0.2

4.8K 271 196
                                    

Uyandığımda başım hiç ağrımadığı kadar ağrıyordu ve ben nerede olduğumu bilmiyordum.

Bir süre yüzümü buruşturarak tavanı izledim. Ardından da büyük avizeye baktım. Hepsi tepkisiz bir şekilde duruyordu. Keşke bir avize olsaydım.

Sonrasında ellerimle yüzümü kapattım ve nerede olduğumu ve dün gece neler olduğunu düşünmeye başladım.

Gördüğüm avizeye bakarsak eğer kendi evimde değildim. İşte bu biraz garipti.

Umarım Jisoo'nun evindeyimdir, diye düşündüm ve ağrıyan başıma aldırmadan kalktım. Kalkar kalkmaz ağrıyan başımı tuttum ve birkaç küfür mırıldandım.

Barmen önüme bir bira koyduktan sonra olan hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Ama Jimin'i hatırlıyordum. Sonra, Jimin'in bir kızın elimden tutup gidişini de hatırlıyordum. Keşke içtiğim bira bunları da unuttursaydı.

Ama unutmamıştım.

Aklıma Jimin gelir gelmez midemde bir hareketlenme hissettim ve ardından birkaç küfür daha mırıldandım.

Bir an belki Jimin'in evindeyimdir diye düşündüm fakat sonrasında bu durumun saçmalığının farkına vararak bu düşüncemden vazgeçtim.

"Umarım"dedim ve ardından aklımdan geçen o korkunç düşünceyi söyledim, "Umarım tanımadığım birinin evinde değilimdir."

Bu korkunç düşünceden sonra biraz korktum ve içtiğim için pişmanlık hissettim. Ya biri bana bir şey yapsaydı? O zaman ne yapardım. Aptal bir civciv yüzünden içtiğime inanamıyordum.

Yataktan kalkıp kapıya doğru yürümeye başladığımda, başımdaki ağrı da çoğalmıştı.

Acıyla saçlarımı karıştırdım ve sıkıntıyla soluk verdim. Ne diye içmiştim ya? Aptalın tekiydim.

Kapıyı açıp önüme gelen koridoru görünce, elimde olmadan bir sevinç çığlığı atmamak için zor duruyordum.

Evet, Jisoo'nun evindeydim.

Elimi kalbimin üzerine koydum ve huzurla soluk verdim. Güvende olduğuma göre artık evime gider ardından da sarhoş olan babamı takmadan odama gidip, kafamdaki civcivi öldürmeye çalışabilirdim.

Kafamdaki civciv gerçekten sinir bozucu olmaya başlamıştı. Bütün bu hayat karmaşam yetmiyormuş gibi, bir de kızları kullanan şerefsizin birine kalbimi ve düşüncelerimi teslim etmiştim.

Artık bütün zihnim ve duygularım onun elindeydi ve benimle istediği kadar oynayabilirdi.

Hiçbir zaman duygularımı dışarıya yansıtmaz, hep içimde yaşardım. Şimdi de öyle yapacaktım. O civciv bilerek ya da bilmeyerek canımı yakacaktı fakat beni asla üzgün göremeyecekti.

Benim elastik bir kalbim var, ne kadar uğraşsan da kıramazsın.

Ama önemli olan onun görmesi değildi zaten, benim içimdeki hâlâ gülen ve beyazlar içindeki son kızın da, diğerleri gibi siyaha bürünüp yüzündeki gülümsemeyi terk etmesiydi asıl önemli olan ve beni korkutan şey.

Beni hâlâ güçlü tutan tek şeydi,o; içimdeki son beyazlar içindeki kız.

Hâlâ gülümsemesini kaybetmemişti beyazlı kız, fakat onun da içine endişe yerleşmişti ve gülümsemesini tehdit ediyordu.

Önümdeki koridordan hızlı ve hemencecik kurtulmak istercesine koştum. Derhal evime gitmek ve bütün bunları unutmak istiyordum.

Alt kata indiğimde içeride Jisoo'nun sinirle birilerine kızdığını duyduğumda, bir an ürktüm. Jisoo'ydu bu her zaman dobra ve kızgın bir kişiliği vardı fakat ben hiçbir zaman bu hâline alışamamıştım.

solo ❦ JenMinWhere stories live. Discover now