-1-

26.2K 1K 116
                                    


Bu da ne? Yanlış görmüyorum. Evet evet. Bu bir kız ve benim sırama doğru yürüyor. Yaklaştı... yaklaştı... yak... ne?! Oturdu. Benim yanıma oturdu. Benim yanıma oturamaz. Çünkü bir. O bir kız. İki. O bir kız. Üç. O bir KIZ! Oturamaz.

"Merhaba. Ben Hira." Kız elini bana uzattı. Önce eline sonra yüzüne baktım.

"Yağız." dedim homurdanarak. Evet ona kötü davranırsam gider. Kesinlikle gider. Gitmesi gerek dedim. Önümde oturan Yağmur arkasına döndü. "Merhaba Hira. Ben Yağmur. Yağız'ın kusuruna bakma. Kızlardan utanıyor biraz." dedi Yağmur gülerek. Allahım şu kızı boğmamam için bana bir sebep ver.

"Yağmur!" dedim tıslayarak.

"Efendim üçüz. Yalan mı?" dedi Yağmur. Tutmayın beni. Kardeş katili oluyorum. "Hey. Kavga etmeyin yine." dedi Baran yan sıradan. Aynı yaşta olmamıza rağmen Baran bizden çok daha olgun ama tabi ki ben daha yakışıklıyım ve ilk ben doğdum. Kısaca en büyük seçkin erkeği ben oluyorum.

Göz ucuyla Hira'ya baktığımda gülerek bizi izlediğini gördüm. Komik mi kardeş? Ayrıca bu kız bana o canavar kızı hatırlatıyor. Ah be. Kabus gibiydi.

On yıl önce...

"Gülümseyin çocuklar."dedi babam. Herkes gülmüş ben somurtmuştum. "Hadi Yağız."dedi annem. Zorla gülümsedim.

"Yaprak. Çocuklarımız ne ara bu kadar büyüdü?" dedi babam.

"Bilmiyorum. Ama küçükken daha tatlılardı Rüzgar. Hiç söz dinlemiyorlar artık. Aynı sen oldular."dedi annem.

"Ben gibi olmuşlar daha ne istiyorsun kızım?" dedi babam.

"Biz geldik." diye bağırdı halam. Yanlarında Esen vardı ve Lodos ağabey.

"Esen. Benim üçüncü prensesim."dedi babam ve Esen'i kucakladı. Kızları daha çok sevdiğini biliyordum. Yağmur babamı kıskanmış olacak ki ona sarıldı. Fotoğraf merasimi bitince sınıfa girdik. Yanım boştu ve bir kız oturdu. Damarlarımda dolaşan kan kıpırdadı. Hey adamım bu kızı tavlamalıyım. Elimi kıza uzattım.

"Merhaba. Ben Yağız."

Çok çekici olduğuma eminim. Evet. Çok eminim. Ama kız önce bana sonra elime baktı. Hiçbir şey söylemedi. Elimi gözünün önünde salladım. İşte her şey o anda oldu. Hayatım bir daha eskisi gibi olamadı. Kız kolumu vahşice yakaladı ve tırmaladı. Canımı zor kurtardım. Bir daha asla ama asla bir kızla oturmayacaktım. Asla.

Günümüz

Ama şimdi olana bak. Bu kızın kendi rızasıyla gitmesi gerek. Ama nasıl? "Baran." dedim sessizce. Baran yavaşça bana döndü. Başını 'Ne var?' anlamında salladı.

"Yer değiştirmek ister misin?" dedim. Hadi ama bu tatlılığa hayır diyemezsin. "Ben yerimden memnunum." dedi ve önüne döndü. Ah sinir. Bu nasıl benim üçüzüm olur ya? Kalemimle önümde oturan Yağmur'u dürttüm. Hızla arkasına döndü. "Yer deği-"

"Ben yerimden memnunum Yağızcığım." dedi ve geri döndü. Yağızcığımmış. Tam o sırada gözlerini Yağmur'a dikmiş hayran hayran onu izleyen çocuğu gördüm. Bu yeni mi geldi lan?

"Baran. Şu çocuk... yarım saattir Yağmur'u izliyor." dedim.

"Öyle mi? Teneffüste halledelim o zaman." dedi.

Hepsi o çocuğun geleceği için. Yağmur ile bir ömür... intihar sebebi. Biz ona iyilik yapmış ol... bu kim? Şimdi de başka biri Esen'i süzüyor. Bak bak bakışlarıyla yedi kızı hayvan. Benim kuzenime ha...

"Baran lan. Şu çocukta Esen'e bakıyor."

"O zaman sen onu hallet, ben öbürünü halledeyim."

"Tamamdır ortak."

İçimdeki rahatlamayla-uzun aradan sonra adam dövecek olmanın verdiği huzur- yüzümü çevirdim. Yanlış hareket adamım. Yanımda bir kız oturduğunu unutmuşum. Nasıl unuttuysam artık(!)

"Şey... belki arkadaş olabiliriz."dedi kız.

"Hım. Oluruz." dedim. Çok oluruz bekle yavrum sen. Belki 'just friends' ayağına yatıp 'vuhu' şeyler yapabiliriz. Türkçenin ağzını öpeyim ben be. Şu cümlenin asilliğine bak. Adı neydi bu kızın?

********

"Benden sana ilk sözcükler bu. Belki en başından beri nefret ettin varlığımdan. Oysa bilmiyordun senin için varlığımı yok edebileceğimi. Ve bilmiyordun kalbimin ben yanının sen yanını kıskandığını."

******

"Ben acıktım."

Bakmaya bile gerek duymadım. Bu Baran ne aç insan ya. Bıraksam beni yer diye korkuyorum bazen. Tehlikeli çok tehlikeli. Esen'in yanına oturup elimi omzuna attım. "Kuzi. Naber?"

Esen gözlerini kısıp bana baktı. "Paran mı bitti Yağız?"

"Çok mu belli?"

"Ne kadar gerek?"

"Otuz yeter kuzi."

"Yuh. Ben ne yapacağım o zaman pislik." Esen'in saçlarını karıştırdım. "Lodos abi diye bir banka var kuzi."

"Tamam. Al hadi." Cüzdanından otuz lira çıkarıp bana uzattı. Ya seviyorum bu kızı. Annem bir, ablam iki, yağmur üç, esen dört. Kalbimin sultanları. Arada halamda var ve annanem ve babannem. Çok kadın var ya.

"Kuzilerin sultanı." Yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Bundan...

"Ya!"

Nefret eder. Baran'ın yanına gittim. "Hadi sana yiyecek alalım. Her an üstüme atlayacakmış gibi bir halin var."

Baran bana uydu tam gidiyorduk ki... "Yağız... şey kantine mi gidiyorsunuz?" Bu kızsı ses yanımda oturan adını unuttuğum kıza aitti. Başımı sallamakla yetindim. "Bende gelebilir miyim? Nerede olduğunu bilmiyorum."

Yeni gelmişti değil mi bu?

"Gerek yok. Sen ne istediğini söyle Yağız alır." Bu söyleyen ise yakında merhume olacak üçüzümdü. "Zahmet olmasın."

"Olmaz." Bu da öbür üçüzüm. Bunlar dayak istiyor ha. Kız parayı uzattı. Baran parayı aldı. "Su."

İyi bari keyfi bir şey isteseydi... neyse. Kantine giderken aklımda bir soru vardı.

O kızın adı neydi?

*****

"Anne! Ne olduğuna inanamazsın!Anne?!" Annem hızla salona geldi.

"Ne oldu Yağmur?"

"Yağız bugün bir kızla oturdu ve aynı kıza su aldı." Ah bu kadınlar. Çok vahşi ve kurnazlar çok. "Ne? Gerçekten mi oğlum?"

Başımı hafif salladım ve kendimi koltuğa attım. Annem o kadar mutlu ki okul kıyafetleriyle koltuğa oturmama laf etmedi. İlginç. O sırada biri hafif kafama vurdu.

"Aferin kerata." Abla sende mi ya?Güvendiğim dağlara karlar yağdı dostlar. "Rüzgar çabuk kalk Eylül annelere gidiyoruz." dedi annem. Babam başıyla onayladı.

"Yandın oğlum." dedi babam. "En son böyle olduğunda ben annenle evlendim. Düşün artık!"

En fazla ne olabilir ki?Abarttın baba. Abarttı değil mi?

Benden SanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin