"Lodos. Hoşgeldin oğlum." dedi Pınar teyze. Yani müstakbel kayınvalidem diyebiliriz. Hani Ceren'le evleniyorum oradan.

"Hoşbulduk teyzem. Ceren nerede?" dedim ve içeri girdim. O sırada merdivenlerden inen sevgilimi gördüm. Saçını at kuruğu yapmıştı. Bu haliyle bile beline kadar geliyordu o güzel saçlar. Altına sıradan bir kot, üstüne sarı bir gömlek giymişti. Çok sıradandı ama ona mükemmel derecede çok yakışmıştı. Ah be güzelim...

"Lodos."

"Aşkım. Bu çiçekler sana."

"Hım. Orkide mi bunlar?"

Ceren çiçekleri alıp kokladı. Tabi koklarken orkidenin sarı uçları burnuna değdi ve sarı sarı kaldı o minik burunda. Parmağımla izleri temizledim.

"Çok pasaklısın. Daha önce demiş miydim sevgilim?"

"Sanırım her gün beş kez söylüyorsun."

Gülerek çiçekleri vazoya koydu. Bu yüzden seviyorum bu kızı. Çiçek deyip kenara atmıyor, her çiçeğimi özenle saklıyor, büyütüyor. İlk randevumuzda aldığım güller hala duruyor hatta. Bahçeye ektik beraber. Biz büyüdükçe onlarda büyüsün. Bizim gibi mutluluktan çiçek açsın diye.

"Hazırsan çıkalım mı?"

"Olur."

El ele evden çıktık. Artık herkes nişanlanacağımızı bildiği için çok rahatız. Eh az sürünmedik ama.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bekle ve gör aşkım."

"Lodos!"

"Tamam. Yeni bir gecelik almaya."

Bunu dememle Ceren bana yumruk attı. Ama pek etkisi olduğu söylenemez. Bu kasları boşuna yapmadık kızım. Hayvan gibi çalıştım bunlar için. İdolüm dedem. Maşallah hala baklavaları var. Doruk dedemin. Babamın da dediği gibi ya ölümsüzlük iksiri içti ya da vampir? Hangisi daha olabilir ki?

"Hadi gidelim."

Arabayı son gaz süprizime sürdüm. Buna ne dersin Ceren Hanım?

☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮

Yağmur'dan...

"Bu kalabalığın nedeni ne?" dedi Yağız. Yeni gelmişlerdi. Ah tabi hiçbir şeyden haberi yok yavrunun.

"Baran'a sevgili seçmeleri düzenliyoruz. Ve sizde jüri olarak geciktiniz."dedim ve kollarından tuttum. Hira şaşkınlıkla bana bakarken, Yağız gülüyordu.

"Ders ne olacak?" dedi Hira. Ah bu kız hayatını yaşamayı bilmiyor!

"Bahar festivali var. Futbol, voleybol maçı falan. Ders olmaz bu hafta." dedim ve ikisini sandalyeye zorla oturttum. Baran da burada ve Esen... evet o kızların başında. Bizimki garsona vurulmuş. Vay be! İlk görüşte aşk mı desem ne desem? Yakışıyorlar ama. Evet evet. Çocuk iyi huylu gibiydi sanki.

"Birinci aday." dedi Baran. Bu işin onu eğlendirdiği çok açıktı. Az sonra yiyeceği yemekler yüzünden sanırım. Karşımıza çok güzel, çıtı pıtı bir kız geldi.

"İsim?" dedim.

"Çağlasu." dedi gülerek.

"Evet Çağlasu. Bize ne yaptın bakalım?" dedi Baran direkt lafa girerek. Hayvan bu çocuk. Böyle olmasına rağmen kızlar kuyruk oldu. Yuh!

Kız elindeki tepsiyi önümüze sürdü. Peçeteyi çekti ve... börek. Allahım. Çok güzel duruyor. Herkes bir parça aldı. Baran üç parça aldı.

"Mükemmel." dedi Hira gülerek.

"Bence de." dedik Yağız ile aynı anda. Tüm gözler Baran'a döndü.

"Sıradaki!" dedi burun kıvırarak. Beğenmedi mi şimdi? Yok artık! Çok güzeldi be.

Yeni gelen kız gözlüklü tatlı bir kızdı.

"İsim?" dedim yeniden. Çok havalı bunu demek. "Berfin." dedi kız ve elindeki tabağı önümüze sürdü. Peçeteyi çekti ve...   soslu kek. Ah bu sefer iki parça aldım.

"Harika!" dedim heyecanla. Hira ve Yağız'da beni onayladı. Hızla Baran'a baktık.

"Teşekkürler Berfin. Sıradaki!" dedi Baran. Son keki de yemeyi ihmal etmedi. Diğerleri iç çekerek önüne döndü. Ah bu  iş düşündüğümden daha zor olacak gibi. Yandık valla!

☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮

Aradan üç saat geçmesine ve yaklaşık 200 kızın 250 parça yiyeceğini yememize rağmen Baran hiçbirini beğenmedi. Hira ve ben mide fesadı geçirecek kadar çok yediğimizi söyleyip geri çekildik. Yok yok. Baran ve sevgili! Olacak iş değil. Değil valla. Bu fikri bulan beynimi... tövbe ya.

"Esen. Bir şey yap kusmak isteyip kusamıyorum." dedim lavaboya eğilerek. Kızlar tuvaletindeydim. Esen sırtımı sıvazlıyordu.

"Ah Yağmur. O kadar çok yediniz ki bu normal. Baran hala yiyor ya!" dedi Esen. "Bekle. İlaç bakayım hocalardan." dedi ve çıktı. Ah ah. Bazen aptal fikirlerimi dövüp pencereden atıp, üstünde tepinmek istiyorum.

Öğürüp lavaboya eğildim. Bir el sırtımı okşamaya başladı. "Buldun mu ilacı hemen?" dedim.

"Senin ilacın benim." dedi erkeksi ses. Hızla kafamı kaldırıp ona baktım.

"Cidden burada bile rahat yok mu?" dedim ve gelen kusma hissiyle tekrar lavaboya eğildim.

"Bari şimdi dırdır etme. Bırak yardım edeyim." dedi Bora ve umutla bana baktı. İnleyerek onay verdim.

"Pekala şimdi işaret parmağını ağzına sok ve itebildiğin kadar ileri it." dedi Bora hızla. Gözlerinde ilginç bir şey gördüm. Telaş? Endişe? Korku?

"Ne?!"

"Yap şunu! İstersen ben yapayım." dedi Bora. 'Hayır' anlamında başımı sallayıp dediğini yapmaya çalıştım.

"İyice it Yağmur!" dedi Bora. İki saniye sonra elimi ağzımdan çekti. "Gel buraya!" dedi hızla ve beni göğsüne yasladı. Tepki vermedim. Yani vermemeye çalıştım.

"Aç ağzını!" demesiyle ağzımı açtım ve lavaboya eğildim. O an hissettiğim şey tüm erkekleri erkek yapan şeydi. Hani anladınız onu. Ter bastı ya.

Bora işaret parmağını ağzıma soktu. O kadar soktu ki dediği gibi oldu ve kustum. Onun eli de dahil tüm lavaboya. İğrenç! Her yer kusmuk oldu.

"İyi misin?" dedi Bora yavaşça. Musluğu açıp elini yıkadı.

"Evet. Teşekkür ederim." dedim.

"Önemli değil. Sapıklık bunu gerektirir." dedi Bora. Ona haksızlık ettim değil mi?

"En anlayışlı sapıksın. Kabul et!" dedim gülerek. Suyu açıp yüzümü yıkadım.

"Sana özel sapığım. Daha ne?" dedi Bora. Eski haline döndü işte. Bir an başka biri oldu sandım. Endişeli biri. Etkilendim galiba. "Bana bir şey borçlusun Yağmur Hanım." dedi hızla.

"Ne?!"

"Hayatını kurtardım. Haftasonu benimsin."

Bunu dedi ve gülerek tuvaletten çıktı. Beni o halde bırakıp gitti. Ah. Pis sapık!

☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮

Esen'den...

Bora ve Yağmur'u başbaşa bırakıp dışarı çıktım. Hava bugün çok güzel. Gerinirken telefonum çaldı. Arayan kişi... Ela göz. Oha! Enis beni arıyor. Sakin ol Esen. Derin nefes al.

"Alo?" dedim yavaşça.

"Esen. Ben Enis." dedi tatlı ses.

"Merhaba Enis. Ne yapıyorsun?" dedim gülerek. Güldüğümü göremez değil mi?

"Ben... gülüşünü izliyorum." dedi gülerek. Ne?! Nasıl burada mı? Bunları düşünürken karşıda bana doğru gelen adamı gördüm. Benim adamımı. Ela gözümü. Ve o buraya geliyor. Biri tansiyonumu düşürsün! Ne yapacağım şimdi? Ah...

Benden SanaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora