|04| Busan'a gitmeye ne dersin?

7.4K 600 133
                                    


Vizelerim başlamadan bir bölüm daha atayım dedim , çünkü önümüzde ki bir hafta bölüm yazacak vaktim yok.

Yorum yapmayı unutmayın , onları okudukça iyi hissediyorum , lütfen.♡

Sizi seviyorum♡
----------------------------------------------------

"Bir kaç gün içinde tekrar geleceğimi ama akşam geri döneceğimi söyle , tamam mı?" Telefonu kulağımla boynum arasına sıkıştırdım ve önümde ki tabakları düzelttim. "Bay Jeon." Asistanımın tedirgin sesini duyduğum da kaşlarımı çattım. "Bir şey mi söyleyeceksin Yugyeom?" Tedirgin sesinin yanında bir de titrek nefeslerini duyunca bir şeylerin ters gittiğini anlıyordum. Yugyeom benim sadece asistanım değil , dostumdu. Çoğu zamanımız beraber geçiyordu , her zaman neşeli biri olmuştu ve şımdı bu şekilde davranınca kötü şeyler olduğunu hissetmiştim.

"Jungkook." demişti en sonunda sesi hafifçe titrediğinde. "Hoseok , benden ayrıldı." Sesi daha da kısık çıktığın da ağladığını anlamıştım. Hoseok bizim geçen sene Busan'a gittiğimiz de tanıştığımız , küçük mağazası olan bir çocuktu. Yugyeom onu gördüğü an etkilenmişti , bunun farkındaydım çünkü Busan'da kaldığımız süre boyunca her gün bir bahane bulup oraya gidiyordu. Hoseok da ona karşı bir şeyler hissetmiş olacak ki , bir haftanın sonunda sevgili olmuşlardı. Onlar adına mutluydum çünkü birbirlerini seviyorlardı , en azından ben öyle sanıyordum. "Yugyeom." dedim sert ses tonumla. Hoseok'la ayrıldıkları bir kaç sefer de kendini antideprasan'lara vermişti ve bir ayda zor kendine gelmişti. "Bana söz ver , o ilaçları almayacaksın. Duydun mu beni? Eğer bir daha alacak olursan bu sefer ben de olmayacağım." Kesik nefesleri kulağımı doldururken bir kez daha tekrarladım , çünkü emin olmam lazımdı. Arkadaşımı tekrar o halde bulmak isteyeceğim en son şeydi. "Duydun mu Yugyeom?"

"Yapmayacağım , söz." dedi ama bunun beni geçiştirmek için olduğunu biliyordum. Hoseok'a deli gibi aşıktı , onsuz olduğu her an acı çekiyordu ve buna karşı gelemiyordu. Çünkü Hoseok kendi istemedikçe , ona gelmezdi. "En kısa zamanda oraya geleceğim Yugyeom , lütfen geldiğimde sağlam ol." Çok kısık olmasına rağmen gülüşünü duymuştum. "Iyi olacağım." demişti ve aynı anda kapıdan içeriye giren eşimi görmüştüm. "Geldiğimde görüşeceğiz , şımdı kapatmam lazım." dedim ve her ne kadar kabalık olacağını bilsem de yüzüne kapattım. Gittiğim de özür dilerdim nasıl olsa.

"Günaydın." Hayatımın en güzel saniyelerini sorsalar bana , şüphesiz şu an derdim. Çünkü , ellerini gözlerine çıkararak ovalayan , dar olan tişörtünden belli olan hafif şişmiş karnıyla , bana güzel gülümsemesini sunan eşim karşımdaydı. Bebek gibiydi ve bu benim onu alıp tamamen kendime saklamak istememe neden oluyordu. "Gün asıl şımdı doğdu." Zaten nerdeyse on kilo olan bedenini zorlanmadan kendime çektim. Hemen kafasını boynuma koydu ve gerçek anlamda içimin titremesini sağladı. Ona karşı hiçbir şekilde kendimi tutamıyordum , yüzüne baktığım her an güzelliği karşısında ruhum eziliyordu. Nefesim bellediğim kokusunu içime çekmeden , kendime gelemiyordum. Taehyung bana öyle bir karışmıştı ki , şu dengesiz hayatımda ki tek doğruyu bulmamı sağlamıştı.

"Kimle konuştun?" Belimde ki elleri olduğu yerde belli belirsiz daireler çiziyordu. Kafamı saçlarına yasladım ve günün en güzel anını yaşadım. "Yugyeom aradı. Ihale için görüşmemiz gereken bir adam var , Busan'a gitmem gerekiyor." Elleri tişörtümü kavradı ve hafifçe çekiştirdi. "Ya." Her an ağlayacak gibiydi ve bu benim kendimi öldürmek istememi sağlıyordu. Hormonlarını üst seviyede yaşadığı bir dönemdeydik ve ben onu yalnız bırakıp tuvalete bile gitmiyordum. Çünkü gerçekten neye ağlayacağı belli olmuyordu. Mesela dün evimize giren sineği çıkartmak için elimi salladığımda , hayvan kaçamadan duvarda can vermişti. Tabi bunu gören Taehyung aralıksız iki saat-ciddiyim iki saat- ağlamıştı. Bi ara beni odadan kovmuş , sonra özledim buraya gel salak diye tekrar çağırmıştı.

"Gitmen şart mı?" Böyle yaparsa hiçbir yere gidemeyeceğimi biliyordum. "Gitmezsem Yugyeom beni öldürür sanırım." Ikimiz de güldüğümüz de , pamuk kadar yumuşak saçlarına bir öpücük bıraktım. "Jungkook acıktım." Büzdüğü dudaklarıyla bana bakarken dayanamıyordum. O kadar güzel ve tatlıydı ki gözlerimi ondan çekip başka hiçbir şeyle ilgilenesim yoktu. Müzeden alınmış sanat eseri gibiydi , her bir hücresi özenle tasarlanmış ve dünyaya bırakılmıştı. Çok aşıktım , çok.

"Kahvaltı hazır bile bebeğim." Ben arkamı dönüp çayları doldururken , o da sandalyesini çekip oturmuştu. "Al bakalım." Bardağını önüne bıraktım ve karşısına oturdum. Çatalını alıp domatesleri ağzına atarken , bugün midemin değil gözlerimin doymak istediğini anlamıştım çünkü tek gördüğüm şey sevimli sevimli kahvaltı eden eşimdi. Önümde buz gibi olan çayım ya da saatlerdir yapmak için uğraştığım omlet umrumda bile değildi. Tek istediğim zamanın şu an durması ve ömrümün sonuna kadar bu manzarayı izleyebilmekti.

Hayran hayran ona bakarken bir anda yüzü değişmiş ve sandalyesini ittiği gibi lavaboya koşmuştu. "Taehyung." Hızla onun arkasından giderken banyodan gelen kusma seslerini duyuyordum. Daha hiçbir şey yiyemeden kusması çok kötüydü. Çünkü akşama kadar başka bir şey yemiyordu ve onun için endişeleniyordum. Bakışlarımı tekrar ona sabitlediğim de kollarını klozetin yanına koymuş ve daha fazla kusmak için bekliyordu. Artık boğazı yırtılacak diye korkuyordum çünkü gece gündüz farketmeksizin sürekli kusuyordu. Normalde de hassas olan midesi , hamile olduğundan ötürü iyice kötüleşmiş ve bir şey yiyemez olmuştu.

Son bir kez daha öksürdüğünde kollarını tuttum ve kalkmasına yardım ettim. Sifonu çekip ona geri döndüm ve solmuş olan yüzünü yavaşça yıkadım. "Nasıl dayanacağım?" Yüzüne bakarken fısıldadığımda içimden bir şeyler eksiliyordu. "Her gün böyle olacaksan nasıl dayanacağım ben Taehyung?" Hiçbir fikrim yoktu. Her gün bu halde olacaktı ve ben buna gerçekten nasıl dayanacağımı bilmiyordum. O hassastı , rüya gördüğünde bile etkisinden uzun süre çıkmazdı. Hastalandığında kendine gelmesi çok uzun sürerdi ve şımdı tam dokuz ay böyle olacaktı. Kafayı yiyecektim , gözümün önünde böyle solgun dururken kesinlikle kafayı yiyecektim.

"Iyiyim Jungkook." Yüzüne yorgun bir tebessüm koymuştu ama bunun için bile fazla yorgundu. Yorgundu ama yine de çok güzeldi. "Gerçekten iyiyim , sorun yok. Bebeğimiz için dayanacağız. Hem o kadar zorlanmıyorum ben." Yalan söylüyordu. Kesinlikle çok zorlanıyordu. Sikeyim zorlanıyordu ve ben ona iyi gelemiyordum. "Jungkook." demişti tekrar , çünkü kendimi suçladığımı biliyordu. "Bir kaç aya bitecek bulantılar , o zaman daha iyi olacağım. Şımdı de iyiyim , gerçekten." O an aklımda milyon tane şey yapmak vardı. Mesela ona destek verici şeyler söyleyecek ve öpecektim. Ama ona bakarken hepsi aklımdan gitmiş , sadece boynuna sokulmuştum. Kokusunu içime çekerken ıkimiz de gözlerimizı bir kaç saniyeliğine kapatmıştık. Burası benim evimdi , omzuyla kafası arasında ki şu yer benim cennetimdi.

"Taehyung ." dedim kafamı kaldırmadan. Sadece bir dakika kadar düşünmüş ve karar vermiştim. Onu yalnız bırakmak istemiyordum , bu kesinlikle olmazdı. Değil bir kaç gün , bir saniye bile gözümün önünden ayıramazdım. O yüzden çok uzatmamış ve konuşmuştum.

"Busan'a gitmeye ne dersin?"






mellifluous/taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin