Gülsüm anneyle bir olup Fatma'yı elinden almaya çalışsak da gücümüz yetmiyordu. Ömer abinin bağırma sesi, Sultan Hanım'ı durdurmaya yetmişti.

"Ana! Ne istiyorsun kızdan? Görmüyor musun çaresizliğini?"

"Onun yüzünden oldu her şey. Bu eve uğursuz geldi. Gönderin gitsin. Burda görmek istemiyorum bunu."

Hatice abla, gelinini alıp alt kata götürürken Sultan Hanım'ın öfkesi dinmemişti hala. Mutfaktan çıkacağım sırada bana seslenmesiyle olduğum yerde durdum.

"Nazlı, güzel kızım, Eyüp'ü bulursan sen bulursun. Haber aldın mı hiç? Sen öğrenirsin. Haydi yavrum, öğren torunumun yerini."

"Ben nasıl öğreneceğim ki? Nerden haber alacağım?"

"İlla açık açık söyleyeyim mi? Adlarını anmaya korkuyorum. Musallat olurlar filan. Neme lazım."

"Korkma, senle başa çıkamaz onlar. Ben çağırayım, sen sorarsın istediğini." Diyerek odadan çıkmamla korku içinde peşimden gelmesi bir oldu. Birkaç kez daha buna benzer şeyler söylemişti. Israrla öyle bir şey olmadığını anlatmaya çalışsam da anlamamakta diretiyordu.

Hayatımdaki en uzun gecelerden biriydi bu gece. Kimsenin gözüne uyku girmiyordu. Berfin ve Ravza'yı uyutmak baya zor olmuştu. Berfin, sonunda dizimde uykuya teslim olmuştu.

Çocukların odasında uzanırken kapının açılmasıyla Harun içeri girdi. Çocukları öptükten sonra yanıma gelince oturarak yanımda yer açtım ona. Geldiğimden beri fazla konuşmamıştık.

"Aradılar mı tekrar? Bir haber yok mu?"

"Sabret güzelim. Yarına az kaldı. Onları yaptıklarına pişman etmezsem..."

"Sakın! Eyüp'e zarar verecek bir şey yapmayın."

"Korkma. Eyüp'ü sağ salim alacağız. Ama bunu da onların yanına bırakmayız."

Konuşurken sesinin titrediğini hissedebiliyordum. Biraz daha konuşsa ağlayacaktı. Çocuklara benden daha fazla düşkündü Harun.

Oysaki ben, Harun'a kızıp onları yalnız bırakmıştım. Sadece Harun'un bana ihtiyacı varmış gibi, sadece Harun için yaşıyormuş gibi.

"Nazlı, oğlum nerede nazlı? Neden yalnız bıraktın onu? Neden almalarına izin verdin? Nazlı!"

"Affet beni abla. Emanetlerine sahip çıkamadım. Onlara anne olamadım. Affet."

Ablamın elleri ellerimdeyken bakışlarındaki hüzün, canımı yakıyordu. Yüzüne bakacak yüzüm yoktu. Arkasını dönüp giderken ellerini bırakmak istemiyordum.

"Abla gitme! Söz veriyorum, bundan sonra iyi bakacağım onlara. Abla!"

"Geçti Nazlı. Herşey geçti!"

"Ablaaa!"

"Nazlı, kendine gel. Tamam geçti herşey."

Sımsıkı tuttuğum el, elimden ayrılıp yanağıma dokununca sıçrayarak gözümü açtım. Fakat o el Harun'a aitti. Ve kulaklarıma dolan ses ona aitti. Başımı, yasladığım omzundan kaldırıp korku içinde gözlerine bakarken hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim.

"Bu çocukların gözlerindeki acının hesabını nasıl vereceğim Allah'a. Oysaki nasıl da güveniyordum kendime. Onlara annelik yapacaktım. Kendi derdime düşüp onları yok saydım."

"Kendini suçlama Nazlı'm. Sen, elinden gelenin fazlasını yaptın. Biz sahip çıkamadık onlara. Suçlanması gereken kişi benim. Ne sana sahip çıkabildim, ne de onlara."

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now