-17-

12.3K 685 250
                                    

İçindeki korkuyu tarif edecek hiçbir kelime olduğunu sanmıyordu. Hani Fırat'a beni kaybetmemek için yalan söylersin demişti ya, bir an için onu kaybetmemek adına yapamayacağı hiçbir şey olmadığını düşündü.

Karnına saplanan ağrı kasılmaya dönüşmüştü. Bu kasılmanın tek nedeni ise onu kaybetme korkusuydu.

Cüneyt, korkuyla kadına baktı. "Yenge, iyi misin?"

Ezgi, kendine doğru uzanan eli durdurup başını olumlu yönde salladı. Ancak hiç iyi değildi. Bir an evvel gidip Fırat'la konuşmalıydı. Özür dilemeli, ne gerekiyorsa onu yapmalıydı.

Kendisine korkulu gözlerle bakan adamı görmezden gelip hızlı adımlarla eve geri girdi. Merdivenleri de aynı hızla çıktığında odaya girmeden önce kısa bir süre duraksadı.

Nefesini düzene sokana kadar bekleyip derin bir nefes aldıktan sonra içeri girdi. Gece lambasının loş ışığı etrafını görmesini sağlıyordu ancak Fırat burada değildi.

Nerede olabileceği hakkında kısa bir süre düşündü. Bahçeden şimdi gelmişti. Eğer orada olsaydı görürdü. Salonda olması da mümkün değildi.

Odanın ışığını açıp etrafına bakındı. Duşa girerken etrafa saçtığı eşyalarını toparlamıştı. Lavabodan da bir ses gelmediğine göre son ihtimal çalışma odası kalıyordu.

O odaya şimdiye kadar hiç girmemişti. Yavaş adımlarla koridora çıkıp çalışma odasına doğru yürüdü. Kapının altından süzülen ışık Fırat'ın orada olma ihtimalini daha da artırmıştı.

Kapıda bir süre bekleyip cesaretini toparladıktan sonra kapıyı çaldı. İçeri girmek için bir ses gelmesini bekledi ancak hiçbir ses gelmedi.

Bir kez daha kapıyı tıklasa da sonuç değişmemişti. Yavaşça kapıyı aralayıp önce başını içeri uzattı. Kocasını görünce suçlu bir çocuk gibi başını öne eğerek içeri girdi.

Fırat, önündeki kâğıdı okumaya devam etti. Gelenin Ezgi olduğunu biliyordu. Çünkü adamlarından hiçbiri içeriden ses duymadan girmeye cesaret edemezdi.

"Neden geldin?"

Ezgi, onun ses tonunu duyunca bu eve ilk geldiği zamanları hatırladı. Tıpkı tanıştıkları zamanki Fırat gibi konuşuyordu; duygusuz, soğuk...

"Seninle konuşmam lazım."

"Ne konuşacaksın? Babanın ölümüyle ilgili nefret kusmaya geldiysen meşgulüm."

Genç kız, başını iki yana salladı. Ses tonu öylesine soğuktu ki gözlerine birkaç damla yaşın birikmesine engel olamadı. Fırat'ın onunla böyle konuşmasına dayanamıyordu. Onun o âşık hâllerine şahit olduktan sonra böylesine soğuk ve duygusuz konuşması gerçekten zoruna gidiyordu.

"Onunla ilgili değil."

Genç adam, elindeki kâğıdı masaya bırakıp başını kaldırdı. Karısının gözünden süzülen bir damla yaşı görünce sert tavrını korumakta zorlansa da taviz vermedi. "Neyle ilgili?"

Birkaç adım öne çıkıp masaya yaklaştı. "Bizimle ilgili."

Fırat, sandalyede geri yaslanırken umursamaz görünmeye çalışarak kıza oturması için işaret etti. "Seni dinliyorum."

Masanın önündeki koltuğa kısa bir bakış atsa da başını iki yana salladı. Bir şeyler söylemeliydi. En azından özür dilemeliydi. Ancak ne zaman konuşmaya çalışsa boğazına saplanan yumru onu engelliyordu.

Gözünden süzülen yaşları elinin tersiyle sildi ve derin bir nefes aldı. "Özür dilerim."

Aslında odaya girdiğinden beri Fırat, olanların farkındaydı. Gerçekleri nasıl öğrendi bilmiyordu ancak bunun bir önemi olmadığını düşündü.

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanWhere stories live. Discover now