4.1

6.6K 459 203
                                    


Nefesini hissettim.

Nefesini, temasını, sıcaklığını. Eskisi gibi buram buram özlemle bakan göz bebeklerini.

İsteği bu değil miydi? Beni üzmek?

Neden böyle davrandığını çözemiyordum. Beni geri istemek... Gözünde kırılıp atıldıktan sonra tekrar tamirhanede eski haline dönecek bir oyuncak bebek gibi mi duruyordum?

"Beni geri isteyemezsin," dedim nefesi boynuma ve yüzüme çarparken. Sık nefesler veriyordu. "Bunu isteme hakkın yok ne yazık ki, Jungkook."

Belimdeki eli tenime baskı uyguladığı anda göğsüm göğsüne yapıştı ve dudaklarını kulağımda hissettim. Sıcak nefesini kulağıma doğru üflediği sırada tüm vücudum alarma geçti fakat kalbim çoktan karşı tarafa beyaz bayrak sallamaya başlamıştı.

Ah... Utanmaz kalbim.

"Roseanne, kimin hakkı var peki?" dediğinde sesi kısıktı. Dans etmeyi tamamen unuttuğum sırada beni etrafımda döndürdü ve ellerimi tutup tekrar kendine doğru çektikten sonra müzik bittiği için rövanş yaptı. Donmuş ifademden çıkıp kendime geldiğimde bende eğildim ve rövanşımı verdim. Dans eden diğer idoller yavaş yavaş dağılırken salonun ortasında dikilen tek ikimiz kalmıştık.

Jungkook bana doğru yaklaştı fakat durmadı, geçmek için yana doğru kaydığı sırada kulağıma eğildi ve olduğum yere beni çiviledi.

"Jimin'in mi?"

Ve geçip gitti. Kokusu yavaş yavaş beni terk ettiğinde varlığını da hissedemez oldum fakat duyularımı kısa bir süre için kaybetmiştim. Jimin mi?

Ne demek istiyordu? Neden böyle davranıyordu?

Neden kırıp döktükten sonra böylesine üzgün bakıyordu bana?

"Chaeyoung?"

"Chaeng? Şş, hey?" Kolumu dürten Jisoo'yla beraber boş boş yere bakmayı bıraktım ve ona döndüm. Endişeyle beni izliyordu fakat şu an fark ediyordum, balo tüm hızıyla devam ediyordu. Müzik tekrardan başlamıştı ve herkes kendi halinde içiyor ya da sohbet ediyordu. Ama ben bu düzene uyum sağlayamayacak kadar doluydum.

"Bir şey mi oldu? Buz gibi kesilmişsin."

Omuzlarımdan tutup beni yavaşça sarstığında gözlerine baktım. Dudaklarımı bıçak açmıyordu. Konuşacağım kişi Jisoo değil, oydu. Cevaplara ihtiyacım vardı, nedenlerimin bir sebebi olmalıydı yoksa kafayı yiyecektim.

Bir anda silkinip salonu süzdüğümde siyahlara bürünmüş silüeti zar zor seçebilmiştim; salondan çıkmak üzereydi. Kapıyı açıp odayı terk ettiği sırada beynime emirler yağdırmaktan yorulup kendimi serbest bıraktım. Jisoo ağzını açacağı sırada gözlerimi kapıdan çekmeden, "Gitmem gerek." diye mırıldandım ve hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Arkamdan, "Nereye?" diye seslenmişti fakat odak noktam Jungkook'tu. Cevaplarımı alacaktım, sonrasını şimdi düşünemezdim.

Merdivenlerden çıkıp kapıyı açtığımda topuzumdan birkaç tutam yüzüme doğru düşmüştü. Koridorda gözlerimi gezdirdiğim sırada sağ tarafta duran Lisa ve Taehyung'la karşılaştım fakat derdimi anlamışlar gibi sadece arkayı gösterdiler.

Eteğimden tutup yukarıya kaldırdığımda topuklularıma aldırmadan arkaya doğru koştum.

Sonra ne olacaktı hiçbir fikrim yoktu, önceliğim sadece sormaktı.

red | jungkook • roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin