Şimdi sevmeli seni, değmeli dudağına.

5K 436 660
                                    

Bölüm ismi fena. Oyları, yorumları bekliyoruuuum, iyi okumalar. 💞

---

Boşa geçmiş vakitler vardı. Yaşamamış gibi hissettiren, varlığının bir öneminin olmadığı vakitler vardı. Şimdi öyle bir andaydım ki yirmi bir yıllık hayatımı yaşamamışım da yeniden var oluyormuşum gibiydi. Sanki bundan önceki tüm ömrümü boşa geçirmişim gibiydi.

"Bi-bizim a-ağacımız?" diyebildim sadece. Karşısında bir kere daha kekelemiştim.

Başını aşağı yukarı sallayarak yaklaşmaya başladı. Yüzündeki tebessümü hala silinmemişti.

"Bizim ağacımız Teğmen. Üzerinde baş harflerimizin kazılı olduğu bizim ağacımız." Dedi gülümsemesi genişlerken. Nefesimi tuttum zira şimdi tuttuğum nefesi geri bırakacak gibi durmuyordum.

"Biliyorsun." dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle. Fark etmişti doktor. Ağacımız olduğunu anlamıştı. Zira bunu az önce kelimelere dökse de bir türlü gerçekmiş gibi gelmiyordu.

"Biliyorum Teğmen. Daha fazlasını da biliyorum." Kafasını önüne eğip bir iki adım daha yaklaşmıştı. Aramızdaki mesafe git gide küçülürken kalbimin gürültüsü de ona tezat artıyordu. "Bir hafta işkence gibi geldi, inan. Düşünmekten beynim patlayacak sandım. Boğuluyorum sandım Teğmen. Nefessiz kaldım." Elleriyle kendini ifade etmeye çalışırken o kadar güzeldi ki yanaklarımdan aşağı göz yaşlarım süzüldü. Güzelliğine ağladım.

"Seni seviyorum. Çok seviyorum." Derken dolu gözlerim yine boşaltmıştı yaşlarını. Şu sıralar çok duygusaldım.

Ani itirafımla duraksamıştı Umut. Ben de rahatlamanın etkisiyle sesli bir nefes bıraktım ortaya. Korkuyordum bir yandan. Diğer yandan da mutlu hissediyordum. Beni kabul etmezse, yine uzaklaşırsa diye ödüm koparken sonunda içimdekileri ona söylediğim için de mutluydum. Beklemenin getirdiği gerginlikten ve bu kadar yakın oluşumuzdan kaynaklı heyecanımla ellerim titremeye başlamıştı.

"Peki beni sevdiğin için neden ağlıyorsun Teğmen?" Dedi sadece. Sesindeki şaşkınlığı net bir şekilde anlayabiliyordum. Lakin söylediğim cümleye bir cevap vermesini beklemiştim.

"Güzelliğine ağlıyorum, aşkımdan ağlıyorum. Olamaz mı?" Kırık çıkan sesimle konuştuğumda birkaç adım daha attı. Aramızdaki mesafe kapanmıştı şimdi.

"Askerler ağlamazdı. Düşmanlar sarılmazdı. Bir erkek bir erkeği sevmezdi." Fısıldadı pürüzlü sesiyle sonra bir müddet duraksadı. Gözlerimin içine bakan güzel gözleri utangaç bir şekilde etrafta turladı. Tekrar gözlerimin içine bakamadan konuşmasına devam etti. "Lakin ben de seni seviyorum Teğmen. Nefesim gibi hissediyorum seni." Kaçırdığı gözleriyle birlikte başını da eğdi. Rüyada gibi hissediyordum. Elim ayağım titriyor, hiçbir şey hissetmiyordum. Gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum çünkü.

Titreyen parmaklarımı saçlarına geçirerek okşamaya başladım. Buradaydı gerçekten, rüyada değildim. Varla yok arası çenesine tutundu parmaklarım. Eğdiği kafasını hafifçe yukarı kaldırınca kızarmış yüzünü görmemle gülümsedim. Yanaklarında, kurumuş gözyaşlarının izleri hala duruyordu.

Bedenimi heyecandan zar zor kontrol etsem de ona daha çok yaklaşıp gözyaşlarının bıraktığı izleri öptüm naif bir şekilde. Küçük buseler kondururken gözlerini kapattı usulca.

"Seni ağlattım." Onun yaşlarının bıraktığı izleri öperken benim göz yaşlarım karışıyordu öptüğüm yerlere. Biz, adeta birbirimize karışıyorduk. "Ağlayacağını düşünmedim ki." Küçük bir çocuğun masumiyeti vardı kelimelerimde farkında olmadan. Zira ona karşı hislerim de masumdu.

UMUT |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin