“Ben biliyordum bunun doğru olmadığını! Olana bak!” diye bağırdı.

“Ne demek olana bak? Kızımızın ciğerlerini tertemiz yapmışlar. Her şeyde bir hayır vardır!” dedi babam, annemin sırtını sıvazlayarak.

Sonra Babam, Barış’a döndü ve ona doğru yaklaştı.

“Sen burada ne arıyorsun sen?” diye bağırdı.

“Ben… Ben…” diye geveledi. Onu kurtarmalıydım.

“Şey, baba… Şu balonları odada çok kalabalık yapıyordu, onlar kaldıracak biri lazımdı. Benim de aklıma Barış geldi.” dedim.

“Artık biz geldiğimize göre balonlarını kaldırabiliriz.” dedi babam.

“Evet, haklısınız; görüşmek üzere.” dedi Barış ve fotoğrafla notu da alarak dışarıya çıktı.

Birkaç saat sonra taburcu oldum. Ailem de beni otele götürdü ki kalan eşyalarımı toplayabileyim. Kalmam için herkes, ben dâhil, anne ve babama çok ısrar etti ama ‘biricik tek kızının’ daha fazla zarar görmesini istemeyen annem ve ilk kez ona katılan babamla havalimanına yol aldık.

Yağmur’dan mesaj geldi.

Y: Slm güzellik.

M: Selam :)

Y: Neredesin? Havalimanı mı?

M: Yok, taksideyim. Havalimanına varmak üzereyiz. Sen neredesin?

Y: Burada devasa bir sinema salonu var. Bize gösterdiğin var ya, işte. Oradayız. Film başlayacak birazdan. Çok izlemek istediğin bir film vardı ya, o. Aklıma sen geldin. Neyse. Eee hastalığın bitmiş :) Gözün aydın bebikoo.

Kıskanmıştım. Çok uzun zamandır sürekli seanslarını takip ettiği, çok izlemek istediğim bir filme gidiyorlardı. O sinema salonu hakkında da birçok dergide yazılar okumuştum. Oraya gitmeyi öyle istiyordum ki. Ayrıca Yağmur haklıydı. Artık oksijen tüpü yoktu, kanül yoktu, iltihaplı ciğerler yoktu. Aslında ‘yoktu’ o kadar doğru bir kelime değil. Duraklamıştı denebilir. Ama farklı hissetmiyordum. Sadece daha kolay nefes alabiliyordum. Ciğerlerimde bir hafifleme yoktu, başımın dönmesi de geçmemişti.

M: Saol cnm :D

Y: Ceyda ve Yusuf da yanımda, onlar da çok selam söylüyor.

Telefona bakıp aptal aptal gülümsedim.

M: Çok öpüyorum onları. Barış ne yapıyor?

Yağmur’dan çevrimiçi görünümü bir süre öyle kaldı. Yaklaşık 3 dk sonra tekrar yazdım.

M: Yağmur?

Y: Şey, Mira...

M: Ne oldu?

Y: Buse’yle. Resmen…

M: ?

Y: Yiyişiyorlar yani! Ay ne diyim! Literatürümü böylesine bir alanda genişletmek de çok bana uygundu ya yani(!) Koskoca Yağmur Atalay’ın kelimelerini seçememesine yönlendiren bu aptal, kendini bad boy sanan şu çocuğun (manikürümü feda ederek) yüzünü tırnaklayacağım!

M: Anladım. Neyse, biz havalimanına epey yaklaştık. Birazdan telefonumu kapatıcam. İnince tekrar konuşuruz. Herkese selamlar.

Kar BeyazOn viuen les histories. Descobreix ara