KS - 30. Bölüm: KELEBEKLERİN SONU

Start from the beginning
                                    

"Ne yapıyorum?" Suratını asan kadını süzdü muzip bir bakışla. Gülfem ise her zamanki gibi adamın yanaklarını sıktırmış ve yataktan kalkmıştı. Hızla banyoya girip ihtiyaçlarını karşıladı. Banyodan çıktığında henüz yataktan kalkamayan kocasına bakıp konuştu.

"Yüzümü eskiteceksin." Gülfem de işi şakaya vurmuştu.

"Sen bana hep yenisin güzelim. Hem ne demişler güzele bakmak sevaptır. Sevap kazanmamı istemiyor musun sen?" Derken Cihangir de kalkmıştı yerinden. İkili dolabın karşısına geçtiğinde Gülfem bilmiş bir eda ile baktı kocasına.

"Güzele bakmak değil, güzel bakmak sevaptır canım."

"Her türlü kârdayım karıcım," kıyafetlerini alırken duş almak için banyoya geçti. Gülfem ise hazırlanıp çıktı odasından. İlk önce Cihanşah'ın odasına geçti. Henüz uyanmamıştı. Açılan üzerini örttü, saçlarını okşadı ve sessiz olmaya özen göstererek çıktı odasından. Aşağıya indiğinde Ayşe abla ve Dilruba kahvaltı hazırlıyordu. İkilinin keyfi yerindeydi, bunu sohbet ederken çıkardıkları seslerden anlıyordu.

"Günaydın fıstıklar," derken tezgâhın üzerinde duran salatalığı attı ağzına.

"Sana da günaydın," ikiliden aldığı cevapla gülümsedi ama ağzının içine yayılan tat ile suratı ekşidi.

"Abla bu salatalık acı," tezgâhta duran bardağa doldurduğu suyu yudumlarken ağzındaki acı tadı gidermeye çalışıyordu. Birkaç yudum sonrası biraz daha azalmıştı acı tat.

"Tövbe o nasıl iş? Dur ben de bakayım." Ayşe abla da tadına bakarken salatalıkta bir problem olduğunu sanmıyordu. Dik dik baktı tezgâha yaslanmış kadına.

"Senin ağzının tadı yok Gülfem. Mis gibi bahçe salatalığı, daha ne istiyorsun? Sen bir doktora git, hasta olacaksın besbelli." Gülfem bu ihtimali de düşündü. Yaz ayına gelmişlerdi ama hasta olabilecek bir bünyeye sahipti. Daha fazla üzerinde durmadı. Hazırlıklar yapıldı, masa hazırlandı ve Cihangir'in de gelmesi ile kahvaltı faslı başladı.

"Yengemlere gidecek misiniz bugün?" Cihangir'in sorusu ile tabağından kafasını kaldırdı Gülfem. Masaya oturduğu andan itibaren kafasında türlü düşünceler vardı ve masada dönen sohbete odaklanamıyordu. Hamile olabileceği gerçeği masaya oturur oturmaz aklına ilişivermişti. Eli istemsizce karnını bulurken kimseye belli etmemeye çalışıyordu. Dudakları ufak ama kırık bir tebessümle kıvrılırken elinin üzerinde hissettiği temas ile irkildi.

"Sana soruyorum canım. Yengemlere gidecek misiniz?"

"Bilmiyorum," aslında hiç gitmek istemiyordu. Öğrenmesi gereken bir gebelik ve aynı ortamda bulunmak istemediği Şerife hala diye bir gerçek vardı.

"Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?" Gülfem merakla gözünün içine bakan kocasını izledi. Aklına gelen şey gerçekse Cihangir yeniden baba olacaktı. Eğer yanlış anlamışsa onu da ümitlendirmek istemiyordu.

"İyiyim, sadece bugün canım pek dışarı çıkmak istemedi."

"Sen bilirsin güzelim. Nasıl iyi hissedeceksen öyle olsun." Gülfem adamın anlayışlı haline, her fikrinde onu düşünmesi karşısında sıcacık oluyordu. Bazı olumsuz hareketleri olsa da bu halleri görmezden gelmesine sebep olmuyor değildi. Masanın üzerinde duran elini uzanıp tuttu.

"Sanırım evden biraz uzaklaşsak iyi olur. Cihanşah da babaannesini özledi hem."

"Sen nasıl istersen öyle olsun Gülfem. Gitmek istemiyorsan gitmek zorunda değilsin. Bir gün sonra görürler birbirlerini," elinin üzerinde hissettiği dokunuş ile gülümsedi Gülfem.

AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now