Bölüm 20

5.6K 436 49
                                    

Eldar'ın resmi varisi olarak meclisten çıkmıştım ve acayip sinirliydim. Arda'yla konuşma fırsatı yakalayamadan odama gelmiştim. Esin elbisemi çıkarmama yardım ederken ısrarla Arda'yı görmek istediğimi dile getiriyordum ama Esin mutluluktan uçtuğu için pek umursamıyor gibiydi beni. En sonunda ellerinin esaretinden kurtuldum.

"Yeter! Bana hemen Arda'yı getir!"

Ani patlamam Esin'in alınmasına neden olmuştu. Hevesi kursağında kalmış çocuklar gibi buruk bir bakış attı. "Arda, Lessien ile görüşüyor. En uygun zamanda gelecektir."

Sinirle burnumun kemerini sıktım. "Kuralına göre oynamıyorsunuz!"diye haykırdım.

"Sakin ol." diye yatıştırmaya çalıştı Esin.

"Ben buraya kraliçe olmaya gelmedim! Sadece size yardım etmek için geldim o da sırf ailemi korumak için, sizi düşündüğümden değil! Beni buraya, Eldar'a bağlayamazsınız! İzin vermem!" diye haykırdım deli gibi. Öfkem arttıkça kolyemin ısındığını hissedebiliyordum. "Şimdi bana hemen Arda'yı getireceksin!"

Son sözlerimle birlikte odadaki vazolar, sürahiler, ailemin resminin olduğu çerçeve, odayı aydınlatan fenerlerin camları aniden patladı. Öfkem patlamanın şiddetiyle birlikte uçup gitmiş yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Esin yüzünde karamsar ve yapabileceklerimin sınırlarını merak eden bir ifadeyle beni süzüyordu. Korkmuş gibi gözükmüyordu. Bense onun yerine bile yeterince korkmuştum. Boğazımı temizledim. "Lütfen." diye ekledim güçsüz bir sesle. Beni bir süre inceledikten sonra hiçbir şey demeden odadan çıktı.

Geceliğimi giymiş yatağın içinde bağdaş kurmuş, Arda'nın gelmesini bekliyordum ama saatler geçtikçe umudum da tükeniyor gibiydi. Beni kapana sıkıştırmışlardı. Pekala bensiz de bu savaşa engel olabilirlerdi. Beni yeni bir varis istedikleri için buraya getirmişlerdi. İyi de neden? Neden ben? Ülkeye yabancı birini neden hükümdar yapmak istiyorlardı ki? Yoksa beni kukla olarak mı kullanmayı düşünüyorlardı?

Ben düşüncelerimle boğuşurken kapı çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Arda her halinden tedirginlik akarak odaya girdi. "Beni istemişsin."

Kolundan çekerek sertçe içeriye çektim. Ardından kapıyı çarptım. "Bana açıklama yapman gerek! Beni aslında ne için buraya getirdin? Asıl amacınız neydi?"

Arda'nın elleri sakin olmamı öğütler gibi havaya kalktı. "Önce sakin olmalısın." dedi yumuşak bir sesle. İnleyerek parmaklarımı saçlarıma geçirdim.

"Az önce beni kraliçe seçtiniz." diye tısladım öfkeyle. "Bilmediğim ve hiç istemediğim ve hiç sevmediğim bir ülkeyi yönetmemi istiyorsunuz. Ben daha on yedi yaşındayım!"

Arda sevimli bir şekilde saçlarını karıştırdı. "Teknik olarak bin yüz elli yaşındasın."

"Ve sadece on yedi yılını yaşadım!" diye haykırdım avazım çıktığı kadar. "Önce gerçek hayatımı çaldınız! Beni bin yüz elli yıl sonrasına yollayıp, son derece güçlü ve tehlikeli bir kolye ile kimsesizler yurdunun kapısına, tek başıma bıraktınız. On yedi yıl sonra gelip, kusura bakma ama senin gerçek adın Elda, gerçek hayatın da burada, gel ve bu hayatı yaşa dediniz. Ben sizin kuklanız değilim! Anlaşma bitmiştir! Beni hemen ailemin yanına götürüyorsun!"

"Buna imkan yok." dedi ifadesiz bir sesle. Gözlerim hayretle açıldı. Yüzüm mümkün olduğunca kızarmıştı.

"Bu ne demek oluyor?"

"Artık dönemezsin Elda. Bu demek oluyor. Buraya gelirken tek şartın aileni korumamızdı. Şartını yerine getiriyoruz. Sen de aileni korumamızın karşılığında veliahtımız olacaksın."

ELDAWhere stories live. Discover now