Hırsın esiri.

768 108 11
                                    


--

30. Bölüm

Yeom duyduklarından sonra bir şey demeden Yoongi'den uzaklaşmıştı. Üzülmüştü sonuçta.

Başka bir yere gidip oturdu. Bacağını titretiyor dudaklarını dişliyordu.

Yoongi yanlış yaptığını düşünerek yerinden kalktı ve Yeom'a doğru ilerledi.

"Üzgünüm. Kırdım seni."

Agus sinirle soluyarak başka tarafa baktı. "Bu kız ölmeden rahat yok bana." Taehyung gülerek omzuna vurdu. "Sen dedin ya. Onunla aynı seviyede değilsiniz. Üzülme bu kadar."

"Gülmesi sinirimi bozuyor."

"Baksana sen hep böyle sinirli biri miydin? Neden sürekli kavga çıkartıyorsun?"

Bunu cevabı basit değil miydi? İnsanlar değişirdi ve olanlar Agus'u bu şekilde eğitmişti. Sinirleri çok bozuktu. Bir anda patlıyordu sürekli.

Yerinden fırladığında Taehyung küfür ederek peşine takıldı.

"Şunu yapmayı kes artık Yoongi!"

Yoongi bağırtısıyla Yeom'u bırakıp sinirle arkasını döndü. "Asıl sen kes. Ne cürretle,.. Ne cürretle yakınımdaki kişilere böyle davranabiliyorsun?! Senin ne haddine ona vurmak?!"

"Ne demek ne haddine? Yoongi ben bunu hak etmedim anladın mı? Tek suçluyu ben ilân edip çekilemezsin. Ben hata yapmadım. Sana da ihanet etmedim. Yargısız infaz yapıyorsun!"

"Ben de sana bitti diyorum, bunu niye anlamıyorsun?! Çocukça davranmaktan vazgeç. Etrafımdakilere zarar vererek sadece kendini gözümde daha da küçültüyorsun."

Agus gözyaşlarına hakim olamayarak bir kaç damla akıttı. Hemen sonra dudaklarını ıslatıp sakince konuştu.

"Beni neden affetmiyorsun? Jungkook'u affedeceğini söyledin. Her şeye rağmen onu affedeceğini söyledin. O da seni bırakıp gitti. Defalarca canını da yaktı. Seni buraya tıkan da o. Ama sen, yine gelse, özür dilese, hyung dese affederim dedin. Beni neden affetmiyorsun?"

Patlamıştı ve sabredemeyecek haldeydi. Rol falan değildi sadece bir anda sinirleri boşalmıştı.

"Neden cezan 5 yıldan 2 yıla düştü sanıyorsun Yoongi?! Ben yaptım. Sana daha erken kavuşabilmek için yaptım. Ben seni, senin için bıraktım, sen niye beni affetmiyorsun,?" 

Elinin tersiyle yanaklarını sildi.

"Ben bu kadar değersiz miyim senin gözünde? Başkalarına gelince mi bu kadar merhametlisin? Bu kadar nefret ediyorsan benden, peki Yoongi. Hayatına nasıl girdiysem, aynen istediğin gibi, siktir olup gideceğim. Sen de ne sikim istiyorsan onu yap!"

Tükürürcesine konuşmasının hemen ardından arkasını dönerek gitti. Saniyesinde pişman olmuştu bile ama siniri bundan üstün geldi.

Taehyung beklemeden onu takip etmişti.

"Bilmiyor Yeom. Ona daha çok değer verdiğim için, canım daha çok yandı. Bu yüzden onu affedemiyorum. Bunu bilmiyor."

Yeom göz devirdi ve Yoongi'ye yaklaşarak kolunu omzuna dayadı.

"Acıtasyon yapıyor. Siktir et."

-/

Yatağına gömülüp ağlamak istiyordu ama Yeom ile aynı odadaydı. Bunu bile yapamıyordu.

"Güzel fikir. Böyle ağla zırla. Geri kaç. Trip at. O da insafa gelsin affetsin seni değil mi? "

Kitabını kapatarak gözlerini ona dikti. "Doğru dedin. Neden böyle bir salaklığı yapayım ki? Neden onu hak eden ben iken geri çekileyim ki?"

Agus gülümseyerek yerinden kalktı. "Korkak gibi kaçıp, onu sana bırakmamalıyım. Fikir verdiğin için teşekkür ederim."

~

Hızlı adımlarla odadan çıktı. Elbette bir planı vardı. Tanrı aşkına hangi akılla sabah Yoongi'yi bırakacağını söylemişti ki? Hayatına aldığına tek pişman olmadığı kişi Yoongi idi üstelik.

"Baksana. Min Yoongi var, karşı binada. Hücreye alınmasını istiyorum. Beni de. Yan yana hücrelerde."

Gardiyan kaşlarını çattı. "Bay Jeon mu istedi?" Gülerek onayladı. "Bay Jeon'un emri. İkimiz de huzursuzluk çıkardığımız için hücrelere alınacağız. Halledebilir misin?" 

Kadın gülümsedi. "Yapabilirim. Karşılık olacak değil mi?" Agus yine gülerek omzunu sıvazladı. "Elbette."

"O zaman ilk sizden başlayalım Bayan Sechs." Agus bileklerini öne doğru uzattı.

Kadın gülümseyerek reddetti ve onu takip etmesini söyleyerek ilerledi.

Ne yapacağını bilmiyordu ama eğer yanlız kalırlarsa ve onun kaçacak yeri de olmazsa, konuşabilirlerdi uzun uzun. Belki biraz Yeom'un dediği gibi taktik de kullanabilirdi.

Geldiği yerde kadın kapıyı açınca içeri girdi. Burası karanlıktı ve kendinden başka kalan kimse yoktu. Diğer hücreler de boştu.

Yoongi gelene kadar sabretme umuduyla yerine oturdu.

Gardiyan kapıyı üstüne kilitleyerek gitmişti.

Yoongi geldiğinde özür dileyip anlatacaktı her şeyi. Konuşacaktı. Kendisine ne kadar değer verdiğini söyleyecekti. Rahat rahat içini dökecekti.

Yoongi belki bu sefer onu affederdi.

Bekledi. Heyecandan yerinden duramayak onu bekledi.

Karanlık ve sessizlik onu korkutmaya başlamıştı ama umursamamaya çalıştı.

Ama kimse gelmedi.

Gerçekten uzun bir sürenin ardından meraklanarak küçük ışık saçan, pencereye yanaşarak dışarı baktı.

"Hey! Gardiyan? Kimse yok mu?" Kapıyı yumrukladı. Tanrı aşkına ne halt dönüyordu şu anda?!

Telaşlandığı için daha da korkarak kapıyı iyice zorladı.

"Abi resmen oyuna geldim."

Eliyle yüzünü ovalayarak tekrar kapıyı yumrukladı. Kendi isteğiyle girmişti bir de buraya. "Aklıma tüküreyim! Ben ne yaptım?"

Buranın kanunsuz gardiyanlarına alıştığından hepsini öyle sanmış, karşısına ilk çıkana rüşvetle iş teklif etmişti.

Kadın da onu oyuna getirmiş, buraya tıkmıştı. "Ne bok yedim lan ben!?"

"Ben burada duramam! İmkânı yok! Çıkarın beni ya, lanet olsun!" Yeom onu tahrik ettiğinde hırslanarak işe girişmişti işte.. Dizlerinin üzerinde çökerek yere oturdu.

Günden güne her şeyi kaybediyor, beğenmediği şeyleri bile arar hâle geliyordu.

Hırsının esiri olmuştu.

--

Killers | Min YoongiWhere stories live. Discover now