61 - Yıkılmışlık

En başından başla
                                    

Beni o lavaboya kilitleyen ve yangını kimin çıkardığı da bilinmiyordu. O gün yangının çıkarıldığı saat ne hikmetse bütün kameralar çalışmıyormuş veya birileri o kameraları o saate imha etmişti hiç bir şey bilmiyordum bildiğim tek şey o yangını çıkartanla beni kaçıranların aynı kişi olması. Aynı kişiden ziyade aynı kişiden emir almaları... birileri beni öldürmek istiyordu sebep neydi bilmiyorum ama bildiğim tek şey benim varlığım bazı kişilere rahatsızlık veriyordu. Abim ile Doğan bir haftadır bu olay üzerine çalışmalarına rağmen en ufak bir ipucu ya bile rastlanmamaları bu katilerin profesyonel katiler olduğu kanısına varmama sebep oldu.

Şu an o kadar boşluktayım ki, acı özlem ve hayal kırıklığı içimde öyle bir yankı yaratmıştı ki kendimi bile tanıyamaz hale gelmiştim. Göğsüm daralıyor, kalbimin üzerine kara dumanlar çökmüş gibi hissediyordum. Bir nedeni olmalıydı? Neden gelmemişti? Başımı yana yatırarak elimdeki çikolatalı sütle oynamayı bıraktım. Zaten içmemiş, bir saat boş boş bakışmıştım.

"Yarın genel yönetimle bir toplantı ayarla!" Abimin sert sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Abim karşısındaki dosyaları incelerken bir yandan da Doğan ile konuşuyordu.

"Bakalım bu kayıp hisseler nereye gidiyormuş" Doğan ile abimin konuşmalarına daha fazla seyirci kalamadım ve abimden müsaade isteyip odama çıktım. Fakat Doğan'ın bakışları da gözümden kaçmamıştı. Sürekli benimle uğraşan, dalga geçen Doğan gitmiş, yerine adeta başkası
gelmişti sanki! Doğru düzgün ne benimle tek kelime etti ne de doğru dürüst gözlerine baktı. Sürekli benimle yüz yüze gelmekten kaçınmasının bir nedeni olmalıydı.

Yanaklarım yavaşça ıslanmaya başlayınca o an ağladığımı fark ettim. Yanaklarımı elimin tersiyle sildim. Islanan ellerime baktım sürekli ağlamamdan ne denli nefret ettiğini dike getiren adam neden bu göz yaşlara sebebiyet veriyordu. Ahhh! Ne denli çekişli ama... ciğerlerime kaçamak bir soluk çektim. Nefesimin bile artık bana tahammülü yoktu. Kafayı sıyırmanın eşiğindeydim. Bir handan da korkuyordum! Acaba birileri ona bir şey mi yaptı? Başına bir şey mi geldi? Diye böyle düşüncelere kapılırken içimdeki panik gittikçe büyüyor, telaşımda aynı derecede artıyordu. Bu hastalıklı düşünceler, kalbime bir basınç uyguluyordu.
: Beni nefessiz bırakan bu sahipsiz sorular tüm benliğimi ele alıyordu. Kalbim göğsümde eziliyordu. Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı, göz yaşlarım da usul usul yanaklarımı ıslatıyordu. Tüm ruhum içten içe duygusal bir çöküntü yaşıyordu. Boğulmuş gibi hissederken gözlerimi sımsıkı yumup hıçkırıklarımın geceye karışmasına izin verdim.

"Yeterince acı çekmedin mi?" İşittiğim öfkeli sese hafifçe irkildim. Afallayan bakışlarımı arkama doğru çevirdim. Doğan çatık kaşlarla bana bakıyordu. Kaşlarını o kadar çatmıştı ki alnındaki damarın keskin izleri görünüyordu. Gözlerinden onaylamaz bir ifade geçerken, çenesinin kasıldığını, dişlerinin sımsıkı olduğunu gördüm.

Soğuk hava etkisini gösterirken hafif hafif titremeye başlamıştım ama en çok kalbim üşüyordu Ateş'in sıcaklığını özlüyordu. Kendimi hayatta karşı yenilmiş hissediyordum, katlanılmaz bir ıstırap çökmüştü göğsüme. Gözlerimi bir anlığına yumup kafamı toplamaya uğraştım. Az da olsa Doğan'ın beni daha güçlü görmesini umdum. Ama faydasıydı. Nefes alacak gücü dahi kendimde bulamıyordum. Bitmiştim ben... tükenmiştim. Ateş olmadan ben bir hiçtim...

Dudaklarımdan bir hıçkırdık daha kaçtı. Doğan karşıma dikilip, tam önümde durdu. "Daha iyi misin?" diye sordu yumuşak bir sesle. Başımı önüme eğdim. Sorusunu yanıtsız bıraktım. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Beni dinle," derken ona bakmam için yüzümü hafifçe kaldırdı. "Ben her zaman yanındayım Tamerden sonra bir abin daha var! Unutma bunu olur mu?" Sertçe yutkundu, hafif bir dokunuşla yanağımı okşadı. "Ve bir abinin görevi kardeşinin üzülmesini engelleyip, koruyup kollamaktır. Seni her zaman koruyacağım Hazan! Ve asla yalnız bırakmayacağım!" Tatlı sesi içime işledi. Bir abimin daha olduğunu biliyordum.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin