29.BÖLÜM

142 11 2
                                    

-Kerem-

Hayat fazla acımasız. Fazla gösterişli hatta bir o kadar da fazla doyumsuz. Çünkü ne zaman yaşamın için, hayatın için birşey yapmak istesen. Hep bir boşluk hissedip kala kalıyorsun. Neyi ne zaman yapmak istediğini şaşırıp hep yanlışlara koşuşturuyorsun. İşte bu yüzden hayat yoruculuk ilkesi üzerinde doğmuş birşey gibi. Yaşamazsan olmaz diyeceğin ama yaşadığında ise nefretle gözlerini açacağın birşey..

Yapmam,yapamam dediğin saçmalıkları yaptırıp büyük neşe ile izleyen. İşte kısa ve özce hayatın tanımı bu kadar kifayetsiz..

<><><><><><><><><><><><><>

Gözlerimi oğuşturarak kalktığımda saat sabahın 10.30'u idi. Biraz erken uyanmıştım ama bayağı da erken yatmıştım. Yani erken yat,erken kalk kuralına harfiyen uymuştum.

Yatağımdan kalktığımda her yerimin tutulduğunu anlamıştım. Zaten üstümü değiştirmediğim için de şaftım kaymıştı resmen.

Hemen hızla ayağa kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Elimi, yüzümü yıkayıp tekrar odama geçtim.

Dolabımın önüne geçip kıyafet arayışına geçtim. Hemen ilk gördüğüm toz pembe gömleğimi giyindim. Pantolon olarak da koyu kot pantolonumu giyindim. İşte hazırdım.

Odamdan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Çünkü acayip acıkmıştım.

Mutfağa girince ilk gördüğüm Buse sonra babam ha bir de kahvaltı sofrası idi.

Görünce aşırı şaşırsam da "Günaydınlar olsun efendiler!!" diyerek kendimi fark ettirdim. Buse beni gördüğüne şaşırmamış bir halde "Günaydınlar uykucu kraliçe!" demişti.

Babam da kafa sallayarak "Günaydın da haydi masaya gel!" demişti. Babamı dinleyerek hemen masadaki yerimi aldım. Resmen sofrada yok yoktu. Haa birtek eksik olan KUŞ SÜTÜ idi.

Hemen önüme konulmuş tabağıma tüm kahvaltılıklardan azar azar aldım. Sonra da sandviçimi aç kurtlar gibi iki dakikada bitirdim.

O ara Buse; "Yavaş ol önünden kaçıran yok!" diyerek kocaman bir kahkaha tufanı patlatmıştı.

Ee tabi bizde Buse'nin bu sözüne karşın gülümsemeye başlamıştık babam ile.

Kahvaltımızı tam yaptıktan sonra da o masayı toplama işlemini babama bırakıp Buse ile benim odama geçtik. Birazcık dedikodu yapmak bizim de hakkımızdı çünkü.

Dedikodu felan derken aklıma dün düşündüğüm olay geldi. Yani Kerem.. Birden Buse'ye anlatma gereği duydum. En azından fikir verirdi bana değil mi?

Buse ve ben yatağıma oturduktan sonra "Ee.. Şey. Buse sana birşey diyeceğim." deyiverdim bilinçsizce.

Buse bana bakıp "Tabi söyle" dedi sevecen tavrıyla.

Hemen bu ortamın bozulmaması için söze giriştim "Aslında dün haklıydın. Yani ben birşey düşünüyordum. Ama sana söylemeye korktum galiba. Tam olarak korkmak değil de yani çekindim biraz." dedim.

Ve haliyle Buse bu dediklerimden hiçbirşey anlamamıştı. O yüzden hiç durmadan devam ettim.

"Ya ben diyorum kii. Kerem nasıl bu kadar kısa sürede hayatımızda oldu? Yani ne bileyim daha tanışalı belki de bir hafta olmadı ama sanki bizi kırk yıldır tanıyor gibi. Sanki her mutlu veya üzgün anımızda yanımızda olmak ister gibi. Sence de çok garip değil mi?!" dedim.

Şükürler olsun ki içimdeki şüphe duygusunu birisiyle paylaşarak az da olsa yok etmiştim.

Buse'de durmaksızın "İşte bende ne zamandır bunu düşünüyorum. Sanki hep ona ihtiyacımız varmış gibi yanımızda. Tamam bu güzel birşey ama bu kadarı da fazla." dedi. Gerçekten de haklıydı.

Buse sözüne devam ederek "Ben diyorum ki biraz bunu gördüğümüz yerde soğuk davranalım. Sonuçta herkes yerini bilsin arkadaş! Bu nedir böyle daha iki günlük insanla dost mu olacağız?!" dediğinde bir kere daha hak verdim Buse'ye.

"Evet bence de öyle yapalım. Yani uzak tutmaya çalışalım. Bu arada çok sağ ol canım arkadaşım. Düşüncelerin için teşekkür ederim." dedim ve birbirimize sarıldık.

Şimdi herşey daha da güzel olacaktı. Herşey daha da yoluna girecekti.

*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*

Buse de ayağa kalkıp bana bir haber vermek istediğini söyledi. Biraz kötü bir habere benziyordu çünkü üzülmüş gibiydi.

"Yağmur hemen tepki verme ama.. Faruk Bey olacak o patron bizi işten çıkarmış.." dedi. Ve o an beynimden kaynar sular boşaldı.

"Ciddi misin?! Bu nasıl olur?!" Buse ciddi olduğunu belli ederek kafasını aşağı yukarı salladı.

Olamaz.. Babamın çalıştığı yere de daha almazlardı. Resmen açıkta kalmıştık. Ne olacaktı ki şimdi? Kim alırdı bizi bu küçük kasabada işe?

İşte tüm sorulara içimden kocaman BİLMİYORUM,BİLEMİYORUM! cevabı gelmişti.

Okulum için biriktirdiğim param da yarım kalacaktı. Babama da zaten aşırı yük oluyordum.

İşte şimdi herşey başa sarmıştı. Tekrardan ne yapacağını bilmeyen Yağmur olmuştum.

Buse hemen Teselli(!) vererek "Birşey olmaz Yağmur! Hem bize iş mi yok?!" demişti. Haklı olabilirdi ama şu an gerçekten iş yoktu.

Ve olması da görünüşe göre bayağı uzun zaman alacaktı.

Biz konuşurken babam içeriye girdi. Babamın içeriye girdiğini görünce direk kollarına atıldım. "İşten çıkarmışlar bizi." dedim ağlamaklı sesim ile.

Babam da üzüldüğünü belli edip hiç ses çıkartmamıştı.

-BUSE-

İşte şimdi yandığımın resmi idi. Çünkü ben hem çalışıp hem okuyordum. Ve şu an ise işsizdim. Ya okulumu bırakacaktım ya da yeni bir iş bulacaktım. İş bulamazsam da annem ve babamın yanına dönecektim. Gerçekten ama gerçekten şu an çok çaresiz idim.

«»«»«»«»«»«»«»«»«»«»«»«»«»«»

UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. ;)

VOTE VE YORUM DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM :)

SEVGİLERLEE.. :))

Yağmurlu Sabahlar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin