•son•

1K 116 247
                                    

Ruelle - Find You

Bir bitişin kıyısında, tüm zorunlu sonlara pelesenk olmuş bir kalıpla başlayacağım bu kez.

Başlayan her şey biter.

Her doğum bir ölümdür, her geliş bir gidiş, alınan her nefes ise geri verilmelidir. Kaçarı yok. Bu, kaybetme korkusundan bir şeylere sahip olamamakla veya bağlanamamakla sonuçlanabilir çünkü insan bile bile kendine zarar vermek istemez, birkaç istisna dışında. Sonlanışların korkusuyla sarmalanmış bir benlik başlamak istemez. 

Ancak şöyle bir şey var ki her son da bir başlangıçtır aslında. Başka başka şeylerin başlangıcı. Görünür veya görünmez. Bittiği noktada ya da başka bir yerde.

O sırada kendi sonlarına doğru yol aldıklarını kabullenmek istemese de bir şekilde biliyor Ten. Bedeninde bir uyuşukluk var ama en çok dudaklarında. Öpüşmelerinin üzerinden dakikalar geçse de hala stabil tepkiler vermiyor bedeni, zihni ise yeni savaşlara ev sahipliği yapıyor. Dayanamayıp indirdiği camdan yüzüne çarpan soğuk hava onu kendine getirdikçe içindeki alevler harlanıyor siyah saçlı oğlanın, göz ayaları yanmaya başlıyor. İstiyor ki bu yol hiç sonlanmasın. Hep bu noktada, bilinmeyen bir yolda, yüzlerine esen soğuk rüzgar ve altlarında klasik arabayla hep gitsinler, yol hiç bitmesin. Hatta arka koltukta Jae oturuyor olsun, radyo çalsın, güneş batsın.

Ama yol bitiyor, rüzgar esmeyi kesiyor, Jae artık yanlarında değil, radyo bozuk, güneş her gün inatla doğuyor.

Ten'in birkaç kez gelmiş olduğu hastaneye giriyorlar.

Beyaz saçlıyı tanıyan veya duymuş olan doktorlar büyük bir şaşkınlık içinde birkaç saniyeliğine kendi işlerine odaklanamayıp hastanenin atmosferini tamamen değiştiren Taeyong'a baksa da bu bakışların ayırdında olmuyor genç adam. O esnada kafasında milyon tane şey geçiyor, yine de içgüdüsel bir koruma dürtüsüyle Ten'in elini sıkıca tutuyor.

Richard onları toplantı salonlarından birine sokuyor. Araştırmaları etraflıca tartıştıkları bir yer burası, şimdiyse içlerinde her şeyi sonlandırabilmenin umuduyla dönen sandalyelere oturuyorlar. Ten'le daha önceleri ilgilenmiş olan doktor Takeshi Yoshikawa da orada. Sürgülü cam kapı kapanıyor.

Rüya görürken insanlar yaptıklarını sorgulamaz. Yapılması gerekeni yapıyormuş gibidir davranışları, öncesini ve sonrasını düşünmez fakat içinde bulunduğu anın da çok farkında değildir. Zihnini sarmış yarı şeffaf perdelerin ardında dönüyordur her şey ve bazı anlarda kendinden giderek kendini dışarıdan izler. Döndükçe gıcırdayan sandalyelerden birine otururken Taeyong da böyle hissediyor. Rüyadaymış gibi. Önceleri var olmamışçasına, gelecekleri yokmuşçasına, sanki yapabileceği tek şey bu hastanede bir çözüm yolu olabilmekmişçesine o sandalyede öylece oturuyor.

Richard ve Yoshikawa önünde dikildikleri beyaz tahtanın üzerine bir şeyler yazarak, projeksiyonla araştırma sonuçlarından bazılarını yansıtarak ve ellerindeki yetimhaneden kurtarabildikleri belgeleri okuyarak hem yapacakları şeyleri anlatıyor hem de güvence vermeye çalışıyorlar. Tüm bu çabalarının nedeni beyaz saçlı genci ikna edebilmek ve burayı da yakmak gibi uçuk düşüncelere kapılmayacağından emin olmak. Fakat Evangeline ve Ten'in aksine Taeyong'un ne durumda olduğunu göremeyen bu iki doktor kendilerini boş yere bu kadar yoruyor. Çünkü yapılacak her şeyi kabullenmiş durumda beyaz saçlı oğlan.

Ve bu durum Ten'i oldukça endişelendiriyor.

Daha mantıklı düşünebilen taraf oyken, anlatılanları da aklı başında bir şekilde dinliyor ve aslında bahsettikleri tedavide çok fazla pürüz olduğunun farkında. Taeyong ise hiçbirini önemsemeden kendini dibi görünmez bir çukura atmaya hazırlanıyor. Tedavi olarak bahsettikleri şeye dair ellerinde hiçbir veri yok aslında çünkü yangında çoğu yanmış ve dediklerine göre Tae de bazılarını kaçırmış. Ancak beyaz saçlıda başarılı olduklarını biliyor herkes, bu yüzden ona ulaşmak için o kadar uğraşmışlar. Çünkü yitirdikleri tüm verileri yeniden elde edebilmek için Taeyong'a ihtiyaçları var.

Poupée de Cire •Taeten•Where stories live. Discover now