1.BÖLÜM:GÖLGESİNE TAKILAN KADIN

Start from the beginning
                                    

Bu evi dört yıldır kimse tutmak istememişti oysa. Yalnızlığımı paylaştığım bu küçük toprağın üzerinde hiç tanımadığım bir adamın varlığını düşünmek şimdiden beni rahatsız etmeye yetmişti. Ama bunu karşımda duran yaşlı adamın bilmesine hiç gerek yoktu. Sesimi olabildiğince sabit tutarak cevapladım.

"Rahatsız olmadım Ahmet amca." dedim düz bir sesle. Ahmet amcanın yüzündeki gülümseme daha güzel ve aydınlık bir gülümseme olarak gözlerime çarptı.

"İyi o zaman güzel kızım ben de hemen bahçeyi gösterip gideyim seni de daha fazla söz hapsine tutmayayım." demişti ki sanki aklına yeni bir şey gelmiş gibi bana doğru küçük bir adım attı.

"Hatice teyzen sana çok kızgın bilesin Ayladùa. Artık eskisi gibi uğramıyor halimi hatırımı sormuyor diye bana dert yakınıyordu geçenlerde. Gönül eylemiş sana benden söylemesi." Hatice teyze, Ahmet amcanın eşiydi. Beni de çok severdi ama ben kafamın içindeki düşüncelerle savaşmaktan insanları unutmuştum. Bu haklı yakarışa hafifçe tebessüm etmekten başka bir şey yapamıyordum. Elimden başka bir şey gelmiyordu.

"Onun gönlünü alırım ben Ahmet amca sen merak etme."

"Al tabii, benim hanımı üzmeyesin yoksa külahları değişiriz." diyen yaşlı adamın yalancı kızgınlığıyla beni azarlamasına oturup bir çocuk gibi ağlamak istedim. Sevdiği kadının can sıkıntısına canı sıkılan bir adamdı.

"Üzmem." Sesimin nefesi kesilmişti. Sesim kaburgalarıma batan kurşun yüzünden mi bu kadar acımıştı. Yıllar geçmişti ama bu acı ne geçmiş ne de azalmıştı. Ben sadece kendimi üzebilirim başka kimseyi üzemem diyememiştim. Çaresizce gözlerimi birkaç saniye yumup tekrar açtım.

Kulaklarıma ulaşan boğuk ses, korkutucu bir gök gürlemesi gibi görünmez ve yırtıcıydı.

"Ahmet Bey, bahçenin hangi kısımları bana ait acaba?" Sesindeki keskinlik baştan beri hissettiğim o rahatsızlığımı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Gözlerim, kendinden emin duruşuyla karşımda duran adamın yan profilinde geziniyordu. Siyah saçlar ve yüzünün sol tarafını saran sakallarından başka bir şey göremiyordum. Benim gözlerim onun üzerindeyken onun gözleri Ahmet amcadan bir cevap bekliyordu.

Ahmet amcanın oldukça şaşkın olduğunu oturduğum yerden rahatlıkla görebiliyordum çünkü sorduğu sorunun bir cevabı yoktu. Bahçe daha önce hiç bölünmemişti ve bu ileride sorun yaratacak gibi duruyordu. Ahmet amcanın kararsız sesi kulaklarımıza çarpınca karşımda duran adamın bedeni bana doğru döndü. Karanlıkta o rengini seçemediğim gözlerini ilk kez doğrudan bana değdirdi.

"Ne desem bilemdim ki oğlum. Biz daha önce böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştık."

"Nasıl bir durumla?" Hafif bir kızgınlık sinmişti sesine. Sorusu Ahmet amcayaydı ama gözlerini benim üzerimden çekme gereği duymadan sormuştu. Sanki cevabı benim vermemi ister gibiydi. Gözleri yüzümün her uzvunu acelesiz bir biçimde taradı. Dudağım, burnum, gözlerim. Tüm dikkatini hiç çekinmeden bana vermesi beni öfkelendirmişti. Ahmet amcanın yumuşak sesi kulaklarımıza çalınınca bakışlarını benden ayırmıştı.

"Bu evde eskiden ben otururdum çıktıktan sonrada kimseler tutmadı ki oğlum. Yani senin anlayacağın bahçeyi hiç öyle ayırmadık biz." Ben az önceki bakışmadan sonra ne kadar umursamaz gözükmeye çalışırsam çalışayım aslında diken üstündeydim. Sadece bunu ustalıkla gizliyordum.

"Yani bahçenin her alanı ikimize ait." diyen adama soğuk ve duygusuz bir bakış gönderdim. Evet bahçe ona ve bana aitti, bize değil. Ona cevap verip vermemekte kararsız kalmıştım ama bu kararsızlığım pek uzun sürmedi.

KÂKTÜS MEZÂRLIĞI Where stories live. Discover now