-11- Part2

12.2K 763 219
                                    

Gün ışığı içeri doldurmaya başladığında yağmur da durmuştu. Dışarıdaki puslu hava biraz olsun açılmış gibiydi. Genç kız yatığı yerde gerinip usulca gözlerini araladı.

Bakışlarının ilk adresi divanın hemen yanı başında duran sedir oldu. Kimse yoktu. Kocasının kendinden önce uyanıp gittiğini düşünmek hoşuna gitmedi.

Artık yalnız uyanınca mutlu olmuyordu. Ancak nasıl oluyorsa Fırat, her zaman ondan önce uyanıp gidiyordu.

İçeriden gelen ıslık sesini duyunca yattığı yerden doğruldu. Ayaklarını yüksek divandan aşağı sarkıtıp gözlerini ovuşturdu.

Kendine gelmesi uzun sürmemişti. Çıplak ayaklarının yerde çıkardığı sese aldırmadan içeriden duyulan ıslığı takip etti. Bu ses onu mutfağa kadar götürmüştü.

Kapıdan içeri baktığında gördüklerine inanamadı. Bir kez daha gözlerini ovuşturup kahvaltı masasına baktı. Ancak değişen bir şey olmadı.

Domatesinden peynirine, çayından menemenine kadar her şeyiyle hazır bir kahvaltı sofrası vardı. Fırat, masaya koyduğu bardakları demlikteki çayla dolduruyordu. Neşeli görünmesi kızın dikkatinden kaçmadı.

Onun bu neşeli hâlini görünce acaba hep burada mı yaşasak diye düşünmeden edemedi. Nasıl böyle düşünmesindi ki?

Havaalanına vardıklarından beri adamda bariz bir değişim vardı. Belki de bu şehirde olmak ona huzur veriyordu. Bilmiyordu.

Kısa bir süre daha onu izledikten sonra içeri girdi.

"Günaydın."

Fırat, karısının uyku mahmuru sesini duyunca arkasına baktı.

"Günaydın."

"Kahvaltı hazırlamışsın."

"Evet, öyle oldu. Ne yapalım kahvaltı hazırlaması gereken kişi bu saatlere kadar uyuyunca iş başa düştü."

Genç kız, sandalyelerden birini çekip oturduktan sonra bir parça peynir attı ağzına.

"Neden benim hazırlamam gerekiyormuş? Hem ne olmuş hazırladıysan? Eline yapışmaz ya..."

"Bir şey demedik. Bu defalık böyle olsun bakalım."

Ezgi, hâlâ uyuyup uyamadığını kontrol etme ihtiyacı hissetti. Neden mi? Fırat gülümsüyor, uzun uzun cümleler kuruyor ve terslemeden konuşuyordu.

"Sen iyi misin?"

"İyiyim. Neden sordun?"

"Buraya geldiğimizden beri bir garipsin de... Bağırmadın, tek kelimelik cevaplar vermedin. Ne bileyim? İlginç geldi."

Kızın söylediği şeyleri yaptığının farkında bile değildi. O da tıpkı karısı gibi sandalyeye oturup çayını önüne çekti.

"Farkında değilim."

"Sana ne oldu bilmiyorum ama ben buradaki Fırat'ı çok sevdim. Geri dönmesek mi acaba?"

Az daha çay adamın genzine kaçıyordu. Kıza belli etmeden hızla kendini toparladı.

"Sen istiyorsan kalırız burada. Fark etmez bana."

"Gerçekten mi?"

Genç adam, cevap vermek yerine başını olumlu yönde sallamakla yetindi.

"Hadi çayını soğutmadan iç. Bugün seni bir yere götüreceğim."

"Nereye gideceğiz?"

"Buraya çok yakın bir köy var. Her sene bu zamanlarda şenlikler olur. Bizim gibi yan köylerde yaşayanlar bile gider o şenliğe. Canın sıkılmıştır. Ne zamandır evden çıkmadın."

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanWhere stories live. Discover now