2.1

9.8K 568 152
                                    

Efe Sönmez

Esnememeye çalışırken çaldığım kapı açıldığında boğazımı temizledim. "Daha erken gelirsin diye düşünmüştüm." diyen Defne'ye ters ama kısa bir bakış atarak kenara çekilmesiyle içeri geçtim. Elleri anında boynuma dolanırken gülümseme isteğimle savaşmayı bir kenara bırakarak beline doladığım kollarımı sırtına çıkardım. 

Söyledikleri beynimde yankılansa da ona karşı koyamıyordum. Dengesizliğine rağmen ilk gel deyişinde yine ona gitmiştim. 

Onu takip ederek yürümeye başladığımda evini inceledim. Rengarenk duvarlar, duvarlarındaki tablolara uyum sağlayacak şekilde boyanmış gibiydi. "Evin bu dekoru, ışıltısı duyulsa İki Sokak'ta karizman falan kalmaz senin." dedim sırıtırken. 

Hiçbirisi köşe bucak kaçtıkları kızın böyle renkli bir özel hayatı olduğunu tahmin etmiyorlardır. Salona geçtiğimizde herhangi bir yere otururken gözlerim kitaplığına kaydı. "Okumayıp koleksiyon yaptığına yemin edebilirim."

Gülerken tam karşıma oturdu. Adidas gri eşofman takımı, topuz yaptığı saçları ile bizim semtin ağır abi ayaklarında dolaşan çocuklarından pek bir farkı yoktu. "Bir tesbihin eksik bu arada." diye takıldığımda gözlerini kıstı. Arkasına yaslanırken beni süzmeyi ihmal etmemişti. "Ciddi misin? Kendi kombinini görmezden gelip bana laf atıyorsun." Dudaklarım kıvrılırken üzerime tekrar bir bakış attım. Sıradandı. Siyah eşofman altım ve beyaz tişörtüm ev ortamına uyum sağlıyordu.

"Resmen uyandığın şekilde gelmişsin." Kahkaha atarken ayağa kalktım. Cidden öyleydi. Beni aramasıyla uyanmış, üzerime tişört geçirip çıkmıştım evden. Eğer sabahın köründe arayıp beraber kahvaltı yapmamız için yalvarmasaydı başka bir şey giymeyi düşünebilirdim.

Kitaplığına göz atarken ağırlıklı olarak fantastik ve klasik okuduğunu fark etmiştim. Kitapların her birisi özenle, rengine göre dizilmişti. Elime aldığım birkaç kitabı incelerken beni izliyordu.

"Hiçbir şey olmamış gibi mi davranacağız?" dediğimde ona kısa bir bakış attım, başını yukarı aşağı salladı. Oyunu bu sefer de istediği gibi oynayacaktım. Amacını çözmeye çalışıyordum. 

Okuduğu kitaplarda bazı yerlerin aştı çizilmiş veya sayfanın kenarı içe doğru katlanmıştı. "Kitaplarını karalama. Sevdiğin bir yer varsa fotoğrafını çek." Bakmasam da göz devirdiğini fark etmiştim ama o sessiz kalmayı tercih etmişti. 

Elimdeki kitapları yerine koyarken ona döndüm. "Açım ben. Boşuna mı geldim?" oturduğu koltukla yayılırken başıyla koridoru işaret etti. "Mutfak. Çıkınca ilk solda. Hazırlayınca çağırırsın."

Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışan gözlerim üzerinde geziyordu. Ellerimi göğsümde birleştirirken kaşlarını kaldırmış beni izliyordu. "Hadi ama..." diye söylendi gözlerini kapatırken. "Senin gibi bir centilmen varken ben hazırlayamam ya kahvaltıyı."

Kapattığı gözleriyle kısa bir süre her noktasında göz gezdirdim. Bu kadar masumken görünüyorken içinde yatan acımasızlığa anlam veremiyordum. Tamam, çetelerin yolsuzluklarına karşı çıkıyor olabilirdi. Fakat bu gözünü bile kırpmadan insanları vurabildiği gerçeğini değiştirmiyordu. 

İki Sokak'ta çeteye girmek cesaret işiydi. Girerken çıkamayacağın yeni hayata adım attığını eski hayatına veda ederken anlıyordun. Sevdiklerini kaybederken içinde oluşan suçluluk duygusunun gram önemi yoktu.

Pişmanlık çıkış kapısına değil ölüme götürüyordu. Eğer pişmansan ve gitmek istiyorsan tek gidebileceğin yer cehennemden başka bir yer değildi. Hakkında bir sürü şey bildiğin çete üzelerinin birisinden kaçsan, diğerinin kurşununun tadına bakmak zorundaydın.

İki Sokak - TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin