Şimdiden Sıkıldım !

3.3K 119 0
                                    

Yere sert bir iniş yaptığımızı anladığımda gözlerimi araladım. Gelmiş miydik? Ne çabuk! Saate baktığımda 6 olmuştu. Yolculuğun daha uzun sürmesi gerekmiyor muydu?
Yanıma baktığımda Luke'un da uyuduğunu gördüm. Arkalara göz gezdirdiğimde ise herkesin uyuduğunu gördüm. Tanrımm! Tek uyanan ben miydim.  Belki de ucak düşmüştü ve ben düştüğünü anlamama rağmen gözlerimi açmamıştım. Bu sürede herkes ölmüştü ve ben bu ıssız yerde hayatta kalan tek kişiydim. Yavaşça ucak kapısına doğru ilerlerken bu düşüncemi destekleyen bir çok şey gördüm.  Ve son gördüğüm yerde kanlar içinde yatan öğretmen de bunu kanıtlayan son şeydi. Koşarak kapıya ulaştım. Kapıyı açar açmaz karşımda bir deniz vardı.  denizin üstüne mi düşmüştük ne olursa olsun diyip atladım. 
Gözlerimi suda açtığımda oturuyordum. Oturuyor muydum!? Ama nasıl? Biraz daha kendime geldiğimde uçakta kâbus gördüğümü anladım. Kimsenin öldüğü yoktu. Sadece bana endişeyle bakan 3 çift öğretmen gözü ve kızgın bakan 1 çift Luke gözü vardı. Öğretmenler ayıldığım için mutlu bir şekilde ayrıldılar. Tepemdeki Luke ise hala kızgın bakıyordu. Nee? dedim en sonunda dayanamayarak Lanet olası bağırmaların yüzünden uyuyamadım!! diye bağırıp kafama plastik su bardağı attı. Bu da neyin nesiydi!? Ne bu diye sordum merakıma yenilerek. Yoksa onunla konuşmaya meraklı değildim. Uyanmayınca en sonunda kafana su dökmek zorunda kaldık dediğinde neden rüyamda denize atlıyomuş gibi hissettiğimi anladım. Hazırlan! birazdan başka bir uçağa aktarma yapacağız diyip yanımdan kalktığında ben de yavaş yavaş hazırlamaya başladım. Sadece montum ve küçük çantam vardı zaten. Onları alıp Luke'un gittiği yöne doğru ilerledim. Herkes bir yerde toplanmış sohbet ediyordu. Yanlarına gidip bir yere oturdum. Aşağıyı görebiliyordum. Bayağı alçalmıştık.
Uçak tamamen indiğinde biz de uçaktan indik.  Diğer uçak hemen yanında bizi bekliyordu. Bu çok daha büyüktü. Farkı neydi acaba? Valizlerimin bu uçağa taşındığından emin olduktan sonra merdivenlerden çıkıp içeri girdim. Hoşgeldiniz diyen hostese baktım ve anında nefret ettim. Neden bütün hostesler güzel olurdu ki!? Kafamı selam verircesine sallayıp yerime ilerledim. Yerim neresi??
Şimdi anlamıştım neden bu kadar büyük olduğunu. Bu uçakta odalar vardı!!!! Odamı bulup içeri girince Luke'un çoktan yerleştiğini gördüm. Yataklı bir uçağa geçtiğimize göre tahmin ettiğimden de uzun bir yolculuk olacaktı. Valizlerimin benden önce odama gelmesine sevinmistim. Saat 9 falandı. 3 saatlik mola boyunca yerde kalacaktık. Bu kadar uyumama rağmen hala uykum varmış gibi hissediyordum. Ama uyuyamayacağımı da biliyordum. En iyisi Tv'de Garfield açmaktı. Kumandayı aramaya başladım. Nereye koyulmuş olabilirdi ki? Yaklaşık 20 dk aradıktan sonra arkamdan gelen bunu mu arıyorsun sesine döndüm. Luke bu kadar zamandır burada mıydı? Hiç farketmemiştim. Elinde kumandayı gördüğümde yanına gidip elinden almaya çalıştım. Bırakmıyordu. Aah ver şunu lanet olası!! Birden bıraktığında onun karşısında 3. kez popo üstü yere düştüm. Bu can sıkıcıydı. Tepkisizce bakıp odadan çıktı. Iyi bari en azından dalga geçmemişti. Acıyan popomu yumuşak olduğunu umduğum yatağa yerleştirip Tv yi açtım. Ve işte Garfield♡ 3 bölüm izledikten sonra artık izlememi engelleyen karın gurultumu durdurmak için bişeyler yemeye karar verdim ve odadan çıktım.  Saat daha 10.30tu. 1.30 saat boyunca istediğim gibi oyalanabilirdim.
Hostesler dahil herkes uçaktan inmişti. Ben de inip havaalanına doğru gittim. Bizden birkaç kişiyi gördüğümde içim rahatlamıştı. Mouse'a bakındım. Ama her zamanki gibi ortalıkta yoktu. Bir de onu ararsam sanırım açlıktan bayılırdım. Doğruca gördüğüm bir hamburgercinin önüne gidip büyük boy hamburger ve patates aldım. Yiyip de kilo alamayanlardandım. Şanslı mıyım?? HAYIR!! Kilo alsam vücudum en azından kafamla orantılı olurdu. Bunları düşünmeyi bırakıp yemeğime odaklandım.

Karşımda gözlerini ovuşturan bir Mouse görmeden önce uçağa dönmek için ayağa kalkmıştım. Tabi dönemedim çünkü gözlerini ovuşturan Mouse beni kolumdan tutup hamburgercinin önüne sürükledi. Yarım saatte kendi yemeğimi yemiştim. 1 saat kadar da onun yemesini beklediğim için artık zaman dolmuştu uçağa dönmeliydik. Ama Mouse dönmek istemediğini geride kalan sevgilisini şimdiden özlediğini söyleyip duruyordu. Galiba hala uykusu vardı. Zorla sürükleyip son saniyede onu da uçağa soktuktan sonra uçak kalktı. Yanıma kızgınca gelen Luke'a bakmamaya çalıştım ama ne fayda!?
Nerde kaldınız sizin yüzünüzden fazladan 15 dk daha bekledik. Siz işsiz olabilirsiniz ama benim her saniyem değerli!! diyerek saniyesinde beni de sinirlendirmişti. Daha fazla sessiz kalamazdım. Bak yanımda sevgilisini özleyen(der demez mouse yine bağırarak ağlamaya başladı)bir sümüklü aynı zamanda uyuşuk aynı zamanda aç bir Mouse vardı. Kolaysa sen ilgilenseydin!
(fantaysa ben ilgilenirim :D bunu demesem olmazdı) diye bu kez de ben bağırıp odama yürüdüm.Mouse'u arkamda bırakmıştım ama heralde kendi başına odasına dönebilirdi. Hızlıca kendimi yatağa atıp başımı yastığa gömdüm. Hayır şimdi olmaz burda olmaz geri git seni lanet olası gözyaşı! Sinirlendiğimde ağlayan biriydim. Zar zor kendimi toparladım. Luke hala gelmemişti.
Kapıyı kilitleyip üzerimi değiştirdim uykum vardı ve pijama giymeden uyuyamazdım. Kapıyı tekrar açıp yatağıma uzandım. Neyse ki yataklar tek kişilikti. Uçak dışardan büyük görünmekle birlikte içi daha da büyüktü. Resmen 26 kişi için yatak vardı. Gerçi 26 kişilik sınıf azdı ama biz böyle mutluyduk.
Gece lambasını açtım ve gözlüğümü çıkardım. Orada neler yapabileceğimi düşünmeye karar verdim. Tüm tatil boyunca yüzebilirdim. yüzmeye bayılırım. Yada kendimi bi odaya kapatıp ölmeyi beklerdim...
Uyku iyice bastırdığında artık düşünemez hale gelmiştim. Kapı açıldığında ise çoktan uyumuştum...

Ufaklık ve PlayboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin