DÜŞ ZAMANI 5. Bölüm

10.3K 630 13
                                    

Yeni yıla girerken bir süpriz yapayım dedim. Umarım beğenirsiniz :))) Yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyorum. Yorumlarınızla kendimi dahada geliştireceğime inanıyorum :)) Bölümler biraz kısa sanırım ama Henry beyciğimiz girdikten sonra mümkün mertebe uzatacağım :)


~~~

Sappho kendisine zararvermeyince adını söyledi. Adını duyunca perinin sırıtması büyüdü. "Neden burayadüştün? Suçun neydi?" diye sorunca "Suçum yoktu. Sadece kimsenin bana ihtiyacıyoktu. Bende benim için en uygun yerin burası olduğuna karar verdim.Peki senkimsin? Senin suçun nedir?" dedi. "BendeGhopbe. Peri kraliçesinin verdiği birgörevde yanlışlık yaptım. Beni bu sebepten haksız yere cezalandırdı." der. 

~~~


"Bakın ben Monica değilim. Yanlış kızı kaçırdınız. O daha ufak tefektir. Bakın bana alakamız var mı? Benim için tek kuruş vermezler. Bırakın beni. Ben elimde ne kadar varsa veririm ama beni bırakmanız gerek. "

Karşımdaki kız boş boş bakmaktan ağlamalı boş boş bakmaya geçmişti. "Hanımım siz Leydi Monica'sınız. Kimse sizi kaçırmadı. Korkuyorum ne olur kendinize gelin." Karşımdaki kız ağladıkça sinir kat sayım artıyordu. Tamam ben Monica'yım. Bakalım ben Monica olunca ne olacak?

"Sen kimsin madem öyle?" Açıl bakalım. "Efendim ben oda hizmetçiniz Clair." Oda hizmetçim Clair mı? Yeni nesil manyaklar kaçırdıklarına hizmetçi mi atıyor? Bu sektörde de müşteri memnuniyeti öenmli demek ki? Kaçırılan memnun kalınca yeniden kaçırıyorlar.

"Peki neredeyim? Hala Londra da mıyız?" Şehirde bir apartman dairesindeyizdir. Bağırtıma komşular gelir belki. Bakışından anladığım kadarıyla Clair adlı sulugözlü kız delirdiğime karar verdi. Evet delirdim ama benim suçum mu? O yüzden soruma cevap ver kızım hadi.

"Efendim kırsaldaki evinizdeyiz. Abbyhill de. Burası da sizin odanız. Siz burada yaşıyorsunuz efendim. Doğdunuzdan beri buradaydınız. Burada büyüdünüz. Ve ben oda hizmetçinizim. "

Burada mı büyüdüm? Burada yaşıyorum hala üstelik. Bu nasıl bir şaka bilmiyorum ama mide bulandırma yolunda hızla ilerliyor. Her an yeter diye bağırıp krize girebilirim.Ve sıkıldım bu oyunlardan. Kaçırıldıysam normalca kaçırın. Bu beyin zorlama neden? "Tamam. Buraya nasıl geldim doğruyu söyle."

"Anlayamıyorum efendim. İyi misiniz? Ne olur annenizi çağırmama izin verin." Annem kim? Beni kaçıran kişi mi? Yoksa gerçek annem benim beynimle oynayıp akıl hastanesine mi kapatmaya çalışıyor beni?

"Tamam, tamam sakinim.Kimseyi çağırma. Diğer soruya geçelim. Bana neden Monica diyip duruyorsun?"

"Çünkü adınız bu. Size başka nasıl hitap etmemi istersiniz? Ne isterseniz onu diyebilirim. Yeter ki beni korkutmayın efendim."

Monica kardeşim ama benmişim. Ben Eliza'ysam Monica değilimdir. Ama bu kız beni kaçıran kişilermiş gibi durmuyor. Hanımefendi der mi kaçıranlar esirlerine? Derin derin nefes al El. Bir, iki, üç. İşte böyle kızım. Dört, beş, altı. Düşün. Yedi, sekiz, dokuz. Teker teker soruyoruz. Evet.

"Adım mı?Adım Monica mı? Ben Eliza'yım. "

"24. Leighton Kontu'nun 2. kızı Leydi Monica Leighton. Bu sizsiniz."

Odayı mı sallıyorlar anlamadım ama en son gördüğüm şey döşemelerdi yanılmıyorsam...

.......

Burnuma sürttükleri şey beni öldürecek. Sanki kendimde olmadığım için içemeyeceğim şarabı burnumdan dökerek halletmeye çalışıyorlar. O nasıl bir kokudur tanrım? Kusacağım sanırım. Beni dinlememekte ısrar eden göz kapaklarımla bir savaşa giriyoruz. Açıl susam açıl desem. Elimi bilinçsizce gözüme götürüp parmaklarımı savaşın ön hatlarına sürüyorum.Ve kazanan bendeniz komutan Eliza.

Gözlerimi açtığımda karşımda yine aynı kız. Ve yine ağlama pozisyonunda hıçkırıp duruyor. Elinde bir mendili kemirip duruyor zavallım. Neydi adı...Clair. Clair ve başkaları. Kabarık elbiseli, saçlarına yer yer aklar düşmüş , gençken güzel olduğu belli olan alımlı bir teyzeyle ondan daha genç ve güzel bir kız yan yana duruyorlardı. Bakışım kızın yüzünde takılı kalmıştı. Bu kız kafenin tuvaletinde gördüğüm o sarışın kızdan daha güzeldi. Saman sarısı saçları, badem gibi gözleriyle beni eleştirir gibi bakıyordu. Dudaklarının yanı başındaki ben güzelliğinin son rötuşuydu adeta. Tek kelimeyle melek gibiydi. İkisininde kabarık elbiseleri omuzlarını açıkta bırakıyordu. Her tarafları dantel, işleme incik boncuk doluydu.

Yatağın diğer tarafında oturmuş tuhaf bir alet çantasına eğilmiş tuhaf gözlüklü amcayla ayakta duran elbisesiyle buranın efendisi benim diye haykıran adam duruyordu. Onun bakışlarında görünen şey benim şimdiye kadar hiç kimsede göremediğim şeydi. Sevgi, şefkat, endişe...

"Başım...." Elim başıma değince bir sargıyla karşılaştım. Düşmüştüm değil mi? Kan...kan vardı. Ne oluyor anlamıyorum ama sanırım beni kesip inceliyorlar. Yani bir insan nasıl böyle olabilir demişlerse eğer haklılardı. Ben türümün tek örneğiydim.

Kabarık saçlı ki ikiside kabarık saçlıydı. Kabarık saçlı ve daha yaşlı olan kadın bana "Sakin ol, yavaş Monica." diyor. Bu nasıl kabus tanrım? Bitmiyor. Hala Monica diyorlar bana.. Öteki zarif ve hoş hatun "Gece yine çok yemiştir. Ondan bayılmıştır anne " diyor. Aksine ağzıma lokma koymadım. Sesindeyse benim hi yabancı olmadığım o sen iğrenç bir böceksin tınısı. Hoşgeldin canım. Sen eksiktin zaten beni küçümsemek için. Amca bey "Sessiz ol Christina " diye sert çıkıyor güzel ama katran karası kalpli hatuna. Biri ilk defa bana laf söyleyen birini susturmuş. Onun için duyduğum tuhaf duyguyu şimdilik kulak arkası ediyorum.

Gözümü iki saniye kapatmalıyım. Öncelikle ev benim evim değil. Yatak, dolap, içindekiler benim olamaz. Christina denilen Medusa, annesi ve amca bey kim bilmiyorum. Şu anda bilmek istiyor muyum hiç sanmıyorum.Başım ağrıyor. Kaçırılmadım ama gerçekten ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Düşünme yetim...bir bakayım yok yerinde değil. Baş ağrım sanki kendini burun farkıyla öne atıyor.

"Yorgunum biraz uyumalıyım. Hastayım sanırım." diyip hepsini odadan göndermeye bakıyorum.Kapıyorum gözlerimi. Belki anlarda giderler diye. Amca bey telaşlanıyor. Doktora hemen bir şeyler yapmasını acımı hafifletmesini söylüyor. Dur amca dur.Uyumaya ihtiyacım var sadece. Uyandığımda hem baş ağrı hem siz yok olacaksınız zaten.Doktor ilaç veriyor bana. İkna ediyorum bende gitmeleri için. Uyursam iyileşirim diyorum.

Christina ve annesi bu durumdan gayet memnun halde giderken odadan amca bey büyük bir gönülsüzlükle beni Clair ile bırakıyor. Doktor olduğunu düşündüğüm zat ise tuhaf çantasıyla beraber odamın sınırlarını terk ediyor. Clair ısrarla yanınızda kalacağım diyor. Kalma işte anla durumumu. Hem sen az önce korkudan kalp krizi geçirmiyor muydun? Git diyorum. 3. söyleyişimde Clair emir demiri keser moduyla odadan dışarı çıkıyor. Açıp gözümü yataktan fırlamaya çalışıyorum. Ama ne verdilerse bana gözlerim bana itaat etmiyor ve o derin siyahlık beni bilmem kaçınca defa daha içine alıyor.

DÜŞ ZAMANI (TILSIM SERİSİ 1 ) (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt