KS - 9. Bölüm: VELAYET

17K 1.3K 316
                                    

Yorum sınırı; 270.

10. Bölüm, sınır geçerse PAZAR günü gelecek ❤️

Keyifli okumalar...

9. BÖLÜM: VELAYET

Bir insanı bahanesiz ne zaman sevdik?

Bir buruk hikâye düştü gönlüme...

Bahane arayın! Bahane arayın! Diye başlamıştı kulağımdaki kadife ses.

Bahaneler arıyorduk, buluyorduk ta. Yaşamak için bahaneler üretiyorduk. Annemiz için, babamız için, kardeşimiz için yârimiz için. Senin için yaşıyorum bu dünyada diyorduk.

Bahaneler arıyorduk, buluyorduk ta. Selam vermek için, konuşmak için. Tanıdığımız için zoraki bir gülümseme, hafif bir baş sallaması, tanıdığımız için zoraki hâl hatır sorma...

Sahi bahanesiz ne yapıyorduk? Seviyor muyduk mesela? Bahanesiz, mazeretsiz sevebiliyor muyduk? Saçı güzel, yüzü güzel, teni beyaz, sessiz, heyecanlı... Sanırım bu liste uzayıp gidecekti.

Bir insanı bahanesiz ne zaman sevdik?

Cihangir de sevmemişti. Mantıklı yanı ne dediyse onun yolundan gitmiş ve sonucunda evladına aylardır hasret kalan bir baba olarak meydanlara dönmüştü. Yaralıydı, kolunu kanadını kırmışlardı ama iyileşmesine saatler vardı. Bu zamana kadar ses çıkarmamasının tek sebebi bir evladı annesinden ayırmak istememesiydi. Kötü niyetli değildi, acımasız, vicdansız hiç değildi. Ayrılırken Hazal'a defalarca bunun sözünü vermişti ama karşısında anlayışlı bir kadın bulamamıştı. Tek istediği oğlunu istediği zaman görmekken Hazal bu sözünü bile tutamamıştı.

Büyüdüğünü sanmıştı Cihangir. Büyümüş ve akıllanmıştı ama yanılmıştı. Akıllanmak, mantıklı kararlar vermek yaşının ilerlemesi ile olmuyordu. Büyük bir ders almış olmanın yorgunluğu, bitkinliği üzerindeydi. Artık silkelenip toparlanması, aylar önce yaptığı hatayı tekrarlamaması gerekiyordu.

Telefon geldiğinde Gülfem'in yanından apar topar ayrılmıştı. Şimdi peşinde on adamı ve avukatları ile birlikte Antalya yolundalardı. Düşünmek için bir saatlik süresi vardı. Sağ tarafında oturan avukatının anlattıklarını dinliyor ve bu akşam eve dönerken evladı ile dönmeyi planlıyordu.

"Oğlunuzu sizden kaçırdığını, haciz işlemi başlatmak için adres beyanında bulunmadıklarını öne süreceğiz."

"Benim evladım eşya değil Egemen. Eşyalar haczedilir, evlatlar değil." Gözleri adamın gözlerini bulduğunda delip geçmek ister gibiydi. Egemen ise bir kaç defa kırptı gözünü ve cümlesini toparladı.

"Biliyorum efendim ama dilekçeye yazsak iyi olur."

"Bunu yazmayacaksın. Bunu yazmadan alacağız oğlumu. Sen bir sözleşme hazırla. Hazal'ın velayeti bana verdiğine dair."

"Tamam," avukat önüne döndüğünde diğer avukatlarla aralarında konuşmaya başladılar. Cihangir ise düşünmeye devam ediyordu. Bu zamana kadar anlayışlı baba, düşünceli eski eş olmayı denemiş ama başarılı olamamıştı. Bu saatten sonra tam tersini deneyecekti. Biraz da o düşünülmeliydi.

Uçak Antalya'ya ineli yarım saat olmuştu. Cihangir havaalanından çıkıp hemen araçla yola koyuldu. Havaalanı ile oğlunun olduğu yerin arası bir saatti. Gözleri akıp giden yolu izlerken, parmaklarının arasında duran sigarasından bir nefes daha çekti ciğerlerine. Belki de son sigarasıydı. Oğlunu kucağına aldığı andan itibaren içmemeye özen gösterecekti.

AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now