47 - Gerçekler

36.7K 1.4K 674
                                    

Hissettiğim acı yok olmasa da içinde bulunduğum durumdan dolayı her şey bedenimin içinde, kanımda yüzüyordu. Hala kendime gelememiştim. Uykunun sisi hala gözlerimdeydi. Kirpiklerimi kırpıştırıp açmaya çalıştığımda sanki göz kapaklarım gözlerime yapışmış açılmıyor gibiydi.

Aldığım titrek nefesler eşliğinde Gözlerimi zorlukla açmayı başardığımda, bulanık bir görüntüyle karşılaştım. Hiç bir şey net değildi ve titreyen ellerimle ovuşturduğum gözlerimi açtığımda, saçlarım yüzüme yapışmış, saç diplerim, sırtım, ensem, her yerim terden sırılsıklamdı. Gözlerimi açtığımda kirli bir kartonun üzerinde sırtüstü yatırılmıştım ve ilk gördüğüm tavandan sallanan ampul ve duyduğum, rüzgârın uğultusuydu.

Soğuk öylesine yoğundu ki tenimi uyuşturmuştu. Karanlık olmasına rağmen ışığı arıyordum. Beni nereye getirmişlerdi bilmiyordum, ağzımı açıp tek kelime edecek halde dahi değildim, o kadar bitkin ve halsiz hissediyordum ki...

Karanlıktı.

Rüzgar esti. Bedenim uyuşmuştu. Kızarık gözlerimle boyası dökülmüş, kirli tavanı izliyordum. Tekrar o tanıdık his beni ele geçirince ürperdim.

Korku... kalbimin dibine çökmüş bir duyguydu. Korku belki de kalbimin sıkışmasına neden olan oydu. Bir yalnızlıktan korkardım birde karanlıktan şimdi ise ölümden korkuyordum. Şimdi ölümün soğuk nefesini iliklerime kadar hissediyordum. Bu yıkık dökük harabede kimse öldürmezse dahi karanlık beni öldürecekti.

Neler olduğunu bilmiyordum. Peki ya benim burada ne işim vardı? Peşimdekiler kimlerdi ve benden ne istiyorlardı? Peki ya Ateş beni bulmazsa ne olacaktı? Bunlar beni öldürecekler miydi? Kendimi kötü düşüncelere sevk eden olumsuz duygulardan arındırarak gözlerimi sonuna kadar açtım ve gözlerini birkaç kez kırpıştırarak görünüşüme netlik kazandırdıktan sonra sol ayak bileğimde fazlasıyla kendini hissettiren belirgin ağrıyı umursamayarak elimden destek alıp doğrulmaya çalıştım. Ancak hiç gücüm yoktu.

Son bir güçle ellerimle yerden destek alarak güç bela doğruldum. O an sırtımda oluşan acı yüzümün şeklini değiştirmesine sebep oldu ve dişlerimi sıktım.

Dudaklarım titriyordu. Başımı eğerek üzerimi incelemeye başladım. Üstümdeki okul üniformaları ıslak olmasa da hala nemliydi ve beni üşütüyordu. Kollarımı birbirine dolayıp ayağa kalktım.

"Abi içerdeki kızı ne yapacağız?" Aşinası olmadığım yabancı bir ses duymamla sesin geldiği yöne doğru ufak adımlarla ilerleyip, gelen sese kulak kabartıp ne konuştuklarını pür dikkat dinlemeye başladım.

"Öldüreceğiz patron öyle emretti. Bugün buradan cesedi çıkacak."

Patron ?

Öldürmek ?

Duyduğum sözler altında kalmanın ağırlığı tüm bedenimi sarmışken, kurduğu cümleler beni dehşete düşürmüştü. Fakat bu sefer göz yaşlarımı durduramadım. Salıverdim boşluğa doğru, sanki tutunca değişen birşey mi oluyordu? En iyisi özgürlüklerine kavuşmalarıydı. Benim gibi bir oyunun içinde tutsak kalmaları onlar için büyük bir haksızlık olurdu.

"Anlamıyorum patron bu kadar masum bir kızdan ne istiyor?" İşte bu ses aşinası olduğum sesti. Bu ses kendini bana Tonguç olarak anlatan Egemen şahısına aitti.

Sanki koca bir enkaz benim üzerimdeymiş de, ben bunun farkına henüz varabilmiş gibi hissediyordum. Harelerime sicin sicin yaşlar akıyordu. Gözyaşlarımı umursamadan sesin geldiği yöne doğru yaklaştım.

Aralık kapıdan içeri baktığımda, bir teneke kutunun içine ateş yakılmış ve etrafında bir tane eski koltukta üç kişi oturmuştu. Egemen şahısı ise onların karşısında ayakta dikilmiş sırtını da örümcek ağlarıyla çevrili kolona yaşlamış ve ayağıyla yerdeki taşlarla oynuyordu.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin