Bölüm 14

7.3K 514 58
                                    

Çok garip bir andı. Annem, babam, Lessien ve Arda karşı karşıya oturmuş sıkıntıyla birbirlerini süzüyordu. İki günlük yokluğum Nisan tarafından başarılı bir şekilde saklanmıştı ama ona afilli bir açıklama mecburdum.

Annemin yaşlı gözleri öfkeyle Lessien'e bakıyordu. Babam ise gergin ama barışçıl mesajlar yollamaya çalışıyordu.

"Bakın... Adınız neydi?" diye başladı kibarca.

"Leyla."

"Bakın Leyla Hanım, Ela'nın annesi olmanıza saygı duyuyorum. Onunla görüşmek, vakit geçirmek en doğal hakkınız. Ama Ela henüz reşit değil. Velayeti bize ait. Onu öylece alıp gidemezsiniz."

"Onu öylece alıp gitmiyorum. Sadece bir süre benimle yaşamalı." diye cevapladı Lessien onları. Yüzünde yumuşak bir ifade vardı. Safir taşı gibi parlayan gözleri gümüşi bir halka ile kaplanırken kibarca gülümsüyordu. Ağlamamak için dilimi ısırdım. Onlara bunu yapmaktan nefret ediyordum ama başka seçeneğim yoktu.

Bakışları bir parça yumuşasa da hala tam anlamıyla ikna olmamışlardı. "Ama okulu ne olacak? " diye araya girdi annem.

"Okuluyla bizzat ilgileneceğim." diye cevapladı Lessien yumuşak sesiyle. Tabii gözlerinde gümüş halkalar parlıyordu.

Babam kaşlarını çatıp başını eğdi. Parmaklarını inceliyordu. Düşünürken hep aynı hareketi yapardı. Annem ise hıçkırıklara boğuldu. Gerçek sevgiye sihir zor işliyor gibiydi.

Lessien üzüntüyle bana baktı. Onlara daha güçlü bir sihir yapacaktı. Bu manzarayı görmemek için ayağa kalktım. Mutfağa doğru yol aldığımda Arda'nın da peşimden geldiğini biliyordum.

Ağlamamak için mutfak rafından su bardağı aldım. Kendime su katarken kaşlarımı çatmıştım. Eve dönerken Simay'ın alaycı sözlerine maruz kalmıştım. Sürekli ağlayan, mızmız bir bebek olduğumu söylüyordu. Beni kaynak yerine kullanabileceğine dair zekice olduğunu sandığı espriler üretiyordu. Ama haklıydı. Günlerdir ağlamaktan başka bir şey yaptığım yoktu. Bu kadar zayıf biri değildim ben. Olan biten her şeye göğüs gerecektim. Bunu ailem için yapıyordum. Ailemin iyiliği için.

"Onları koruyacak mısınız?" dedim Arda'ya dönerek. Suyu üç büyük yudumda hızla bitirdim.

"Kesinlikle."

Gözlerimi kıstım. Sabah eşyalarımı toparlarken küçük mavi bir çiçek bulmuştum dolabımın içinde. Sanırım unutmabeni çiçeği idi. Deniz'den çok romantik bir tehdit diye düşündüm. Ona Alarik demek istemiyordum. Çok soğuk ve tanımadığım bir isimdi. Deniz ise bir aylığına da olsa vakit geçirdiğim bir çocuğun adıydı.

Ondan korkuyordum ama onunla karşılaşmaktan da kaçınacak değildim. Neden taraf değiştirmişti? Kardeşine ne olmuştu? Aklıma kamp yaptığımız gün geldi. İhanete uğradım demişti. Ona ihanet eden kimdi? Ya da var mıydı böyle biri?

Arda'nın boğazını temizlemesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. Sıkıntıyla beni izliyordu. Bir şeyler söylemek ister gibiydi. Ne diyeceğini biliyordum. Saraydan ayrılmadan önce Laurë ile bir köşede öpüştüklerini görmüştüm. Daha çok Laurë onu öpüyor gibiydi. Bir zamanlar aralarında bir şeyler olmuştu belli ki.

"Bak Laurë ile aranızda olan bitenler beni ilgilendirmez."dedim hemen.

"Aramızdakiler biteli yüzyıllar oldu neredeyse. Ama Laurë bunu hiç kabul edemedi."

Onu süzdüm. Yumuşak sarı saçları saman yığını gibi tepesine dökülmüştü. Badem şeklindeki gözleri zümrüt yeşiliydi. Fazla yakışıklı, fazla etkileyici idi. Uzun süren bakışlarımdan çekinip dikkatimi dağıtmak adına çeşmeyi açarak, su içtiğim bardağı çalkaladım.

ELDAWhere stories live. Discover now