? Bir hayaletin ruhu?'

Harry'nin ölü olmakla ilgili saçma espirilerinden birine daha gülmemek için gözlerimi kırpıştırdım. O kendi kendine gülerken başımı salladım ancak bir süre sonra dayanamayıp ben de güldüm.

Yağmur hafifliyordu ama damlaların sesini duyabiliyorduk. Rüzgar ağaçların arasında geziniyor, adeta onlara fısıldıyordu.

Başucu saatime baktım. On biri geçiyordu ve yarın okulum vardı. Harry, saate baktığımı görünce yarım gülümsedi.

'Uyuman gerek. Yorgunsun.'

'Evet, çok.' diyerek ona katıldım.

Harry gülümseyip ayağa kalktı ve dolaba doğru ilerledi.

'Fazladan battaniyelerini nerede saklıyorsun?'

Şaşkınca ona baktım.

'İkinci rafın sağında.'

Başıyla onayladıktan sonra mor, yumuşak bir battaniyeyi aldı ve dolabı kapadı.

'Yorganının altına gir. Buna da ihtiyacın olabilir.' derken battaniyenin katını açmıştı.

Dediğini yaparak yattım ve battaniyeyi üzerime örttü.

'Kalıyor musun?' diye sordum büyük bir umutla.

'Evet.' dedi ve penceremin önündeki koltuğa oturdu. Kollarını açıp iyice yayılıp sırıttı.

Bir süre onu izledim.

'Zorunda değilsin, biliyorsun.'

'Ama bundan memnun olurum. Sen olmaz mısın?'

'Tabi ki olurum. Her zaman olurum.'

Kızardığımda, dudakları zarif bir tebessümle kıvrıldı. Hep böyle yapıyordu, gözümden kaçmamıştı.

Ne zaman kızardığımı hissetsem gülümsüyordu.

Phantom (Türkçe Çeviri)Onde histórias criam vida. Descubra agora