|11| Sen bana geldin, sen bana dünyaları verdin.

Zacznij od początku
                                    

"Gerçeği buradayken niye aynadan atıyorsun?" dedim sitemi dolu sesimle. Arkasını döndükten sonra gülerek; "Çünkü üstümü değiştirmem gerek." dedi ve dudağıma kondurduğu hızlı bir öpücükten sonra arkasını dönerek kıyafetlerden birini eline aldı. Geceliğinin askılarını eliyle çözdükten sonra hafifce omuzlarından sıyırdı ve tam anlamıyla teni önüme serildi. Kısılan gözlerim ve aklımdan geçen binbir düşünceyle beraber giyinişini izledim. Zarif parmaklarının gömleğinin düğmelerini ilikleyişine şahit oldum, saçlarını özenle taramasına, uzun küpelerinin kulaklarında yer edinmesine. Tüm bunlara şahit oldum ve dedim ki; Tanrı en güzel eserini benim evime bırakmış olmalı.

"Ağzın açık duracağına giyinsen keşke kocacım." Kendi gömleğinin son düğmesini de kapattığında, bu sefer benim gömleğimi alarak yanıma geldi. Açılan ağzıma bakıp güldü, muazzam sesi kulaklarıma dolduğunda kendime gelip ona ayak uydurdum. Tişörtü omuzlarımdan yukarı çekerek çıkarttı, hafif serin hava tenime vurduğunda titredim. Bir süre kaslarımda dolaşan gözlerini hissettim, sonrasında toparlanarak gömleği kollarımdan geçirdi. Zarif parmakları önce hafifçe göğsümde gezdi, sonra düğmelere uzanarak iliklemeye başladı. Kapattığı her bir düğmede öpücük bıraktı tenime, tenim onun dudakları arasında yandı, ben irislerinde kayboldum. Son düğmeyi de kapattı ve bir kaç kez düzelttikten sonra memnun gülümsemesiyle kafasını kaldırdı. Anlık boşluğundan yararlanarak belinden tutup kendime çektim. Dudaklarını ezdi dudaklarım, enseme attığı elleriyle uzunca karşılık verdi bana. Nefes nefese geri ayrıldığımızda ben nefes almak için başımı kaldırırken, Taehyung boynuma sokuldu. Derince çekti kokumu içine, ciğerlerine dolduğunu ben bile hissederken çekilmeden kaldı biraz daha, fakat vaktimiz az olduğundan istemeyerek de olsa kaldırdı başını. Alnına uzandım ve minik bir buse kondurduktan sonra elinden tutarak salona ilerledim.

Hazırladığım masaya oturduktan sonra, meyve suyunu eline verdim ve karşısına geçtim. Zorlanarak yediği bir kaç lokmanın ardından vakit kaybetmeden evden çıktık. Arabaya bindiğimizde elini uzatıp radyoyu açarken, dizinde ki paketten çubuk kraker alıp yiyordu. Kulağımıza dolan şarkının eşliğinde, bir de arada ağzıma soktuğu krakerlerle hastaneye vardık. Arabadan indiği gibi koşa koşa hastaneye giren Taehyung'un arkasından ben de ilerledim. Zaten hemen giriş katta olan odaya girerken heyecanımızı bastırmaya çalışıyorduk. Bundan önce ki gelişlerimizde görememiştik bebeğimizin cinsiyetini. Umuyordum ki ufaklık bu sefer kaçmadan bize görünürdü.

Doktorun odaya girmesiyle Taehyungun üstünden çıkardığı kabanı elime alıp yanında beklemeye başladım. Her zamanki ritüelleri gerçekleştirerek karnına sürdüğü jelin ardından yerleştirdiği aleti gezdirmeye başladı. Bir kaç dakikanın ardından parmağı bir noktaya basılı durarak; "Görüyor musunuz?" dedi. Taehyungla ikimiz de o tarafa döndük, fakat söylemek gerekirse siyah ekrandan başka bir şey göremiyordum. "Bakın şurada." dedi tekrar ve parmağını çektikten sonra gözümün önüne düşen minik şeyle kalakaldım. Küçüktü, çok fazla küçüktü ve oradaydı ışte. "Bu onu ilk kez bu kadar net görüşümüz." dedi Taehyung yorganda ki elini elime sararak. "Şimdi bu küçük şey cidden bizim bebeğimız mi?" dedim heyecanla. Ne demeliydim bilmiyordum, gerçekten bu onu ilk kez görüşümüzdü, daha önce de görmüştük fakat bu kadar net değil. "Evet Jungkook Bey, bu sizin minik bebeğiniz." Gülümseyerek baktım ekrana bir süre, sonrasında gözlerimi ordan çektim ve boğazını temizleyen doktora odaklandım. "Cinsiyetini biliyor musunuz?" Kafamı hayır anlamında salladım, dediğim gibi bizim minik biraz yaramazdı. "Öğrenebilir miyiz peki?" dedi Taehyung da en az benim ki kadar sabırsız ses tonuyla. Doktor ekrana bir kez daha baktıktan sonra, bize dönerek onayladı. Nefeslerimizi tutup ağzından çıkan tek kelimeyi bekledik, ve çok geçmeden de öğrendik.

"Ailenize bir prenses katılıyor beyler."

Taehyungla birbirimize bir süre baktıktan sonra, ilk bağıran ben oldum. "Kızımız olacak!" Yataktan uzanıp boynuma sarıldı, fakat ben hala bağırmaya devam ediyordum. "Duydun mu Taehyung prensesimiz geliyor." Yaşlı gözleriyle beni onayladı; "Evet bizim artık bir kızımız var." dedi ve tekrar sarıldı boynuma. Bu sırada omzumu sıkıp yanımızdan geçen doktorun; "Tebrikler!" demesinden sonra ancak kendimize gelebilmiştık. Karnında ki jeli temizledikten sonra gülerek çıktık hastane kapısından. Çevredeki insanların deli mi ne bakışlarıyla karşılaşsak da umursamadan kahkaha ata ata bindik arabamıza, ve tanıdık yollardan şarkılar söyleyerek geçtik.

Yolun kenarında ki ağaçların yanında durduğumda, radyoda sadece ufak mırıldanışlar vardı. Ikimiz de birbirimize döndüğümüzde, uzanarak alnımı alnına yasladım. Nefesleri dudaklarımda dağıldı, fakat ben zaten çoktan onda dağılmıştım. Yüzüne avuçlarımı koydum ve ezberlediğim yüzünü bir kez daha kazıdım zihnime. "Sen bana geldin, sen bana dünyaları verdin." dedim uzanıp burnunda ki beni de öptüğümde. Gözlerinden süzülen incileri dudaklarımla sildim, yanaklarına öpücükler kondurdum. "Dudak çukurlarında yıldızlar biriktiren sana," dedim parmağımı dudağına yasladığımda. "Gözlerinde cenneti yaşatan sana," derken gözlerini öptüm usulca.

"Ve en çok da beni kaburgalarında saklayan sana, çok aşığım.."



Dediğim gibi zaman atlaması yaptım, yani bebiş şu an 4 aylık.

Benlentilerinizi karşılamadıysa üzgünüm, çünkü bu kadar geliyor elimden.

Sizi seviyorum, hoşçakalın♡

mellifluous/taeggukOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz