1.4

12.8K 661 129
                                    

"Döktüğüm her gözyaşı üzerine yemin ederim ki bugüne kadar verdiğim her kaybın, çektiğim her acının intikamını almak için yaşayacağım."

Demir kapıların ardında bıraktığım benliğim ait olduğum yere bile ait hissedememe sebep oluyordu. İki Sokak artık bana yabancı geliyordu.

"İki Sokak'a hoş geldiniz..." diye mırıldandım hemen sağımdaki tabelayı gördüğümde. Buraya en son ayak basalı neredeyse üç yıl olmuştu. Yeniden bu sokakları görmek değişik hissettiriyordu. Koğuşun küçük penceresinden izlediğim manzara yabancı kalıyordu buraya. Ne eskisi gibi huzur veriyordu ne de buraya ait hissettiriyordu. Bana kayıptan başka bir şey vermeyen İki Sokak, neden binlerce insana şans getiriyordu?

Daracık sokakları, eski evleri vardı. Burada market pek bulunmazdı, bakkallarla doluydu her sokağı. Herkes tanırdı birbirini. Sadece işten eve, evden işe giden dul adamların bile soyağacını ezbere bilen teyzeler bir benim babamın kim olduğunu bilmezlerdi.

Ezbere bildiğim yollardan, çocukluğumun geçtiği sokaklardan geçtik. Her şeyin başladığı o sokaklardan birine yaklaşırken gözlerimi kapattım. O kadar zaman sonra arabanın camından görmeye hazır değildim orayı. Ardımda bıraktığımı sandığım Efe neden benimle geliyordu? Kardeşimin cesedine sarıldığım çıkmaz sokak nasıl başkalarına şans getirebiliyordu? Onun ölümü İki Sokak'ın bana getirdiği şanslardan birisi miydi? Bu cidden şans mıydı? "Geçtik."

Ali'nin sesiyle hala kapalı olan gözlerimi açtım. Yol boyu tek kelime edememiştik. Söyleyecek çok şeyim vardı ama nereden başlamam gerektiğini bilemiyordum. Cümle kurabilme yeteneğim kaybolmuştu sanki. En yakın arkadaşıma karşı yabancılık mı çekiyordum? Gözlerimi üzerinde gezdirdim bir süre. Pek değişmemişti. Saçlarını kesmiş, top sakal bırakmıştı. "Ne bakıyorsun?" dedi gülerken. "Çok mu özledin?"

Başımı belli belirsiz sallarken bende güldüm. "Değişmemişsin." dedim gözlerimi üzerinden çekerken. Araba mekânın önünde durduğunda derin bir nefes aldım. Gözleri bana dönerken kemerini çıkardı. "Değişmedim ama yoruldum. Senin yerini alıp yaptıklarını yapmak bana fazla geldi. Mekanına hoş geldin patron." Dilimle dudaklarımı ıslatırken gülümsedim.

Ali ve Güney'e çok şey borçluydum. Cezaevindeyken istediğim şeyleri herkes yapmazdı, onlar yapmıştı ve bir kere bile söylendiklerine şahit olmamıştım.

Ali arabadan inerken dışarıya son bir bakış atarak peşinden indim. Kapıda beni bekleyen Gamze görüş alanıma girdiğinde içimi tarifsiz bir huzur kapladı. Arabanın kapısını kapattığımda koşarak bana gelen Gamze'nin sarılması için kollarımı iki yana açtım. Elleri belime dolandığında gülerek sarıldım.

Gamze aramıza son katılan kişiydi. Evinden olmuş, okulu bırakmış bir kız çocuğu olarak kapımıza kadar gelmiş, bize iş teklifi etmişti. Gireceği işten bihaberdi. Tek isteği para kazanıp başını sokabileceği bir ev bulmaktı. Her şeyi Demir'in oyunu sansak da kısa sürede Demir ile ilgisi olmadığını öğrenip onu da aramıza almıştık. Başta bizim için öylesine biriyken, şimdi abilik yaptığımız bir kız kardeş, Beyza'ya ise dört erkeğin yanında daha açık olabileceği bir arkadaş olmuştu. "Hoş geldin Efe." Neşeli sesi kulaklarımı doldurduğunda Gamze'den uzaklaşırken gülümsemekle yetindim. "Hoş bulduk abisi," Onu baştan aşağı süzerken gözlerimi kıstım. "Ama hala abi demeyi öğrenememişsin."

Onu son görüşümün üzerinden neredeyse on hafta geçmişti. Son on haftada zayıflamış gibiydi. Yüzü çökmüş, ela gözlerinin altı morarmıştı. Tıpkı uyuşturucu kullandığı zamanlardaki gibi solgundu. Sorgulayıcı bakışlarım üzerinde gezerken içimi büyük bir huzursuzluk kaplamıştı. Ben içeri girdikten sonra uyuşturucuya yeniden başlama ihtimali çok düşüktü fakat imkânsız değildi. Bırakması için aylar, yıllar harcamıştık. Çektiği zorlukları, geçirdiği krizlerin ağırlığını kendisi biliyordu. Ona destek olabilmek için haftalarca uykusuz geçirdiğim geceleri, verdiğim çabaları bu şekilde hiçe sayamazdı.

İki Sokak - TextingWhere stories live. Discover now