DÜŞ ZAMANI 4. Bölüm

11K 641 24
                                    

Abbyhill'e gidiyoruz canlar:))) Yorumlar için teşekkür ederim :) Gördükçe hadi bölüm yayınlayayım diye gaza geliyorum valla :)) Umarım bu bölümü de seversiniz :)))



~~~

Sappho korkudan kalakalmıştı.Ses gittikçe ona yaklaşıyordu. Sonunda kendisi gibi bir peri göründü mağaranınköşesinden. Ama bu peri kendisi gibi parlamıyordu.Aksine balçığa benzer bir rengivardı. Vücudu da eski halinde değildi. Sanki eriyor damla damla akıyordu.Sappho'yu görünce dişlerini gösterip "Sen kimsin?" diye sordu. Sappho korkudancevap verememişti. Tuhaf peri ateşe yaklaşıp elini uzattı ateşe. "Sen kimsindedim?" diye sordu yeniden.

~~~



Başım zonkluyor. Geceden kaldım sanırım diye düşünüyorum. Geceden mi kalmayım? Gece ve ben? Ben ve içki? Ben, gece ve içki? İlk içtiğim içki bir arkadaş ortamında meraktandı. Annemin beni sevmeyeceğini idrak etmemle birlikte kendimi asi evlat gibi gördüğüm döneme. Ağzıma gelen tuhaf tadı püskürtmem bir oldu. Benlik değildi sanki. O olaydan sonra uzun süre ağzıma hiçbir şey sürmedim. Son içkimse annemin muhteşem kızı Monica'sının başarısı adına verdiği partideydi.

Ben yine zoraki bir şekilde kendi isteğim dışında giyindirilmiş ailenin bir parçasıymışım gibi gösterilme işlemi başarıyla tamamlanmıştı. Üzerimde iğrenç bir mor renk, elimde her zaman kahvaltıda içiyormuşum gibi tutuşturulan şampanya. Kimse beni görmeyince daha doğrusu görünmezlik gücüm ortaya çıkınca elimdeki şampanyayı bir dikişte bitirdim. Ve gece beni odama götürmeye çalışan Brienne'nin üzerine kusmamla son buldu. Karşılığnda harçlığım ve netim 1 aylığına kesilmişti.

Baş ağrısı içinde doğrulmaya çalışıyorum ama mümkünmüş gibi görünmüyor. Sonra aklıma kesik kesik bir sürü görüntü üşüşüyor. Kafe, annem, iğrenç kahve, sokak, falcı, taksi, halkalar, ışık yarım kalan... Gece yok, geceden kalma yok. Eliza kendine gel. Geceden kalmadan daha fazlası var. Aç gözünü lanet olası.

Gözlerimi açmaya çalışıyorum. Ama zonklayan başım buna engel oluyor. Bir ağrı kesici ve duşun çözemeyeceği şey değil aslında.

"Günaydın hanımefendi."

Günaydın mı? Hanımefendi mi? Gün ne ara ağardı? Ben uyuya mı kaldım? Gece en son zincirin ucuna taktığım halkalı şeyi hatırlıyorum. Halkalar...Uyuyakaldığım anı hatırlamıyorum bile. Uyuyakaldığım çok olmuştur gerçi ama nedense o son sızma anını hatırlarım uyandığımda. Şu an hafızamda öyle bir şey mevcut değil. Hele bana acıyan hizmetçimizin beni son 3 yıldır hanımefendi diye çağırdığı an olmadığından hatırlamam mümkün değil. O bana hanımefendi demez. Bana hitap dahi etmez. Söylediklerimi de zoraki yapar.

Tüm hizmetkarlar için geçerli bu. Hiçbiri beni evin hanımı olarak görmedi. Bu talimatı annemden almadıklarına eminim ama. O belki beni sevmez ama hiç kimsenin kendi soyadını ezip geçmesine de izin vermez. Mecburen taşısamda o soyad annemin beni dışarıya karşı koruma sebebidir. Hizmetkarlar kendi kararlarıyla beni ezik ilan etmişlerdi sanırım. Annemin benimle ilgili hayal kırıklıklarının onlara geçtiğinin farkında değilim sanki. Annesinin sevmediği ezik kızı onlar neden sevsin ki?

"Saat kaç Mari?"

"Mari kim hanımefendi?" Mari mi kim? Adını mı değiştirdi acaba? Çünkü odaların hizmetine bakan başka bir hizmetkarımız yok. Sabah kalkınca gördüğüm yüz onunki. Annemden çok onu görüyorum hatta.

"Şu an alayın sırası değil Mari. Bana bir portakal suyu ve bir ağrı kesici getirmelisin hemen. Baş ağrısından kafamı duvarlara vurabilirim. Gerçi bunu görmeyi daha çok isteyebilirsin."

DÜŞ ZAMANI (TILSIM SERİSİ 1 ) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now