Bölüm 31

4.7K 424 64
                                    

Mornor bir Valar'dı. Eru'nun yarattığı kendisine en yakın ve en güçlü varlıklardandı. Ama zamanla Eru'nun yolundan ayrılmıştı. Saf kötülük sonradan gelen bir şey değil, yaratılışta olan bir durumdu belki de.

Aragathi ise Varda'nın maiasıydı Alarik ile birlikte. Her Valar'ın, maiası vardı. Varda onları Mornor'un şiddetine uğrayan bir yöreye göndermişti. Aragathi birden ortadan kaybolmuş, Alarik ise Mornor'un tarafına geçmişti. En azından ben böyle biliyordum. Fakat şimdi görüyordum ki kötü tarafa geçen Aragathi idi. Peki ya Alarik tüm bu olan bitende hangi taraftaydı? Hangi hesabın peşindeydi?

"Herkes öldüğümü sandı. Tek bir kişiyi ikna edemedim. Alarik." diye anlatıyordu Aragathi. Bana bunları neden anlatıyordu bilmiyordum. Belki de öldürmeden önce kurbanıyla vakit geçirmek hoşuna gidiyordu. "Onu tuzağa düşüren bendim."

"Alarik sizin tarafınıza hiç geçmedi mi yani?"

"Yok, hayır. Geçti elbette. Ne kadar dayabilirdi ki tüm o işkenceye? Elbette tarafımıza geçti. Pek çok kıyımın baş rolündeydi. Öldürürken çok yaratıcı olur." diye güldü keyifle. Yüreğim bir mengene ile sıkılıyormuş gibiydi. Hem nefessiz kalmıştım hem de canım yanıyordu. Bozuntuya vermemeye çalıştım. Zaten canım o kadar çok yanıyordu ki anlayacağını düşünmüyordum.

"Beni size getiren oydu demek ki." dedim zayıf bir sesle.

"Hayır, hayır." dedi hemen. "Alarik göründüğünden fazlasıdır her zaman. Bizim tarafımızda gözüküyordu, evet. Bize karşı gelenlere yaratıcı ölümler yaşatıyordu. Ama sonradan öğrendim ki aslında Varda'nın hesabına çalışıyormuş gizli gizli. Casusluk yapıyormuş."

Hızla başımı kaldırdım. Bu hareketim başımın dönmesine neden olmuştu. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Ama içimde bir yerde umut binlerce kelebek olmuş uçuyordu. Demek ki o kötü biri değildi. O da bizimle savaşıyordu.

"Bunu öğrendiğimizde Varda ona yardım etmedi. Tek başına kaldı. Neredeyse canından olacaktı ama piç kurusu kaçmayı başardı. Varda, ona seni koruması için görev vermişti fakat Alarik'in aklında tek bir soruyu çözmek vardı. Beni bulmak. Öldüğüme inanmıyordu. Mornor'a gücü yetmezdi ama beni ortadan kaldırabilirdi."

"Yaşadığını biliyor." diye fısıldadım. "Değil mi?"

Canı sıkılmış gibi tatsız bir ses çıkardı. Burnuma dolan kan kokusu midemi bulandırıyordu. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı bile. "Ne fark eder?" diye mırıldandı yumuşak bir sesle. "Artık elimdesin. Seni neden böyle bağladım biliyor musun Elda?" Sorusuna kendi cevap verdi.

"O kolye kan yoluyla bağlı sana. Üzerindeki gücünü yok edebilmek için kanını dökmem gerek."

"Yani böyle öleceğim." diye mırıldandım oldukça alçak bir sesle. Bedenim uyuşmaya başlamıştı. Aynı şekilde zihnim de. Gözlerim kapanırken demir kapıya vurulduğunu duydum. Aragathi dikkat kesilerek kapıya yöneldi. Büyük bir patlamak sesiyle zemin sallandı.

Büyücü yalpalasa da yere düşmedi. Bense bir rüyanın içindeydim sanki. Kendi kanımda yüzüyordum. Kolyemle bağ kurmak istesem de sanki artık benim bir parçam değildi.

Yeni bir patlama daha oldu. Bu seferki çok yakındandı ve daha güçlüydü. Alarmlar çalmaya başlamıştı bile. Demir kapı üçüncü bir patlama ile yerinden söküldüğünde odanın içine ağır bir duman ve toz bulutu dolmuştu.

Toz bulutunun içinden Alarik çıktığında baygın halde olmama rağmen bir canlılık gelmişti bedenime. Aragathi ile karşı karşıya gelmişti. Birbirlerine benziyorlardı ama Aragathi daha iri ve daha tehlikeli duruyordu.

ELDAWhere stories live. Discover now