Yirmi Beş

9.9K 857 128
                                    

-Oy ve yorumlarınız için çok teşekkürler. Bu bölümü çok hızlı çevirdim sanırım, okul açılmadan size bir hediye olsun. İyi okumalar. :) -

Telefon açtıktan sonraki olaylar tuhaf bir şekilde buğuluydu kafamda. Ailem ne olduğunu soruyordu ama o an düşünebildiğim tek şey Harry'i bulmam gerektiğiydi. Oradakinin onun cesedi olduğuna dair kafamda hiç şüphe yoktu. Hata yapıyor olsaydım bu beni ruhsal olarak dengesiz ve tedirgin gösterirdi, fakat yapmıyordum. Emindim.

'Jane bizi duyuyor musun? Neler oluyor? Neden bir şey anlatmıyorsun?'

Cevap vermedim. İçinde bulunduğum muazzam şok hissiyle, nasıl vereceğimi bilemiyordum aslında.

Çok geçmeden polis arabaları yolun başında göründü. Dışarı çıktığımda Dedektif Whitmore'un polis arabasının kapısını çarptığını gördüm. Üstünde bol, koyu renk bir pantolon ve beyaz bir bluz vardı, saçları omuzlarından dökülüyordu. Yüzünde kızgın bir ifade vardı.

'Lyle berbat bir sürücü olmasaydı daha önce gelirdik. Aptallığı için onu suçlamaya gönüllüyüm.' dedi Lyle'a kötü bir bakış atarken.

'Cesedin yerini bize gösterebilirsin.'

Ben başımla onaylayıp onlara yolu gösterirken annemler bir köşeden şaşkınlık içinde bizi izliyordu.

Whitmore benim çevik tempoma ayak uydurmayı başarırken bir grup polis de patikanın gerisinden bizi takip ediyordu.

'İşte.' dedim gösterirken.

'Çimler diğer alanlara göre daha az büyümüş, büyüklüğü de bir insan olması için yeterli.'

Whitmore'un yüz ifadesi okunamayacak türdendi.

'Oradakinin Harry Styles'ın cesedi olduğunu nereden biliyorsun?'

Ne cevap vereceğim bilmiyordum. Doğaüstü sezgilerimi kelimeye nasıl dökeceğim bilmiyordum yani.

'Bana güvenin. Sadece güvenin.'

Kaşlarını çatıp bir süre bana baktı. Sonrasında diğer memurlara döndü.

'Ne bekliyorsunuz? Kazmaya başlasanıza.'

Lyle ve diğerleri alana ilerleyip kazmaya başladığında kenara fırlattıkları her toprak parçasıyla kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu.

Whitmore arkasını dönüp telsize bir şeyler söyledi. Konuşması bittiğinde bana döndü.

'Komiser buraya geliyor. İşe basın da karışabilir.'

Herkes kazıya odaklanmışken, ben yukarı baktığımda yaprakların rengine eş bir çift ile göz göze geldim.

Harry, uzun ağaçlardan birinin dalına oturmuş, ortamla tamamen kamuflaj oluyordu. Eğer ağaçların tepelerinde gezmesine bu kadar alışkın olmasam orada olduğunu hayatta fark edemezdim.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Gözleri normalde olduğu yeşile sahip değildi. Hayır daha koyu bir yeşildi, daha önce onda hiç görmediğim kadar koyu.

Ve daha önce onu hiç görmediğim kadar üzgündü.

Daha fazla kazı malzemesiyle gelmiş polisler açıklığa vardığında arkamı döndüm. Annem ve babam da onlarla birlikte gelmiş, hemen benim tarafıma geçmişti. Babam elini omzuma koydu ve annem alnımı öptü. Hâlâ kafaları karışık görünüyordu ancak şu an onlara açıklayamayacağımı fark etmişlerdi. Etrafa, bir açıklama için fazla büyük bir kaos hakimdi.

Kahverengi gözlü, kır saçlı bir memur geldiğinde Dedektif hızlıca onunla selamlaştı.

'Bu Jane Marx.' diyerek beni takdim etti.

Phantom (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin