"İşte siparişleriniz. Başka bir isteğiniz olursa seslenmeniz yeter. Genç sevgililere her an hizmet ederiz."

Adam bana göz kırpıp tekrar tezgahın arkasına geçtiğinde en az benim kadar sinirli görünen Luke'a sonra tekrar adama baktım. Ne demek 'genç sevgililer'!? Bunu nereden çıkardı ki!? Sanki buraya gelen herkes sevgili olmak zorunda! Arkadaş olamaz mıyız biz?

Gerçi biz arkadaş da değiliz. Sadece okulun zoruyla 9 ay boyunca tatil yapıp kaynaşmak zorunda olan, birbirleriyle bu yıla kadar toplam 10 cümle konuşmamış iki zavallı öğrenciyiz. Kesinlikle sevgililikle alakası yok.

"Adama bakmayı kes de pizzanı ye."

Luke çoktan 2 dilim yemişti. Kesilmiş pizzadan diğer elim yardımıyla bir dilim alıp yavaşça ısırdım. Üzerindeki domatesler ve biberler birbirlerine girmişti. Küçük mısır taneleri de onların üstündeydi. Dilimli zeytinler tek tük üzerine serpilmiş gibiydi.

"Düşünmeyi neden bu kadar seviyorsun? O bir pizza. Alırsın ve yersin. Sense yeniden keşfetmiş gibi her lokmanda inceliyorsun. Şunu kes ve hızlı ol birazdan gideceğiz."

Gözlerimi mantarlardan ayırıp Luke'un tabağına çevirdim. 6 dilim pizzadan sadece 2 tane kalmıştı. Benimse hala 3 buçuk dilimim vardı. Haklıydı, daha hızlı olmalıydım. Nasıl görüneceğimi umursamadan büyük bir lokma aldım. Oldukça büyük bir lokma.

Kendimden gurur duyarak tekrar Luke'a baktım. Benimkinin üç katı boyutunda bir lokma ısırdığında kendi tabağıma baktım. Dudakları fazla büyük olmasa da ince de değildi. Ama ağzı resmen kocamandı. Bu şey gibi görünüyordu. Küçük bir kapıdan farklı bir dünyaya geçmek gibi.

İkinci dilimi alıp yine ısırabildigim kadar büyük bir lokma ısırdım. Masanın üzerindeki telefonum titretince pizzayı tabağa bırakıp bir peçete ile ellerimi sildim ve telefonu aldım. Mouse'dan gelen mesaja basıp açılmasını bekledim.

*Kapının önündeyim. Neden hiçbiriniz kapıyı açmıyor? Bu saatte uyumuş olamazsınız değil mi?*

Ne diyebilirdim ki? "Dışarıda yemek yiyorum." desem bu çok kaba olur. Ayrıca o da yemek yemedi bu yüzden biraz bozulabilir. Ama ben kendi isteğimle gelmedim. Yani elbette istediğim için burdayım ama bir bakıma zorla sayılır.

*Luke acıkmış ve eşsiz dışarı çıkılmadığı için beni de yanında getirdi. Yani dışarıda yemek yiyoruz.*

*Tamam. Benim odam bitti. Ayrıca hastanedeki iğrenç yemekten sonra bana yemek borcun da var. Bunu unutma ;)*

*Onu da yarın hallederiz.*

Telefonu tekrar masaya koyup yarım bıraktığım pizzamı aldım. Dört büyük lokma ile onu da bitirdim ve doymama rağmen üçüncü dilimi aldım. Gözlerim tabakta kalan bir dilimle, arkasına yaslanmış, kollarını bağlamış sıkılmış yüz ifadesi ile bana bakan Luke arasında gidip geliyordu.

Büyük boy söylemişti ve benden önce bitirmişti. Belki de anormal olan bendim. Bizden sonra gelen üç kişilik grup pizzalarını bitirmiş ve gitmişlerdi. Bizden öncekilerden ise sadece bir çift kalmıştı. Onlar da yiyişen çiftlerdi ve pizzaları hala duruyordu. Böyle bir ortamda bunu yaptıkları için uyarılmaları gerekmez miydi? Yani burası bir pizzacı! Barlarda olan şu kirli sevişme odaları değil.

"Eğer onlara bakmaya devam edersen kusacak gibi duruyorsun Ufaklık. Bence yemeğine odaklansan daha iyi olur."

İştahım çoktan kaçmıştı ama elimdekini yarım bırakmak ayıp olurdu. O yüzden onu bitirecektim. Doyduğum için artık büyük lokma ısıramıyordum. Bu yüzden yaklaşık on küçük lokmada elimdeki dilimi bitirip adamın masanın ortasına bıraktığı ıslak mendillerden biriyle ellerimi sildim.

Ufaklık ve PlayboyTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang