-6-

13.1K 773 157
                                    


Eve döndüklerinde Ezgi, elindeki torbaları odaya çıkardı. Fırat ise aşağıda kalmıştı. Onun ne yaptığı umurunda bile olmadığından neden gelmediğini sormamıştı.

Kıyafetleri torbalarından çıkarıp dolaba yerleştirdi. Kendisini oyalamak için birkaç gereksiz işle daha ilgilendikten sonra yatağa oturdu. Etrafına bakındı. Sonra içi sıkıldı.

Bütün hayatı bu odadan ibaret olacaktı. Buydu, bu kadardı. İçini saran karamsar hisle beraber gelen ağlama isteğine karşı koyamamıştı.

Hâlbuki, o neler hayal etmişti. Roma'da bir hayatı, arkadaşları vardı. Babasından uzakta da olsa en azından arayıp sesini duyabiliyordu. Onu görmemeye alışıktı da bu kadar uzun süre sesini duyamamak ağlamasını daha da hızlandırdı.

Her bir gözyaşı boğazına düğümlenip hıçkırıklara karıştı. Öyle ki, kapının açıldığını bile fark etmedi. Fırat, kızı yatağa oturmuş ağlarken görünce kalbinde yine aynı sızıyı hissetti.

Ne olduğunu sormadı. Böyle bir yaşam sürmeye zorlanan birine neyin var, neden ağlıyorsun diye sormak kadar saçma bir soru olamazdı.

Sessiz kalıp yatağa doğru ilerledi ve kızın onu görmesi için bekledi. Ezgi, nefes alamadığını hissettiğinde elini göğsüne bastırıp gözlerini araladı. Karşısında kocasını görünce gözlerini silip gözyaşlarını yok etmeye çalıştı.

Şansını bir kez daha deneyecekti. Haftalardır telefon konusunu hiç açmamıştı. Belki iyi tarafına gelirdi de babasıyla konuşmasına müsaade ederdi.

"Fırat?" dedi ağlamaktan kızarmış gözlerini adama çevirerek.

Fırat cevap vermedi. Kızın neden ağladığını ve ondan ne isteyeceğini biliyordu. Her gece uykusunda babasını sayıklıyordu. Biliyordu, çok özlemişti onu.

Dünya üzerinde özlenmeyi hak edecek belki de son adamdı ama Ezgi bunu bilmiyordu.

Cebindeki telefonu çıkarıp kıza uzattı. "Uzun sürmesin." dedikten sonra arkasını dönüp odanın diğer ucuna doğru yürüdü.

Ezgi, kısa bir süre elindeki telefona baktı. Onu gerçekten anlayamıyordu. İşkence etmekten zevk aldığını düşünüyordu ancak bazen öyle şeyler yapıyordu ki tüm düşüncelerinden şüphe duyuyordu. Şu an olduğu gibi...

Telefonun kilidini açıp babasının numarasını çevirdi. Heyecanla telefonun açılmasını bekledi. Her bir çalışta heyecanı daha da artıyor gibiydi.

"Allah'ın cezası yine ne istiyorsun? Yetmedi mi kızıma yaptıkların?"

Sonunda babasının sesini duyunca yine gözyaşlarına hâkim olmadı.

"Baba, benim..."

Agâh, kızının sesini duyunca "Kızım!" dedi özlemle.

Fırat, pencere kenarında onların konuşmasını dinlemeye devam etti. Ezgi çoğu zaman akan gözyaşlarından cümlesini tamamlayamıyordu.

"İyi misin?" diye sordu adam.

Kızın ne kadar mutsuz olduğunu bilse de en azından iyiyim demesine ihtiyacı vardı. Ancak Ezgi yalan söylemedi.

"Değilim baba, hiç iyi değilim. Seni çok özledim."

"O hayvan sana bir şey yapmıyor değil mi?"

Kızın bakışları kocasını bulunca başını iki yana salladı. "Hayır ama burada esir hayatı yaşıyorum. Çok korkuyorum baba. Bir daha seni göremeyeceğim diye çok korkuyorum."

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanWhere stories live. Discover now