"Acıyarak, benim için üzülerek." dedi katı ola ses tonuyla birlikte.

Sonrasında ise Jimin'in sırıtışına şahit olmuştu.

"Şimdi ne var?" diye sorduğunda anında "insanları azarlamaktan zevk alıyorsun değil mi?" sorusunu işitmişti.

"Sana soruma soruyla cevap verme demiştim."

"Ama ben hiçbir zaman bu kuralına uymadım." derin bir nefes çekti jimin içine ve karşısında dört dönen uzun gence yöneldi. "Hadi gel otur şöyle."diyerek omuzlarına baskı uygulayarak üzeri poşetle kaplı olan yatağa oturttu.

Bir süre odaya sessizlik hakimiyet sağlarken diğer yandan salonda ise Bambam ve Yugyeom neler olduğunu çözme aşamasındaydı.
"Jungkook ve Bay Jeon hep mi böylelerdi? Yani pek şaşırmış görünmüyorsun da."dedi elini Yugyeom un omuzuna atıp şefkatle okşarken.

"Aslında evet yani onun küçükken yaşadıkları ve babamın ona yaptığı şeyler, belkide başkası olsa dayanamazdı bunlara. Zaten en başından ona soy adınız vermeye bile cürret etmeyerek başlattı bu anlaşmazlığı."

"Ne olmuştu ki?

"Aslında jungkook la aramızda yanlızca 9 aylık bir fark var. Bunun nedeni ise babamızın onun annesiyle olan ilişkisinin ardından jungkook u almak istemesiyle annesinin vermeyişi yüzünden olan kavgalarını ve onları ben doğduğumda dışarıya atmasıyla sonuçlanıyor. Annemin ve babamın aksine jungkook ile anlaşabilen ve onun da yanlızca analaşbildiği ve ailem diyebileceği bir ben varım. Gerçekten ne hakla gelip ona hesap sordupunu aklım almıyor." Son cümlesinin tamamlamasının ardındna yumruklarını sıkmıştı Yugyeom. Küçüklüğünden beri kardeşine yapılan haksızlıkları izlerken birşey yapamayışına küfür ederken.

"Bence onları bugünlük yanlız bıraksak daha iyi, hem Jimin de yanında zaten o ona iyi gelecektir." Derken elini kavradı karşısındaki yüzündne pişmanlığının okulduğu adamın ve devam etti. "Yarın tekrar geliriz hem, onlara aramızdakileri söyleriz."derken sıcak bir gülümseme sunmayı da ihmal etmemişti karşısındaki bedene. O ise başıyla onaylamak ile yetindiğinde sesizce kapıyı da kaptıp evi terk ederken yatak odasındaki sessizlik ise devam ediyordu.

Jimin yaşadıklarımonca şeyin üzerine jungkook un ona açılmayışına kızgınken jungkook ise jimin in ona diğer herkes gibi acıyarak bakacağı düşüncesiyle pençeleşiyordu. Şuanda ikisi de ayaklanmış ve kuruyan boyanın üzerine odayı kapladıkları poşet ve odadaki dağınıklığı toparlıyorlardı.

Birkaç saatlerini de böyle geçirirken saat çoktan gece yarısını gösteriyordu bile. Neyse ki herşeyi bitirmişler ve sununda kendilerini yorgunlukla yatağa bırakmışlardı.

Sessizliği bölmek adına dudaklarını ilk uzun olan aralamıştı "üzgünüm sabah görmek zorunda olduğun o görüntü yüzünden ve birde tabi öyle davrandığım için." Konuşmak adına lafa girmişken jimin ise fazla vakit kaybetmeden başını ona doğru çevirip sonunda kadar dinlemişti söylediklerini, fakat jungkook kaçamak bakışlar ile seyrediyordu ona bakan sarışın genci.

"Özür dilemen gerekmez, sonuçta ben kimim ki? Senin dediğin gibi yanlızca sana acıyarak bakan herhangi biri değil miyim?"

Sarışın ın tamamladığı cümlenin sonunda uzun olan gözlerinde mahcubiyet ile ona döndürdü bakışlarıyla birlikte vücudunu.

"Değilsin...herhangi biri."

Duyduğu cümleye tepki olarak yüzünde ufak bir gülümseme belirirken tekrar yüzünü düzeltip o da vücuduyla karşısındaki bedene döndü.

Bakışları tamamen kilitlenmişken üstelemek istemese bile merakına yenik düşüp "O adam senin baban ise...o zaman neden böyle kötü davranıyor sana?" diye sordu.

Bir süre gözlerini kaçırdı jungkook fakat sonuç olarak yine karşısındaki bedenin gözlerine dönmüştü bakışları.

"Yugyeom ve benim soyadlarımızın farklı olduğunu fark etmişsindir belki. Bu herşeyin başlangıç noktası işte. Babam o aslında, annemi hiçbir zaman sevmedi ve sevmeye niyeti de olmadı. Fakat annem bana hamile kaldığında onu evden kovamamış üzerine ben doğduktan sonra beni annemden koparmaya çalışsa da başarısız olmuş. İşte tamda bundna sonrasında Yugyeom giriyor devreye. Malum, anneme hiç saygısı da olmadığı için Yugyeom un annesiyle ilişki yaşamış ve ben henüz belkide yeni yürümeye başladığımda...yugyeom u getirdi eve o kadınla birlikte. Ve annemi bu yizden kovup yanlızca beni almak istemesiyle ikimizi de kapı dışarı etti. Sonrasında biz sokaklarda büyüdük sayılır. Ama yinede annem asla pes etmez ve o adama yalvarırdı. Bir süre sonra sonunda bizi eve almıştı ama artık geç kalmıştı, çünkü annem kanserin son evresindeydi." Konuşurken zorluk çekmesine rağmen boğazında oluşan yumruyu yutkunmaya çalıştı jungkook, her ne kadar eski hakkında konuşmayı sevmese de jimin'i kendisine yakın hissediyordu. Derin bir soluk çekip devam etti kaldığı yerden, tabi karşısındaki bedenin bakışları bir anlığına bile kıpırdamıyordu gözlerinden, aksine ona olan hayranlığı artarken canının yandığını hissediyor içten içe.
"Biraz atlıyalım. Anlayacağın sonra ben, yugyeom, onun annesi ve babam aynı evde yaşamaya başladık. Tabi babamın bana olan davranışı ile yugyeom a olan davranışı tamamen farklıydı. Onu sever, herzaman destekcisi olur ve üzüldüğünde hissederken. Beni itip kalkar, sürekli annem gibi sahtekar olduğumu söyler ve çoğunlukla sinirini benden çıkarırdı. Onun gözünde bir kum torbasından farksızdım belkide." Duraksayıp yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken kaldırğı yerden devam etti "Ama Yugyeom...onun bana olan sevgisi, saygısı ve düşkünlüğü. Belkide o evden kaçmayışımın tek sebebi buydu. Onun için kalıyordum. Bana birşey olduğuna şahit olduğu her an kendisini önüme siper ederdi. Her ne kadar yanlızca 9 aylık bir farkımız olsa bile daima o benim küçük kardeşim oldu. Ve bu kadar işte. Şuanda karşında duran bu aramın geçmişi bundan ibaret."

"Gerçekten fazlasıyla hayran duyulacak birisi olduğunu biliyor muydun?"

Cümlesini tamamladığında jungkook anlamsız bakışlarıyla karşı karşıya kalırken devam etti konuşmaya "Sen fazla güçlüsün. Ama bazen aptal ve salak olabiliyorsun."

Tam jungkook ağzını açacakken jimin işaret parmağını dudaklarına bastırdı.

"Şşt, kendini savunmadan önce bir dinle beni." Elini karşındaki bedenin yüzüne atıp baş parmağıyla yanağını okşarken biraz daha yaklaştı jungkook'a. Bugün ilk defa bu yatağı paylaşıyorlardı. "Senin acınacak bir halin yok ki, aksine saygı ve hayranlık duymalı insan, ki benim sana olan saygım daha fazla arttı. Aslında sen bilmiyorsun ama ben seni içten içe daima kahramanım olarak adlandırdım."Diyerek yatakta doğruldu ve sırtını başlığa yasladı.

Sonrasında ise Jungkook'un kafasını göğsüne çıkarıp yaslamasını sağlarken saçlarını okşamaya başladı. Jungkook ise ne kadar şaşkın olsa bile yanlızca izin veriyordu jimin den gelen ve gelecek olan herşeye. Jimin şefkatle kucağındaki bedenin başını okşarken uzun bir öpücük kondurdu saçlarına. Bir eli saçlarıyla meşgulken diğer eli ise jungkook'un yüzünü okşuyordu. Böylesine huzurla geçen bir süre sonra Jimin rlinin ıslandığına şahit olurken ona ne kadar seslenmek istese de son anda vazgeçmişti. Yaşların ardı arkası kesilmezken yorgun ve kırgın bir ses tonu işitti jimin kulağında "Beni bu denli seven ilk insansın. Teşekkür ederim."

Duyduğu cümlelerin acısı ruhunu delerek kalbinr ulaştığında ise yutkunamamıştı bir süre, o an onun acısını daha yakından ve iliklerine kadar hissediyordu işte. Sessiz kalmayı tercih etmişken zoraki yutkunup kucağındaki bedenin doğrulmasını sağladı ve kollarını beline sardı. "Ben seni bırakmayacağım Jeon Jungkook. Sen istesen de istemesen de."
Cümlesini bitirmesiyle birlikte sırtında hissettiği kollar ile boynunda hissettiği bitkin düşmüş olan başı kendisine saha çok bastırarak dolan gözlerine engel olmaya çalıştı.

Ama yapamadı, jungkook haklı olduğu bir konu vardıysa bile bu Jimin'in tertemiz bir kalbe ve kırgın bir ruha sahip olduğu gerçeğiydi tabi o bunu bu denli yumuşak belirtmez 'sulu göz' tabirini kullanarak kestirip atardı.

Bir süre öylece kalmışlardı ikisi, sanki zaman durmuş ve onlar ise dona kalmışlardı. Yada huzuru buldukları bu noktada kalmayı seçmişlerdi.

"İyi ki varsın." Dedi ruhunun yorgunluğu sesine vuran adam.

"Daima olacağım." Dedi daima ruhunun kırıklarını taşıyan fakat en ufak şeyde bile mutlu olabilen adam.

••••••
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yorum olarka bırakmayı unutmazsanız sevinirimmm

Dilfiruz |kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin