-15-

11.2K 665 185
                                    

Ezgi, şaşkın bir ifadeyle karşısındaki adama baktı. Agah'ın en yakın adamı Bülent'ten başkası değildi.

"Hepsi babamın oyunuydu!"

Bülent, hâlinden memnun bir ifadeyle gülümsedi.

"Baban seni bekliyor. Bence onu daha fazla bekletmeyelim."

"Fırat sizi yaşatmayacak biliyorsun değil mi?"

"Sanmıyorum. Neden biliyor musun?"

Genç kız, nefret dolu bir ifadeyle adama bakarken hiçbir tepki vermedi.

"O senin peşinden bile gelmeyecek çünkü sen çok güzel bir veda notu bıraktın."

Ezgi, onun haklı olduğunu biliyordu ancak şu an güvendiği tek şey kâğıdın arkasına bıraktığı ikinci nottu.

Fırat'ın o notu görmüş olmasını dilemekten başka hiçbir şey gelmiyordu elinden.

Sessiz kalırken çoktan yola koyulmuşlardı. Pencereden dışarıyı izlerken sessiz gözyaşlarının yanaklarını terk etmesine izin verdi. Olur da Fırat, onu terk ettiğine inanırsa kocasını bir daha asla göremezdi.

Bundan sonra nasıl olur da onsuz yaşayabilirdi ki? Sahi, Fırat üç sene boyunca onun hasretine nasıl dayanmıştı?

Ondan ayrı kalalı sadece birkaç dakika olmasına rağmen nefes alamadığını hissediyordu. Gözyaşları yanaklarından akıp giderken karanlık geceyi izlemeye devam etti.

Aradan geçen birkaç saatte merkeze inmişlerdi. Genç kız, yolu takip etmeye çalışsa da yabancı bir şehirde olduğundan hiçbir yeri aklında tutamamıştı. Dakikalar sonra araba bir evin önünde durduğunda babasının kapıda beklediğini gördü.

Bu olanlar birkaç ay önce yaşanıyor olsaydı babasını gördüğü anda boynuna sarılabilirdi. Ancak şimdi içinde ona karşı beslediği tek his öfkeydi.

Arabadan indikten sonra birkaç kısa adımda adamın yanına ulaşıp karşısına dikildi.

"Ezgi'm! Özlemedin mi beni kızım?"

Agah, kızına sarılmak için ileri doğru atılsa da Ezgi, bir adım geri gitti.

"Ben senin gibi iğrenç bir adamın kızı falan değilim! Bana sakın bir daha kızım deme!"

"O adamdan seni kurtardığı için babana teşekkür de mi etmeyeceksin?"

"Kurtarmak mı? Sen, beni kurtardın mı şimdi?"

Agah, bariz bir hayal kırıklığıyla kızına baktı. Kızın gözlerinde öfke dolu bir ifade vardı. O adamdan kurtulduğuna sevineceğine babasına öfke kusuyordu.

Gözlerine bakarken, "Demek adamlarımın söyledikleri doğruymuş. Ona âşık olmuşsun." dedi.

Bakışlarının başka bir anlamı olamazdı.

Genç kız, bu kez başını olumlu yönde salladı. Ancak başını önüne eğmedi. Aksine Fırat Kaçkaroğlu'nun karısına yakışır bir edayla dimdik durup babasına baktı.

"Biliyor musun? Hayatımda yaptığım en doğru şey ona âşık olmaktı."

Agah, kızın arkasındaki iki korumaya onu içeri sokmaları için emir verirken, "Üzgünüm. Onu unutmak zorundasın. Çünkü vize işlemlerimiz hallolur olmaz buradan gidiyoruz." dedi.

Ezgi, içeri girmemek için direnirken öfkeyle bağırdı.

"Rızam olmadan beni hiçbir yere götüremezsin!"

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum