|07| Bir daha bu korkuyla yüzleştirme beni.

5.4K 475 143
                                    


Odanın kapısının önünde ileri geri giderken, elim çenemde, endişem göğsümdeydi. Saatlerdir sesini duymadığım eşim, yüreğimi sızım sızım sızlatırken, şu göğüs kafesim elleri arasında ezilirken, içerden gelecek iyi haberi bekliyordum. Kısık sesini, minik kahkahasını, bakarken binlerce kez düştüğüm irislerini görsem rahatlayacak, ilk kez nefesimi alacaktım. "Hyung." dedim, sesimde ki korku kendini yeteri kadar belli ederken, o da bunu farkederek gülümsedi. "Iyi olacak." dedi, güven veren ifadesi bile içimi bir nebze rahatlatmazken önüme geri döndüm. "Iyi olacak Jungkook." Ona bakmadan kafamı salladım ve sıkıntılı nefeslerimle kapının önünde ki yerimi aldım. İçimde ki yangın kor olup yanmaya devam ediyordu, okyanusum içerde yatarken, köz olacağa da benzemiyordu.

Kafamı eğip beklerken, odanın kapısı saniyelik açılıp kapandı. Zaten hemen önünde olduğum kapıya iyice yaklaşıp, çıkan doktora gözlerimi diktim. Tuttuğu kalemi cebine yerleştirip, ona bakan gözlerime aynı şekilde karşılık verirken, "Endişelenme." dedi. Kolay mı demek istesem de sadece susmuş, dudakları arasından çıkacak sözlere odaklanmıştım. "Eşin iyi, kendini oldukça yormuş olmalı ki sancıları onu zorlamış." Dudaklarım derin bir nefesi verirken, "Bebek." demişti. Göğsüm aynı hızla daralmış, ellerim rotasını şaşırmış, bedenim ayakta duramayacak kadar güçsüzleşirken, "Konuşun.' dedim. Iyi veya kötü bir şey duymaya ihtiyacım vardı. "Sakin ol." Yüzünde ki endişeli ifadeyi silip, gülümserken başımı dikleştirip onu dinledim. "Bebek iyi, sadece babası kendini böyle yorduğu için tepki vermiş." derken, elinde ki dosyayı açmış, yazdığı bir kaç şeyi bana gösteriyordu, lakin onları okuyacak dermanım bile yoktu.

Gözlerimi kapatıp arkamdaki ki duvara yaslandım. Yüreğimde ki sızım azıcık olsa da dinmiş, korkum gitmişti. Öyle çok korkmuştum ki, nasıl böyle sakin durduğumu bile bilmiyordum. Aklımı yitirecek gibi olmuştum, Taehyung'u odada iki büklüm gördüğümde, ağzından çıkan ismimi duyduğumda, akan yaşlarını ellerimle silemeden kucağıma bayıldığında aklımı yitirecek gibi olmuş, kendimi kaybetmiştim. Titrek nefeslerim gibi, titreyen ellerimle doktorun elini tutup "Teşekkürler." dedim. "Onları bana verdiğiniz için teşekkürler." Ellerimi sıkarken, hiç eksik etmediği tebessümünü tekrar göstermiş ve omzumu bir kaç kez sıktıktan sonra ilerlemişti.

Yoongi hyung elini koluma koyup, odaya gitmem için desteklerken daha fazla durmadan kendimi odaya attım. Içerde ki hemşire beni görmüş, geçmiş olsun diyerek çıkmıştı. Yatağından hafifçe kaldırdığı bedeniyle göz göze gelirken, tüm vücudum titredi, ve sonunda saatlerdir mahrum kaldığım yüzüne bakarak ağladım. Gözlerim duygularımı dışa vurarak, yaşlarını akıtırken, yatakta yana kayarak açtığı boşluğu gösterip "Gel." dedi. Kendimi nasıl ileri atıp, nasıl kolları arasına girerek hıçkıra hıçkıra ağladım bilmiyorum. Ellerini saçlarıma çıkararak beni sakinleştirmeye çalışıyordu, ama yüreğimi ele geçiren korku, endişe baskındı. Onu kaybetmek düşünmek bile istemediğim bir şeyken ben bununla sürekli yüzleşiyor, paramparça oluyordum. "Taehyung." dedim güç bela sesimi topladığımda. Benden ayrılmaya çalıştığında, boynuna iyice gömülüp derin bir soluk aldım. Ciğerlerime dolan kokusu, gözlerimi tekrar doldururken, onu nasıl özlediğimin bilincindeydim. "Bir daha yapma bunu." Sesim kısık çıkıyordu, ama duyduğundan emindim. Ellerini tekrar boynuma sardı ve aynı ona yaptığım gibi kokumu içine çekti. "Bir daha bu korkuyla yüzleştirme beni."

Beline daha sıkı sarıldım, başımı biraz daha bastırdım göğsüne, küçük çocuk misali sığındım ona. "Aklımı kaybediyorum." dedim, cümleler zor çıkıyordu dudaklarımdan. "Sen yokken aklım bile terk ediyor beni Taehyung." Kendini hafifçe geri çekti, dağılmış suratıma bakarken, avuçlarını yüzüme yerleştirdi. "Jungkook." dedi, baş parmağıyla yanağımı okşarken. Gözlerimi kapatıp avucunda can bulurken, diğer eli parmaklarıma ulaşmış, ellerimizi birbirine kenetlemişti. "Asla." Gözlerimi açmadan beklerken, dudaklarını göz kapaklarıma yerleştirmiş, yumuşakça öpüyordu. Kirpiklerim titreşirken, her bir noktaya usulca bastırdı dudaklarını. Ben için için ağlarken, o bir saniye durmamış, tüm gece beni öpmüştü.

**

Hastaneden çıktığımızda hava kararmış, etraf sessizleşmişti. Arabaya kadar kucağımda taşıdığım eşim bu anın keyfini çıkarmış, sanki az önce odada ağlayan biz değilmişiz gibi şarkı mırıldanıyordu. Kulaklarıma dolan sesine gülerken, bunu görmüş biraz daha yüksek sesle söylemeye başlamıştı. "Sevgilim." dedi, şarkıyı yarıda bırakmış bir anda bana bakarak konuşmuştu. "Seni ezbere bildiğim tüm şarkılardan daha çok seviyorum." Nefesi kulaklarıma çarpıyordu, kıkırtısı sokakları süslüyordu ve ben daha çok aşık oluyordum.

"Sevgilim." dedim tıpkı onun yaptığı gibi durmuş, bakışlarımı gözlerine değdirmiştim. "Seni özenle yaptığım iron man koleksiyonumdan daha çok seviyorum." Kollarını boynuma tekrar sarmış, bacaklarını oynatarak, "Aşığım." demişti. "Duysun herkes ben bu adama çok aşığım." Sokakta deli gibi bağırırken, kahkahalarım ona eşlik ediyor, seslerimiz birbirine karışıyordu. "Duysun herkes!" diye bağırdım bende. "Deliler gibi aşığım." Gülerken arkaya attığı başını kaldırıp yüzüme baktı, saniyeler içinde dudaklarıma bastırdığı dudakları göğüs kafesimi sıkarken, geri çekilip ona baktım. Az önceki kahkahalarının yerini büyük bir tebessüm almış, kedi misali boynuma sokulmuştu.

Göz kapakları ağır ağır kapanırken, üşümüş kollarını farkedip biraz hızlandım ve önümüzde ki arabamıza ilerledim. Kapıyı açıp küçücük bedenini koltuğa yerleştirmiş, ayrılmadan da alnına ufak bir buse kondurmuştum. Kapısını kapatıp kendi koltuğuma geçmiş, ve arabayı çalıştırmak için hareketlenen ellerim eşimin mırıltılarıyla durmuş, başımı ona çevirmiştim. "Jungkook" diyordu, dudaklarını ara sıra ıslatıp tekrar devam ederken. "Seni asla bırakmayacağım tamam mı?"

Sonrasında bana doğru dönen vücudu, elimi sıkıca saran parmakları, ve hala adımı söyleşisi benim için fazlaydı. Kontaktan çektiğim elimi sırtına koyup, göğsüme çektim. Elleri yerini bilircesine kalbimin tam üzerinde durmuş, ağlamak isteyecek kadar naif bir şekilde öpmüştü. Tekrar kapadığı gözleri ufak bir yaşı yanaklarından aşağı bırakmış, yüreğimin parça parça ayrılmasına izin vermişti. Peş peşe düşen incileri, ikimizi de dağıtıyor ve sadece ikimizi böylesine yakıyordu. "Jungkook." diye fısıldadı tamamen uykuya dalmadan hemen önce.

"Seni asla bırakmayacağım."





Kısa oldu biraz, beğenirsiniz umarım bebişlerim:*

Ve birde bildiğiniz üzere hikaye soft ve tatlış bir Taekook anlatıyor. Size sormak istediğim şey, böyle mi devam edelim yoksa biraz kaos mu alalım:)

Cevaplarsanız mutlu olurum, sizi çok seviyorum♡

mellifluous/taeggukWhere stories live. Discover now