•XXI•

731 118 29
                                    

Sam Tinnesz - When the Truth Hunts You Down

Yaşadıkları süre boyunca insanların uçlarına kendilerini bağladıkları ve hatta pes etme noktasına geldikleri anda dahi tutundukları belli başlı amaçları olur. Kimi insanlar çok sıkı sarılırlar buna, hırslıdırlar ve kolay kolay sırtları yere gelmez. Yaşam gücüyle doludurlar ancak gözlerini kör eden bu saplantının ardında yitip gidenleri göremezler. Kimi insanlarsa kendilerine zorla amaç edinirler. Tutunacak bir dalları olması, tökezlediklerinde yeri boylamamaları için. En az diğer insan tipi kadar hastalıklı bir düşünce bu çünkü yalnızca kendilerini kandırırlar ve asıl yıkılışlarının gerçeklerle yüzleştiklerinde olacağını önceden sezemezler.

Tüm bunların ardında bir de kendilerine edindikleri gerçek yahut kandırmaca amaçlarına ulaşan insanlar var. Neredeyse tüm hayatlarını uğrunda çekip çevirdikleri o noktaya, varış çizgisine ulaşan insanlar. Onlar da varış çizgisine ulaştıklarında anlayabiliyorlar yalnızca aslında bunun bitiş çizgisi olduğunu. Sonra yine çöküşler, buhranlar, yıkılışlar ve hatta bu kez bir daha toparlanamayışlar.

Yani anlayacağımız; amaç edinmek, edinememek, edinmiş gibi görünmek ve o amaca ulaşmak yalnızca zararlı, yıkıcı, kırıcı ve fazlasıyla hastalıklı bir olay.

Ama insanlar amaçsız yaşayamaz. Ben yaşayamam, sen de yaşayamazsın, o da yaşayamaz.

Ten de yaşayamadı.

Şimdiye dek yaşadıkları ve unutup sonradan edindiği anılarını da göz önünde bulundurduğunda belki de çocukluğundan itibaren edindiği en büyük amaç gerçekten ne yaşadıklarını öğrenmek. Sebeplerini, sonuçlarını, getirilerini ve götürdüklerini. Gelen geçenleri hatta hiç geçemeyenleri. Taeyong hiç geçmemiş mesela. Jaehyun da. Hansol, Lucas, Mark hatta Yuta da. Hiçbiri geçmemiş, sırtındaki yanık izi gibi kalmış. İşte tüm o kalanları öğrenmeyi, er ya da geç, iyi ya da kötü, kendine amaç edindi Ten. Hep bahsettiğimiz bir kapan var ya, onun tüm köşelerini öğrenmek istiyor işte. Yetimhane yanarken alevleri ne kadar göğe yükselmiş mesela. Kaç çocuk kurtulmuş, kaç çocuk yanmış, kaçı sağlıklı, kaçı sağlıksızmış? Kaçı başarısızmış?

İşte şimdi o her tarafı toz ve dağılmış kolilerle kaplı çalışma odasında tüm cesaretini yüklenerek hayatı boyunca edindiği en büyük amacına ulaşabilmek için son bir gayretle dikildi. Yanaklarındaki yaşlar kurumaya yüz tutmuş, teni gergin bu yüzden. Ancak gergin olan tek şey teni değil, odadaki hava, insanlar ve hatta toz zerrecikleri dahi gergin. Bir karşılaşma olacağı en başından belliydi. Bu yüzleşme olacaktı ancak kimse bunu şu anda beklemiyordu. Ki sorun, aynı zamanda kimsenin buna hazır olmayışı.

Ama bundan daha uygun vakit, ortam ve ruh hali bulunamaz bir daha belki de.

Richard ve Evangeline birkaç adım içinde çalışma odasının, onlar yaklaştıkça uzaklaşan Ten de odadaki pencereye doğru geriledi. İçeri giren ışık oldukça zayıf, güneşin vedasına çok az bir süre olduğu belli.

Elinde üç dosya var Ten'in, onları bırakmadı. Nedeni de tam da şuanda yapıyor olduğu şey, suratlarına vurmak. Dosyaların ikisi Richard'ın, biri de Evangeline'in göğsüne çarpıp ayaklarının dibine düşüyor, toz zerrecikleri uçuşuyor.

"Cevap versenize!" diye bağırıyor çatlayan sesiyle Ten çünkü bağırıp çağırmaması için hiçbir neden yok. "Neden susuyorsunuz hala?"

Her zamanki gibi ilk atılan Evangeline.

Poupée de Cire •Taeten•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin