"Hasta değilim canlarım. Kardeşiniz gelecek inşallah. Korkmayın, dua edin olur mu."

Ellerimdeki ellerini sıkıca sararken varlıkları, acımı hafifletiyordu. Yanıma kadar getirilen sedyeyi görünce yüzlerindeki korku daha da artmıştı.

"Çocuklar, kenara çekilin. Hastaya müdahale etmemiz gerekiyor." Diye uyaran görevlinin sesiyle başlarına birer öpücük kondurdum.

"Haydi siz eve gidip bekleyin. Dikkat edin kendinize. Ravza'ya da iyi bakın. Ablalarınızın sözünden çıkmayın." Deyişimle kadın görevli, elimi ellerinden ayırdı.

"Korkmayın çocuklar, anneniz iyi olacak. Annenizin sözünü dinleyin."

"Annem de böyle gitti ama bir daha gelmedi. Sen gel tamam mı? Kardeşimizle birlikte gel. Hep dua edeceğiz senin için."

Sedyeye uzanıp ambulansa bindirilene kadar ellerini ellerimden ayırmadan bana eşlik etmişlerdi. Onların gözlerindeki yaşı görünce yüreğimin acısı, bedenimdeki acıyı bastırıyordu.

Hastaneye giden yol, ilk defa bu kadar uzun gelmişti bana. Sanki saatlerdir yol gidiyorduk. Nihayet ambulans durup kapısı açılınca Harun'u gördüm karşımda. Benden çok onun yüzünde sancı çeken bir ifade vardı.

"Hatunum! Sancın var mı? İyi misin?"

"Arada geliyor sancı. Şimdi iyiyim. Aaahhhh!"

Konuşurken bir anda gelen sancıyla inleyişim, Harun'u iyice korkutmuştu. Acil serviste muayenem yapıldıktan sonra doğum başlayana kadar başka bir odaya almışlardı beni.

Sancılarım dayanılmaz bir hal alırken çığlık atmamak için zor tutuyordum kendimi. Doktorum arada bir gelip muayene ediyor, bir süre daha bekleyeceğimizi söylüyordu. Yine gelip muayene ettikten sonra çıkarken Harun, doktorun kolundan tutup gitmesine engel oldu.

"Karım burda ölüyor, siz ise bekleyin diyorsunuz. Altı saattir sancı çekiyor. Müdahale edin, ilaç verin, bir şey yapın." Diye haykırmasıyla Gülsüm anne araya girip Harun'u kenara çekti.

"Siz onun kusuruna bakmayın doktor hanım. Fazla heyecanlandı."

"Biz alışığız babaların telaşına. Sorun değil. Müdahale için henüz erken Harun bey. Elimizden geleni yapıyoruz."

Harun'u odaya sığdırmak mümkün değildi. Kendi acım yetmezmiş gibi bir de onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Birkaç kez çocuklarımı arayıp iyi olduğuma ikna etmiştim.

Anne olmak, kendinden önce evlatlarını düşünmekti. Acı çektiği halde çocuklarını iyi olduğuna ikna etmeye çalışmaktı. Çocuklarının gözlerinde gördüğü acının, kendi acısını bastırmasıydı. Ellerindeki şifayı hissetmekti anne olmak.

Şimdi bir kez daha anne olacaktım. Bu defa kendi canımdan bir can olacaktı. Belki sevgisi diğer üç çocuğumdan farklı olacaktı ama asla aralarında ayrım yapmayacaktım.

"Hastamızı doğuma alıyoruz." Diyen doktorun sesini duymamla korku içinde Harun'a baktım. Ellerimdeki  kırarcasına sıktığım elini bu kez güven beklercesine sıktım. Benim gözlerim dolu dolu olurken Harun'a dokunsalar ağlayacaktı.

"Bana bir şey olursa hakkını helal et."

"Böyle konuşma meleğim. Size bir şey olmayacak. İkiniz de sağlıklı bir şekilde geleceksiniz." Derken sesi titriyordu.

Doğumhaneye girene kadar Harun'un elleri elimden ayrılmamıştı. İçeri gireceğim sırada alnımdan öpüp zoraki ayırmıştı elini elimden. Aramızdaki kapı kapanırken gözünden damlayan yaşı sildiğini fark ettim.

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now