|08| Bu sorumsuz davranışlarından vazgeç, çünkü sen böyle yaptıkça ben ölüyorum.

5.3K 455 159
                                    


Yorum yapmayı unutmayın♡

-----------------------------

"Akşam annemler yemeğe gelecekler Jungkook." Ağzıma attığım zeytini dişlerim arasında ezerken "Hangisi?" diye sordum. Bir süre cevap vermeden reçelli ekmeğini yedi, tabi bu sırada ben de onu yesem mi düşünüyordum. Dudağının kenarında ki küçük çukurda kalan reçel bana göz kırparken, hemen karşımda ki eşimi ensesinden tuttuğum gibi dudaklarıma yasladım. Şaşırmış olsa gerek kalan ekmeği tabağa düşmüş, gözleri de açılmıştı. Ona kısa süre baktıktan sonra kalan reçeli dilimle emip, bir kez de yavaşça öpüp geri çekildim. Ne ara kapattığını anlamadığım gözlerini yavaşça açıp, hemen önünde ki çayından büyük bir yudum aldı. Onu her öptüğümde dağılmasını, kendine gelemeyişini seviyordum. Hep böyle olmuştu, onu ilk gördüğüm andan beri dikkatimi çeken kalın dudakları vardı, sevgili olduğumuz her gün de doya doya öpüp, utanmasını sağlamıştım. Eh, o böyle utanıp durdukça benim de her saniye öpesim geliyordu.

Hatıralarıma dolan anlar gülümsememi sağladığında, Taehyung anlamazca bakıp, "Ne oldu?" dedi. Masada duran elini elimin arasına alırken, "Eskiler geldi aklıma." dedim. Dudakları iki yana kıvrıldı, parmakları avuç içlerimi okşamaya başladı. "Ne geldi aklına?" dedi usulca. "Seni her öpüşümde utanışın." deyiverdim gözlerinin içine bakarak. "Tıpkı böyle gözlerini kaçırışın, elmacık kemiklerinde oluşan hafif pembelikler." Parmağımı elmacıklarına dokundurduğumda, hafif titreyişi dudaklarımda utanmaz bir sırıtmayı oluşturdu. "Karşımda dağılan halin." Hala sırıtarak ona bakarken, elimin üstünde hissettiğim acıyla bağırdım. Benim çok sevgili eşim derimi kopartmak ister gibi sıkmış, bir de yüzsüzce gülüyordu.

Elimi acıyla ovarken "Beni sürekli utandırmanın bedeli." diyerek, kahvaltısını yapmaya geri döndü. "Koparsaydın." dedim suratımı buruşturup. Bir şey demeden yemeğe devam ediyordu ki, saatler önce sorduğum soruyu yeni hatırlamış, dolu olan ağzını umursamadan konuşmuştu. "Benim annemler." dedi, ve bir kaç saniye sonra da, "Kuzenim Namjoon'la beraber." diye de ekledi. Anladığımı belirtmek için kafamı salladım ve ağzıma bir zeytin daha attım.

Ben kahvaltıya devam ederken, Taehyung önünde ki tabakları toplayarak ayaklandı. "Hiçbir şey yemedin." dedim kaşlarımı çatarak. Beni duymadan mutfağa gittiği sırada masadan kalkarak onu takip ettim. Tezgaha bırakıp geri dönecekken önüne geçtim. "Hiçbir şey yemedin." dedim tekrardan. Arkasında ki tabağı göstererek, "Yedim ışte." diyerek geçmeye çalıştı. "Hayır Taehyung." Sesim hafif yüksekti, fakat o bunu umursamadan tekrardan içeriye gitmeye çalıştı. "Bir sürü işim var Jungkook." dedi, çekilmem için koluma baskı yapıyordu. "Akşama annemler gelicek ve ben daha hiçbir şey yapmadım. Çekil de yapayım."

"Bunları konuştuk." dedim kaşlarımı daha da çatarak. Evet bunları konuşmuştuk. Bana söz vermişti, bir daha bebeğimizi de kendini de tehlikeye atacak bir şey yapmayacaktı. Bu konuda ne kadar hassas olduğumu biliyordu. Daha bir kaç gün önce hastanede kafayı yiyecek raddedeydim, ve bir daha o kötü anları yaşamak istemiyordum. "Evet konuştuk ama bu hiç iş yapamayacağım anlamına gelmiyor." Benimle inatlaşıyordu, konu onun ve çocuğumuzun sağlığıydı ama o benimle çocuk gibi inat ediyordu. "Daha bir kaç gün önce hastanedeydin." Dişlerimi sıkıyordum, çünkü eğer bunu yapmazsam bağıracaktım biliyordum. O da biliyordu, onlara ne kadar düşkün olduğumu, o gün o hastanede kucağında bir daha bunu yapma diyerek ağladığımı biliyordu. "Bir şey olmadı ama Jungkook." dediğinde artık iyice sinirlendiğimin farkındaydım. Benim düşününce bile ruhumun çekildiği bir konuda bu kadar rahat davranması sinirimi bozuyordu.

"Olabilirdi!" diye bağırdım, farkında olmadan. Konu Taehyung olunca kendime engel olamıyordum, kendine zarar verse benim yüreğim acıyordu, canı acısa ben ölüyordum. Bunları çok iyi biliyordu ama hala inat edip benim canımı yakıyordu. "O gün kaybedebilirdim sizi Taehyung! Sen bunun farkında mısın?" Sesim oldukça yüksekti, normalde asla Taehyung'la bu ses tonuyla konuşmazdım, lakin tam şu anda göğsüme oturan sızı yüzünden kontrol edemiyordum. "Bunu yapmaktan vazgeç!" dedim bana sinirle bakan gözlerine aynı şekilde karşılık vererek. "Bu sorumsuz davranışlarından vazgeç, çünkü sen böyle yaptıkça ben ölüyorum." Elimi sinirle saçlarıma atıp, arkamı döndüm. Sakinleşmek için derin nefesler alırken, Taehyung kolumdan tutup kendine çevirdi. Dolu gözleriyle başta afallasamda, bu sefer bu kadar kolay üste çıkamayacaktı. "Sorumsuz öyle mi?" Her an ağlayacak gibi duran ifadesine inat sesi oldukça sert çıkıyordu. "Ben mi sorumsuzum?!" Önünde duran bedenimi geçmek için, iki parmağıyla omzumdan ittirdi. Arkaya doğru hafif sendelerken, "Konuşsana!" dedi, bakışları ateş saçıyordu.

"Sorumsuzsun!" diye bağırıverdim ben de. Kendimi, sesimi kontrol edemiyordum. "Çocuk gibisin! Senin karnında bir can var bilmem farkında mısın? En azından onu düşünmek zorundasın." Pişman olacağımı biliyordum. Sonrasında ona böyle bağırdığım için pişman olacaktım, ama beni de anlamalıydı. Saçının teli başından uçup yere düşse, koparken acımıştır diye kendimi yer bitirirdim. Ben böyleydim, onun parmağı taşa değdiğinde benim kolum kopardı. O ağladığında benim yüreğim sel olur çıkardı. Aşıktım ve çok da hassas. "Bak Taehyung." dedim, sesim az öncekine nazaran daha sakindi. Kavgayı büyütmek istemiyordum, çok kırmıştım farkındaydım ama en azından şimdilik sakin kalmalıydık. "Sadece sizi düşünüyorum tamam mı? Bana biraz yardımcı ol." Çatılı kaşlarımı düzeltip eski ifademe dönerken onun da sakin olacağını düşünüyordum. Ama Taehyung tüm öfkesiyle üstüme yürüyerek, "Bu şekilde düşünme." dedi. "Böyle kırarak sen bizi düşünme Jungkook." Cümlesini tamamladığında yüzüme son kez bakıp, omzuma çarparak mutfaktan çıktı.

Arkasından gidecekken, tüm evde yankılanacak şekilde duyduğum kapı sesi gelmemem için iyi bir uyarı işaretiydi. Elimi çeneme atıp sıkıntıyla ofladım, şimdiden bile pişman olmuştum, fakat artık işe yarayamayacak kadar geçti.

**

Masada ki yüksek sesli sohbete ayak uydurmaya çalışırken, beni görmezden gelerek gülen eşime kaydı bakışlarım. Sanki hiç kavga etmemişiz gibi mutluydu, ya da çok iyi rol yapıyordu bilmiyorum ama ben onun kadar kolay adapte olamıyordum ortama. "Jungkook iki dakika mutfağa gelir misin?" Daldığım yerden kulağıma gelen sesle ayrıldım, Namjoon hyung kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde bana eğilmiş bakıyordu. "Olur hyung." Yavaşça ayağa kalkıp onu takip ederken, bir kez daha Taehyung'a baktım. Lakin gözleri bir kez bile bana değmeyip önünde ki tabakla uğraşırken, kafamı salladım ve önüme döndüm. Mutfağa girdiğimizde sorarcasına ona bakarken, elini koluma koyup konuştu. "Taehyung'la kavga mı ettiniz?" Omuzlarımı sıkıntıyla düşürdüm, dudaklarım arasında kaçan derin nefesim eşliğinde cevapladım. "O kadar belli oluyor mu?" Dudaklarında oluşan küçük bir tebessümün ardından, "Eğer sürekli ona bakıp iç çekmeseydin, o sana bakmazken bile sürekli kısık sesle özür dilemeseydin, belki bu kadar belli olmazdı." dedi.

"Hyung." dedim, arkamı dönüp tekrar eşime baktım. Tüm güzelliği ve masumiyetiyle masada oturuyordu. "Sadece ona dikkatli olmasını söyledim." Tekrardan önüme dönerken, "Daha bir kaç gün önce hastaneye gittik bu yüzden." diye devam ettim. "Onları kaybetmek istemiyorum hyung." dedim hafif titreyen sesimle. Bana anlayışla bakmış, tam konuşacakken içerden gelen eşimin sesiyle ona dönmüştük. "Namjoon hyung annemler gidelim diyor da, seni bekliyorlar." Taehyung bana bakmadan içeri geri döndüğünde, Namjoon hyung omzumu sıkarak, "Onunla konuş." demiş ve ardından o da içeri geçmişti. Bir iki saniye durduktan sonra bende içeri geçerek, saatlerdir mahrum kaldığım eşimin yanına gittim. Annemlere bir şey belli etmemek için elini tutarak, onlara gülümsedim.

Vedalaşma faslı kısa sürmüş, annemler gidince kapının önünde el ele kalmıştık. Sabahtan beri konuşmak için uygun anı bekliyordum, ki şu an tam olarak bu andı. "Taehyung." diyerek ona döndüm. Yüzümde tuttuğum gülümseme ile elini okşarken, "Özür di-" diyecektim, ama Taehyung izin vermemiş, bir hışımla ellerimizi ayırmıştı. "Sadece uyumak istiyorum Jungkook." dedi yüzüme bakmadan. Üstüne gidersem kavga ederdik,bu yüzden sessiz kalıp yarına bıraktım. "Tamam." dedim. "Hadi yatalım." Ben önden gidip yatak odamıza girerken, onun farklı bir odaya girmesiyle kaşlarımı çattım. "Taehyung." Ona doğru giderken eliyle dur işareti yaparak konuştu. "Yalnız uyumak istiyorum." Gelmememi fırsat bilerek, odaya girip kapısını kapattı. Koridorda öyle kalırken, ne yapacağımı bilmiyordum. Onsuz uyuyamazdım, nefesini boynumda hissetmeden yapamazdım. Sıkıntıyla nefes aldım, ve salona ilerledim. Koltuğa kendimi bırakırken bu gecenin nasıl geçeceğini düşünüyordum.

O gece bir şekilde geçmişti, ve biz Taehyung'la ilk kez ayrı yataklarda, birbirimiz yerine yastıklara sarılarak uyumuştuk.







Ben geldimmm

Geçen bölüm kaos yapalım mı demiştim ve çoğunluğunuz da az olmak şartıyla olsun demişti. Ya aslında aklımda bu bölüm için büyük bir kaos vardı ama yapamadım qkqnkqnjs

Kıyamıyorum ki bunlara ya of qonqkajja Bende böyle bir şey yaptım ışte, hem merak etmeyin bir dahaki bölüme bunları barıştırır, kaos istemeyenlerinde gönlünü alırım ben.

Sizi çok seviyorum♡

mellifluous/taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin