HJ / BÖLÜM ON DOKUZ

274 29 7
                                    

Birini kaybetme korkusuna kapılmak nasıl bir his, Jarvis?

Sana ait olan bir şeyin ellerinden kaybolması ve senin hiçbir şey yapamıyor olman?

Ah evet. O hissi bilirim.

"Şu an hiç de iyi bir zaman değil!" diye bağırdım, pastanenin sokağına girdiğimizde. Luke kısaca bana baksa da hemen yola döndü. Ben arabayı durdurmadan inmeye kalkışınca tökezlese de düşmemeyi başararak içeri doğru koştu. Ben ondan daha sakin olmak için duygu porgramlarını kontrol altına aldım ve ardından pastaneye girdim.

Merak etme oğlum, dedi yaratıcı. Bana döndüğünde sana bunların hepsini unutturacağım.

İçeri girdim, Rodney ve Luke yan yana duruyorlardı. Adam gayet iyi görünüyordu ve tehlike alarmlarım harekete geçmemişti.

Rodney, masada oturan iki elemana ikram ettiği çay bardaklarını toparlarken Luke'a sahte sorar bakışlarını çevirdi. "Oğlum? Bu ne acele? Yoksa beni mi özledin?"

"Hey- ben ah, sanırım birkaç evrak unutmuşum ve-" benim gibi Luke da iki elemana baktığında devam edebilecek gibi durmuyordu. Adamlardan biri ikimizin gayet iyi tanıdığı -hatta Luke'un biraz daha yakından tanıdığı şu fabrikadaki silahlı elemandı.

Robotik görünen kısımları uyduruk deri malzemeleriyle sarılmış ve yanık kapama süsü verilmişti. Diğeri ise, iki metreden fazla boyu olan indroitin yanındaki üçüncü robottu. Şimdi daha net bakma fırsatım olduğundan aşağı yukarı Luke ve benim kadar sıradan bir üniversite öğrencisi gibi göründüğünü söyleyebilirdim. Sesinden tanımam yeterliydi.

"Tabi," dedi oğluna doğru. "sanırım salonda birkaç dosya görmüştüm. Onlar olup olmadığını kontrol etmeliyim." dedi Rodney.

Luke benden emin olmak ister gibi yan profilden çabucak baktı ve merdivenlere ilerlerken cevapladı. "Seninle geleyim."

İki indroit düşmanımda karşı karşıya, üst kata çıkan ailemle beraber yalnızdım ve kafamın içinde yaratıcıdan başka ses yoktu.

Buraya sorun çıkartmaya gelmediler, evlat, dedi yaratıcı. Seninle sakince konuşabilmenin tek yolu buydu.

Onlar da yaratıcıyı duyabiliyorlardı benim gibi. İkisinin de yüz ifadeleri değişmemişti. Bense sadece kaşlarımı çatabildim. Ama bundan sonsuza kadar kaçamayacağımı da biliyordum.

"En ufak bir yanlışınızı görürsem sizi bu kez kalıcı olarak kilitlerim." sandalyeye uzanıp oturabileceğim kadar çektim ve iki indroit karşısında yerimi aldım.

"Bizden birini avlamaya çalıştığınızı biliyoruz, Numara 6." dedi yanık suratlı. "Fakat bunu asla başaramayacaksın."

Cevap vermek yerine bitirmelerini bekleme kararı aldım. Aksi halde pastanenin bir duvarında delik oluşacaktı.

"Anlaşma yapmak için buradayız Jarvis." dedi, Yanık Yüzlü'nün aksine daha sakin davranan. "Yeteri kadar birbirimize zarar verdik."

"Size zarar veren ben değilim." dedim ona doğru. "O çok yücelttiğiniz yaratıcınız sizi bu hale getirdi."

Yanık Yüzlü öfkelendiğini göstermek için doğrulurken sakin olan elini koluna koydu ve kendisini benim gibi sakin kalmaya programlamış halde nefes aldı. "Anlamıyorsun Jarvis."

Yanık Yüzlü, sakin olanın konuşmasını daha mantıklı olacağına karar vermiş gibi masadan kalktı ve camekan masaların olduğu kısma doğru yürüdü.

"Senin Koloni'den ayrılman, bizim gibi bir sürü İndroit'in yok olmasına sebep oldu." diye devam etti. "Yaratıcı'nın sende sakladığı dosyalar, başta Çin olmak üzere tüm dünya ülkelerine yayılmış olan indriotleri kontrol eden bir virüs programıydı. Programın sahibi olarak sen seçildin çünkü hem Tony Stark kadar dahi bir adamın icadıydın hem de Yaratıcı'nın oğlu kadar güvenilir."

HUMAN J.A.R.V.I.Sحيث تعيش القصص. اكتشف الآن