korunma sanatı.

3.2K 241 42
                                    

Yüzümü temizlememi söylemesinin ardından şu anda beni karanlık ama boş bir yere getirmişti. Normalde ürken ben ise gerilmiyor ve korkmuyordum. Çünkü o yanımdaydı.
Bir anlık yanımdan ayrıldı ve ışıkları açıp yanıma geri döndüğünde buraya ne için geldiğimizi anlamıştım. Bana kendimi savunmayı öğretecekti yüksek bir ihtimalle.

"Hadi orada beklemek yerine buraya gel."

"Vay canına benim için özellikle mi buraya geldik?" Dedim yanına ilerlerken.

"Senin için felan değil, yalnızca benimde biraz idmana ihtiyacım vardı ve uzun zamandır buraya gelmiyordum. Yalnıca bu yüzden buradayız."

"Peki öyle diyorsan." Dedim sırıtma eşliğinde.

"Uzatma da beni dinle. Şimdi birisi sana dokunacakken tam olarak sana gösterdiğim şekilde yapacaksın tamam mı?"

"Tamam." Diyerek onu onayladığımda bana yapmam gereken haraketleri ağır çekimde göstermeye başlamıştı. Ve aynı şekilde bana kendimi korumayı, birisine karşı koymayı ve son olarak ise fazla klişe olan bağırmam gerektiğini tembih etti. Aslında onun bana böyle davranmasını seviyorum. Onun aslında güzel bir kalbi var buna eminim, sadece birazcık soğuk ve sinirli. Ve bunun bir nedeni olduğundan eminim. Bir süre daha çalışmaya devam ederken o ise odanın aysınlanmayan tek köşesine gitmiş kum torbasına vuruyordu.
Aslında vurmaktan ziyade kendisine işkence ediyormuş gibi bir hali varken onun yanına gitmeli miydim? Çok fazla düşünmemeyi seçtim ve yavaşca onun yanına gittim.

"Şey...daha fazla kendini hırpalama."

"Sen karışma." Dedi nefes nefese kalmasına rağmen kalın bir ses tonuyla.

"Ama böyle giderse kendine zarar vereceksin."

"Söylediğin gibi kendime zarar veriyorum, sana değil."

"Ama yinede-"dediğimde sert bir yumruk daha atmış ve ardından ise torbayı kavramıştı.

"Sana bana karışma diyorum. Anlamıyor musun?!" Diye bağırdığında bulunduğumuz ortam onun sesiyle birlikte yankı yapmıştı ben ise yerimde sıçramıştım. Yinede onun kendisine işgence etmesine daha fazla müsade edemezdim bu yüzden tam bir yumruk atacağı sırada önüne geçmiştim. Korkudan gözlerimi ise sıkıca kapattım ve yutkundum. Gözlerimi açtığımda yumruğu yüzüme yakın ve havada duruyordu o ise bana çatık kaşları ve terlemekten ıslanan saçlarıyla bakıyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen, ya sana vursaydım?!"

"Vurmayacağından emindim."

"Sen benim başıma gerçekten sadece bela olmak adına gelmişsin!" Dedi ve sinirli ve hızlı adımlarıyla soyunma odasına doğru yürümeye başladı ben ise yine onun adımlarına yetişme çabasındaydım.

"Hey,beni beklesene! Hem benden baş belası olmaz ki tatlı bela olur!" Diyerek gülümsedim ve ona doğru koştum, çünkü ancak o zaman şuanki hızına yetişiyordum.

Son söylediğime cevap vermeden üzerini değiştirmeye girmişti bile. Ama ben yedek eşya getirmemiştim bu yüzden orada gördüğüm iki dolaptan birisini açıp içindeki kıyafeti elime almıştım ve tam o sırada kulaklarım Jungkook'un sesiyle dolmuştu.

"Hemen o kirli ellerini çek ondan!"

Birkez daha yerimden sıçramıştım ve o esnada elimdekiler ise yer ile buluşmuştu. Ona korku dolu gözlerle bakarken zorlukla yutkunduğumda o çoktan yanımda belirmiş ve beni dolap ile arasına almıştı.

"Ben ş-şey.."

"Bir kelime dahi etme. Sadece herşeye burnunu sokmayı bırak artık anladın mı!? Herşeyi berbat etmekten vaz geç?!" Diyerek tam olarak yanımda bulunan dolaba yumruğunu geçirmişti. Ama bakışları farklıydı, yaşnızca sinirli değildi hüzünlü bakıyordu bana. Gözlerinin ise dolduğuna şahit olmuştum. Bu kıyafetler önemli olmalıydı onun için. Hışımla kıyafetleri yerden aldı ve üzerini değiştirmeden dışarı çıkmıştı ben ise ona seslenemeden çoktan gözden kaybolmuştu. Onun sorunu neydi.

Düşüncelere dalmış şekilde eve doğru yürümeye başlamıştım üzerimde ise tamamen terli olan kıyafetlerim vardı. Ve burası evden oldukça uzaktı. Yolda ilerlerken telefonumun çaldığını hissederek elimi telefonuma attım ve açtım.

"Selam."

"Selam, kimsiniz?"

"Benim bambam, seni gizli numaradan felan aramadığım halde niçin resmi konuştun?"

"Şey, dalgınlığıma vur. Ama niçin aradın?"

"Aslında ben belki buluşabiliriz diye düşünmüştüm yani eğer boşsan."

"Olur, pek bir işim olduğu söylenemez zaten."

"Süper o zaman, xxxx parkına gel olur mu?"

"Tabiki." Tam olarak böyle birşeye ihtiyacım vardı şuanda, çünkü Jungkook'u yalnız bırakmalıydım.

Bambam'i fazla bekletmemek adına hızlı bir tempoyla buluşma yerime doğru ilerledim.

Bu esnada ise telefonuö birkez daha çalmıştı bu kez isim yoktu olsa bile oluyamazdım zaten ama yalnızca numaralar vardı.

Telefonu açtığımda ise tanıdık bir sesi işittim kulaklarımda ve bu ses kulaklarımı doldurdukça vücudum buna korkuyla tepki veriyordu ve daha fazla iğreniyordum. "Seni bulamayacağımı mı sandın pis hergele!" Diyen sesin sahibi tam olarak minsung'tan başkası değildi. Nefesimin kesildiğini ve kalp atışlarımın hızlandığını hissederken konuşmaya dahi mecalim yoktu. Sanki dudaklarım birbirine yapışmıştı.
"Daha ne kadar konuşmayacaksın! Sana bana itaat etmeni söylemedim mi ben?! Seni elime geçirdiğim gün ölmek için bana yalvaracaksın Park Jimin!" Vücudumun hakimiyetini kaybederken titremeye başlamıştım ve gözlerimdeki yaşları ise bir türlü durduramıyordum. Tam o sırada bir el hissettim omuzumda.

Dilfiruz |kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin