28.Bölüm

140 11 0
                                    

OLABİLDİĞİNCE YAZMAYA ÇALIŞTIM.

KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM ;)

Hızla olduğumuz yerden yemeklerimizi bitirip kalktık. Biraz daha dolaşıp bu temiz havayı solumak istiyorduk çünkü..

"Yağmur şurada çok güzel bir yer var yani açık hava hem çay felan da içeriz,ne dersin?" diye bir soru yöneltmişti Buse. Hemen ona dönerek "Olur tatlım. Haydi gidelim" dedim. Ve biraz yavaş ve sakin yürümeye başladık. Bu iyi oluyordu. Sakinlik,yürüş ve temiz hava..

En sevdiğim üçlüydü. Büyü gibi geliyordu sanki. Rahatlatıp daha da yaşama isteği veriyordu galiba.

Düşünceli tavrımı gören Buse bana hızla bakarak "Ne oldu Yağmur? Aklına birşey takılmış gibi!" dedi hafif yüksek sesiyle.

Birden yavaşça irkilerek "Ha,birşey yok canım. İyiyim iyi." deyiverdim.

Aslında aklıma birşey takılmıştı ama şimdi söylemek istemiyordum gibi.

Aklıma takılan o beynimi kurcalayan şey ise.. Kerem'in hayatımıza nasıl bu kadar kısa sürede girip her anımızda yanımızda olmasıydı. Garip geliyordu bana.

Çünkü kimseden bu kadar fazla ilgi,önem ve sahiplenme duygusunu yaşamamıştım. Her üzüldüğüm anda, güldüğüm anda yanımda olup teselli etmeye çalışıyordu.

Ki ben teselli kelimesinden nefret eden bir varlık olsam daa. İlk defa onun anlattıklarını ses çıkarmadan dinliyordum. Biraz tuhaf gelse de Kerem galiba neyin ne zaman olması gerektiğini iyi biliyordu.

Ve bu davranışları da beni az da olsa rahatlatıyordu.

Buse tekrar bana bakarak "Bak eğer birşey varsa ve bana söylemeyip içten içe düşüncelere kapılıyorsan vallahi seni keserim!" dedi sinirli bir halde.

Direk bende onu yumuşatmak için sakin ve tatlı tavrımı takınarak "Ayhh!! Ne olacak canıım sadece çok yedim biraz kafa yaptı galiba." dedim. Ne alaka böyle birşey söyledim anlamasam da o kısa sürede ancak bu kadar ucuz bir yalan uydurmuştum.

Yani bu saçma salak uyduruk yalanı Buse anlamamış değildi ama üstüme gelmek istemiyordu. Rahat bırakmak istiyordu.

Birden bir basamağa takıldığımda "Yağmur az yavaş.. Hem bak geldik. Şu tarafa geçip birazcık oturalım. Ne düşünüyorsun konuşalım! Değil mi ama?!" dedi hafif laf sokarak.

Bende onun bu sözüne karşın aptal aptal gülümsedim.

Gösterdiği yere doğru ilerledik ve iki tane çay istediğimizi söyledik. Üç dört dakika sonra da çaylarımız geldi.

Çayını yudumlayan baskıcı Buse hemen iğneli sözlerine girdi. "Hayırdır yavrum?! Ne bu böyle denizlere dalmalar!?" dedi. Tabi onu takan yoktu şu anda.

Hınzırca gülümseyip "Ya kızım nöron eksikliği felan mı çekiyorsun? Nedir bu ısrar! Yok Birşeyim olsa söyleriz." dedim sert çıkarak.

Yani söylemek isteseydim söylerdim. Anlayış.. Anlayış.. NERDEEEE !!?

Bu tavrım Buse'yi hafif üzmüştü bu yüzden sesini çıkarmayarak yutkundu. Galiba birazcık üzmüştüm yani biraz fazla saçma davranmıştım.

Hemen arkadaşıma dönerek "Özür dilerim. Yani kırdım seni. Ne bileyim birazcık ısrar edince birşey olmadığı için öyle davrandım. Affet beni. Üzgünüm." dedim. Benim bu sözlerime karşın yelkenlerini suya indirdi tabiri vardır yaa. Aynen işte öyle oldu.

"Ya önemli değil canım. Sende haklısın! Bayağı ısrar ettim. Kusura bakma." dedi. Böyle mutlu bir şekilde konuşmamızın sona ermesine sevinmiştim.

"Haydi çayını iç soğutma!" demişti. Düşünceli kuzum benim. Bende "Peki" deyivermiştim. Sadece peki. Çünkü biraz utanmıştım yani onu bu denli kırdım ama o hiç ses etmedi.

Gerçekten iyi ki böyle bir arkadaşa hatta böyle bir dosta sahiptim. Çok ama çok şanslı idim.

Dediğini yaparak çayımı yudum yudum ictim. Ve bitince de "Kalkalım sonuçta daha kasabaya doğru da yürüyeceğiz." dediğimde Buse garsonu çağırdı ve "Çaylar benden! Hesaba bulaşma. Döverim" dedi gülerek. Sesimi çıkartmadan masadaki telefonumu felan çantama koydum.

Buse ise ödemeyi yapıp kalkmıştı. Şimdi ise bu yorucu günü eve gidip biraz daha dinlenerek geçirmek istiyordum çünkü yoldan gelmistik. Ve ben birazcık uyuduktan sonra da Buse'nin yanına koşturmuştum.

Eve yani kasabaya yürüyüşümüz başlamıştı.

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Kasaba için son beş dakika kalmıştı. Yani çoğu yolu katledip gelmiştik. Konuşa,gülüşe..

Evin oraya geldiğimizde Buse yanaklarıma sulu sulu öpücük bırakıp evinin kapısını açtı. Bende zili çalmıştım ama nafile..

Çünkü evde kimse yoktu. Yani kapıyı açacak bir babam yoktu. Bir yere gitmiş olmalıydı.

Bende çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde babam oturma odasının koltuğunda şekerleme yaparken yakalanmıştı.

Biraz sesli giriş yapmıştım ama babamın uyuduğunu görünce parmak uçlarımda odama doğru yürüdüm.

İçeri girip kapımı sessizce kapattım ve kendimi hızla yatağa fırlattım.

Yorgunluk akıyordu her yerimden.Sanki kemiklerim sızım sızım sızlıyordu.

Üstüme rahat birşeyler giyme gereği bile duymadan yatağın üstünde gözlerimi sakince kapattım.

Ve beni bekleyen rüyalarıma koşturduum.

SİZİ ÇOK BEKLETTİM AFFEDİN BENİ. SEVGİLERLE.

VOTE VE YORUMLAR BEKLİYORUM ;)

Yağmurlu Sabahlar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin