Iki Kelime

919 45 31
                                    

SELAAAM. Ayda yılda bir bölüm paylaşsam bile hala okumaya devam ettiğiniz için minnettarım size. Bölüm kısa oldu farkındayım. Ama sinav haftam bitsin, sizi bölüm yağmuruna tutucam. :D Bu yıl çok çok çok önemli sınavlarım var umarım anlayış gösterirsiniz. Ayrıca yeni hikayeme fe göz atabilirsiniz: Wrapped Around Your Finger.

Son olarak görüş bildirmeniz benim için çok önemli. O yüzden oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin! Öpüldünüz.

Video bitince hemen yattım. Çünkü bu hediye mükemmelin ötesindeydi ve ben Onur'a söyleyecek doğru kelimeleri bulamıyordum. Erkenden kalkıp dershane için hazırlanırken aklımda olan tek şey Onur'un ağladığı videoydu. Bana hiç ailesinin problemlerinden bahsetmişti. Tamam yani, küçüklüğünde babası yüzünden travma yaşamıştı. Onun annesini aldattığına şahitlik etmişti ve kimseye söylememesi için babası, çenesini kırıp beş gün odaya kilitlemişti. Bunlara gözüm dolarken hızla gözyaşlarını geri ittim ve katladığım kıyafetleri dolaba yerleştirdim. Aklım sadece Onur'a sabitlenmişti. Söylediği iki kelimeye. Beni sevmesine. Onu mutlaka aramalıydım bugün. Benim de onu sevdiğimi bilmesi gerekiyordu. Kahvaltı işlerimi de hallettiken sonra çantamı sırtıma astım, gerekli olan diğer şeyleri de cebime atarak evden ayrıldım. Kapıyı açtığım gibi elini kapıya vurmak için uzatmış Atılay'ı gördüm. Ben korku ve refleks ile geriye zıplarken o kısık sesle gülüyordu.

"Ne işin var burada?" fısıldadım ve kapıyı kapatarak asansörü çağırdım.

"8.40 otobüsünün gittiğini gördüm ve beraber dersaneye gidebiliriz diye düşündüm." buruk bir gülümseme ile devam etti. "Yani diğer otobüsü bekleyip derse geç kalmak istiyorsan o ayrı..." asansörü beklerken duvara dayandım ve gözlerimi yumdum.

"Ah tam bir aptalım." beş saniyelik süre ardından asansör geldi ve Atılay'ın asansör kapısını açtığını duyarak gözlerimi açtım.

"Ee geliyor musun?" dedi Atılay asansörün içinden. Homurdanarak içeri girerken gülmemek için dudaklarını dişliyordu. Arabaya ilerlerken bin tane soru sordu. Bi dur da motorun soğusun ya. "Aç mısın, kahvaltı edebiliriz? Hmm veya bak şurada acayip güzel waffle yapan bi yer va-" aniden durup ona baktım. "Sadece lanet dersaneye gitmek istiyorum, yapmayacaksan hiç vaktimi alma babamı arayabilirim." yutkunarak bakışlarını yere indirdi, onu utandırmıştım anlaşılan... Siyah Opel'in kilidini açarken gülümsedim ve koltuklara oturduğumuzda "Teşekkürler." dedim. Yolculuk boyu sessizdik zaten ondan hala hoşlanmıyordum ve bu durum rahatsız ediciydi. Radyo öylesine şarkılar çaldı ve ben karışmadım.

"Sohbetine de doyum olmuyor." dedi arabayı park ederken.

"Bıraktığın için sağol." gözlerimi devirerek arabadan indim ve sınıfıma çıktım.

"Kanka baban mı bıraktı kusura bakma biz otobüse binmek zorundaydık." dedi Irem koluma girerken.

"Sana da günaydın." dedim sırıtarak. "Arabayla geldim. Otobüsü kaçırdım salak asansör yüzünden." yalan sayılmazdı sonuçta değil mi?

"Hıı tamaaam. Anladıım." dedi Irem.

"Elif yok mu?" dedim bakınarak.

"Yok. Sevgili köyüne gitmiş." ah Elif ve köy sevgisi... Ders zilinin çalmasıyla Irem ve ben sınıflarımıza ayrıldık. Hocanın gecikmesiyle Alp, benimle konuşmak için arkasını döndü. Yüzüme bakmadan önce top şeklindeki silgimi alıp inceledi ve elinde evirip çevirmeye başladı. Sonra yüzüme baktı.

"Demek tüm kızlar iyi arabalı erkeklerden hoşlanır?"

"Nereden bileyim." gözlerimi devirdim.  "Benim için araba önemli değil. Yani tüm kızlar diyemezsin." omuzlarımı silktim. Neyden bahsettiğini anlayamıyordum.

Beni İyileştirWhere stories live. Discover now