36

13.5K 902 61
                                    

-Çağan-

Başımı önümdeki işlerden iki dakika kaldırmaya fırsat bulamadığım için öğle yemeğini kaçırmış o da yetmezmiş gibi saatlerdir sevdiğim kadına hasret kalmıştım.

Ama bunun sebebini o kadar iyi biliyordum ki. Babam bilerek yapıyordu. Daha önce demişti zaten Azra senin oynayabileceğin bir kız değil onu gerçekten seviyorsan ciddi adımlar atmalısın diye.

Hayır gerçekten seviyordum ama Azra beni sevmeden ona nasıl ciddi bir adım atabilirdim ki? 

Azra'nın bana karşı bir şeyler hissettiğini az çok son olanlardan sonra fark etmiştim ama bu ne derecedeydi bilemiyordum.

Kapım hızlıca açılıp kapandığında kafamı dosyalardan kaldırıp gelene baktım. Azra elinde iki karton poşetle gelip poşetleri masamın önündeki koltukların ortasında duran sehpaya bıraktı.

"Yemek yemedin değil mi?" bana yaklaşıp masaya yaklaşınca sandalyemi hafifçe geriye itip ona baktım doya doya. Nasıl özlemiştim birkaç saate tarifi yoktu.

"Sen yedin mi?"

"Hayır, o kadar çok iş birikmiş ki başımı kaşımaya vaktim olmadı." onu kendime çekip dizime oturttuğumda gülümseyip kolunu omzuma sardı. Evet kesinlikle yeri orasıydı.

Elimi saçlarının arasına yerleştirip başına masaj yaparken kafasını omzuma yaslayıp konuşmaya başladı. "Yemek söyledim, bugünlük idare edelim olur mu?" 

"Olur güzelim, gel bakalım." onu kucakladığım gibi masanın diğer ucundaki koltuklara geçerken hiç indirmedim kucağımdan. 

"Kapıyı kilitleseydik biri girmesin şak diye." masanın üzerindeki düğmeye basıp kapının kilitlenmesini sağlarken Azra şaşkınca bakıyordu bana.

"Nasıl yani o kadar da değil, yani yapamazsın değil mi bu nasıl sistem?"

"Güzelim ben patron sayılırım bu tarz ufak tefek şeylere de sahip olayım değil mi?" gözlerini devirip poşetten çıkardığı ton balıklı sandviçleri ve portakal sularını masanın üstüne koydu. 

"Şirkete yakın bir tane düzgün yer yok. Evden yemek mi getirsem sen toparlanana kadar ne yapsam?" gülüp saçlarını çektiği için açılan boynuna bastırdım dudaklarımı.

Ölümüm bu kadının elinden olacaktı, bu kesindi.

"Yarın akşam D&C Şirket Grubu'nun 10.yıl kutlaması varmış. Böyle şeylerden hoşlanmıyorsun biliyorum ama.." sandviçi uzatıp "Önemli değil ama sen daha tam olarak iyi sayılmazsın ki." dedi.

Uzattığı sandviçten ısırıp onun saçlarını okşamaya devam ettim. Bir kendi yiyip bir bana uzatıyordu.

"Ben iyiyim iyi olmasına da hiç gitmek istemiyorum." gülüp bana döndü hafifçe.

"Kendin gitmek istemiyorsun ama beni bahane edeceksin değil mi?" Belki..

"Cidden gitmek istiyor musun? Benim için kabul ediyorsan etmene gerek yok çünkü ben de pek istemiyorum." dedim. Alnıma düşen saçı itip bana cevap verince ona yine hayran kaldım.

Hayır benim ailemi benden daha çok düşünmesi artık garip gelmiyordu tabi ki.

"Çağan, baban sana güvenip oraya gitmeni istediyse gideceğiz çünkü Ahmet amca gelecekteki varisinin ona yakışan bir evlat olduğunu herkese göstermek istiyor sadece. Böyle zamanlarda bende sana destek olmak için yanında olacağım tabi ki."

Ağzındaki lokmasını bitirip gözlerini kıstı. 

"Ama elbise almam gerekecek. Duygu da gelir mi? Lütfen gelmesin." onun bu haline gülüp beline sarıldım. Sandviçi uzatıp kendi portakal suyunu içerken benimkini de açtı. 

PERESTİŞUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum