Bölüm 15

6.3K 470 72
                                    

Gözlerimi yerleri kaplayan mavi çiçeklerden kaldırıp Deniz'in okyanus mavisi gözlerine diktim. Aklımda üç şey vardı. Birincisi, kapıyı kilitlemiştim! İkincisi, bana zarar verir miydi? Üçüncüsü ise çok absürttü. Bu çiçekleri nasıl saklayacaktım?

Deniz'in kahkahasını duydum. Kaşlarım çatıldı. Düşüncelerimi mi okuyordu? Güçlü olduğunu biliyordum, elini kolunu sallaya sallaya odama girebildiğine göre, baya güçlüydü. Demek ki zihin de okuyabiliyordu. Bu canımı sıkmıştı işte. 

"Biliyor musun? Seni hep çok garip buldum. Farklısın." diye mırıldandı. Vücudundaki kasları belli edecek dar siyah bir tişört, altına siyah bir kot ve aynı renkte bot giymişti. Bileğinde her zamanki okyanus mavisi bant takılıydı. Gözlerine ne zaman baksam kalp atışlarım hızlanıyordu. Kapıya doğru gerilemeye başladım. Ne yapmaya çalıştığımı anlamış olacak ki çarpık bir gülümseme belirdi yüzünde. İşaret parmağını kaldırıp hayır der gibi salladı.

"Bu küçük ziyaretimden kimseye bahsetmiyoruz."

"Bahsedeceğim. Emin olabilirsin." diyebildim zorlukla. Sonunda sesim çıkabilmişti. Başını üzgünce yana eğdi ve ellerini açıp çiçekleri gösterdi.

"Sadece hediye getirmek istemiştim. Karşılığı bu mu?"

"Beni öldürmek istiyorsun!"

Parmakları çenesini kavradı ve yavaşça sıvazladı. "Hayır, seni öldürmek istediğimi de nereden çıkardın? Ölürsen bir işime yaramazsın."

Hızla kapıya gittim ve kilidi açmaya çalıştım. Olmuyordu! Korkuyla kapıyı ittirmeye çalıştım. O sırada Deniz'in eli kapıyla arama girdi ve beni odanın ortasına sürükledi. 

"Boşuna uğraşma. Ben istemediğim müddetçe o kapıyı açamazsın." diye mırıldandı kulağıma doğru. Sıcak nefesi ensemi gıdıklamıştı. Gözlerimi yumdum ve içimden kolyemin beni korumasını diledim. Birkaç kere yapmıştı. Şimdi de işe yarayabilirdi. Değil mi?

Kolyem ısınmaya başladığında Deniz aniden ellerini bedenimden çekti ve benden uzaklaştı. Ellerini iki yana kaldırdı. Avuç içleri kızarıp kabarmıştı. Sanki sıcak bir demiri tutmuş gibiydi. Yüzünde ise her zamanki sinir bozucu sırıtışı vardı.

"Sakin ol. Sana zarar vermeyeceğim."

"Neden geldin o zaman buraya?"

Omuzunu silkti. "Seni özlemiş olamaz mıyım?" Ellerini ceplerine yerleştirdi ve etrafımda dolaşmaya başladı. Aramızda belirli bir mesafe vardı. Okyanus rengi gözleri vücudumu baştan aşağıya inceliyordu. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım yutkunarak. Kalbimin sakinleşmesi gerekiyordu.

"Güzel olmuşsun." diye mırıldandı hoşnut dolu bir sesle. "Beğendim. Tam bir prenses olmuşsun."

Ses tonundaki bir şey tenimin karıncalanmasına neden oluyordu sanki. Ondan etkilenmemeye çalışıyordum ama bu pek mümkün değil gibiydi.

"Seni istemediler değil mi?"

Ani sözleri ile irkildim. Elflerden bahsediyordu. Sanırım herkes onların nasıl kibirli varlıklar olduğunu biliyordu. Saçımı kulağımın arkasına ittim. "Yok, gayet de kabul ettiler." diye mırıldandım. Yeniden güldü.

"Ah Elda, kafandakileri biliyorum. Bana yalan söyleme." diye mırıldandı. İşte bu öz güvenimi yerle bir etmişti. Başımı eğip çiçeklere baktım. Bir tehditti hepsi ama güzellerdi işte. 
"Seni istemediler. Bir kısmı babana olan saygılarından dolayı seni kabul etti." diye konuşmaya devam etti yumuşak sesiyle. "Senin aslında hiçbirini istemediğini, evine dönmek istediğini biliyorum. Ama onlara yardım edeceğine söz verdin. Onları düşündüğün için değil, aileni tehlikeye sokmak istemiyorsun."

ELDAWhere stories live. Discover now