NEDEN HEP CANI YANAN BEN OLUYORUM?

2K 73 4
                                    

Gözlerini yüzüme devirip baksa da, içimde hep beni engelleyecek bir yanı olduğunu biliyorum. Bu benim canımı yakıyor. Her zaman kısıtlanarak yaşayan biri ne kadar yaşamış sayılır? Mutluluğu, umudu, sevgisi kısıtlanmış biriyim ben. Bu dünyayı koca bir orman, kendimi küçük valiziyle bu ormanda kaybolmuş bir kız çocuğu gibi hissediyorum. Evet, tam olarak bu.

- " Gidelim mi artık?" dedim, içimde "hayır!" cevabı duymaktan korkan bir yanımla.

- " Tamam."

Tekneden ayrıldıktan sonra, ellerimi belime dolayarak arabaya kadar yürüdüm. O da geldi, aklıma son anda gelen düşünceyle söyledim,

- " Eve gitmem lazım. Üstümü değiştirmeliyim."

- " Emin misin bir daha düşün."

- " Koray."

- " Anladım, tamam."

Arabayı çalıştırarak, oldukça kalabalık caddeden geçmeye başladık. Sanki herkes dışarı çıkmış, sanki herkes mutlu. Ve sanki bir ben yalnız ve üzgünüm. Hayat çok garip.

Anahtarı kapı kilidine geçirirken, nefes sesi kulağımda yayılıyodu. Hala neden benimleydi? En ufak fikrim yok. Koray'ın neler hissettiğini adım gibi biliyodum. O, imkansızı istiyordu. Çünkü şimdiye kadar sevgi haricinde ne istediyse sahibiydi. Belki de sevme umudu bulmuştu bende? Saçmalamaya devam mı etsem? Bana yaptıklarını düşündükçe onu anlamaya çalışıyo olmaktan nefret ediyorum. Yine de dur diyemiyorum kendime, ona milyon defa söylediğim bu kelimeyi kendime kabul ettiremiyorum. Odama girdiğimde, benden önce gelip yatağıma uzanmış bedeni karşısında duraksadım. Ellerini başının altına koymuş, çene hizası iyice ortaya çıkmış bir halde bana bakıyordu. Tam bir baş belası Koray. Baştan aşağı başbelası.

- " Odadan çıksan."

- " Gözümü kapatsam?"

- " Çık!"

- " Olmaz."

- " Koray çocuk musun sen?"

- " Her şeye itiraz ediyorum işte. Senden öğrendim. Bak, sen aynı böylesin."

- " Tamam çok güzel. Böyleyim. Çıkar mısın şimdi? "

- " Dışarda bekliyorum."

Odadan çıktığında elbiseyi alarak yatağa bıraktım bedenimi. Yine düşünüyodum. Yeniden. Durmak bilmeden. Hala daha başımda dikilip durmasından, beni korumaya çalışmasından.. Daha doğrusu peşimde olmasından bıkmıştım. Yine de bir şey yapamıyordum. Keşke, hani bir şey olsa. Bir sebep daha olsa ve nefret etsem ondan. Olmaz mıydı? Kendiliğinden ayrılsaydı yollarımız, hiç tanışmamış kadar bilinmez olsaydık birbirimize. Canım yanmasaydı.. Her zaman canı yanan ben olmasaydım keşke.

Doğrulup aynanın karşısında yüzüme bakınca, kendime acıdım. Amaçsız, hayalsiz, en önemlisi umutsuz bir surat. Bu benim yüzüm. Bu benim. Kendi hayatımı mahveden bir adama dolu dolu gözlerle bakan da, eski defteri açıp - olmayacak hayali kuran da benim. Feyyaz'ı yüz üstü bırakmak zorunda kalıp, bana bunu yaptıran Koray'ın hala yanımda olmasına izin veriyorum. Aslında böyle olmaması lazımdı. Hiçbir şey olması gerektiği gibi işlemiyodu ki! Hiçbir şey için bir karara bağlanamıyodum. Koray hayatımı mahvetse de, bana bir şeyleri anlatmıştı. Feyyaz'a tekrar inanmak, onunla tekrar bir yolda yürümeye çalışmak hataydı belki de. Çünkü ona git dedim, arkasını döndü ve gitti. Evet, kendime bunu anlatıp durmadığım tek anım yoktu o geceden sonra. O gece beni korumasını istemiştim. Ben ona ne zaman "git" desem, o gidiyordu. Düşünmeden. Oysa ben vazgeçmeye yüz tutmuş birine değil, kovsam da kalacak birine muhtaçtım. Koray bu yüzden hala yanımdaydı. Belki de..

İçimde her şeye isyan etmek isteyen bir tarafım var benim. Güzel ve kötü olan her şeye. Mutluluğa da, mutsuzluğa da. Artık bıkmış, yorulmuşum. Ne umudum kalmış, ne sevincim. Hepsini yitirmişim. Ne yapmak istediğimi bile bilmiyorum. Ailem yok, beni koruyup kollayacak tek bir kişim kalmadı. Hayata karşı güvensizliğim de, yorgunluğum da bundan. Beni anlayıp, anlatmadan beni bilecek birine muhtacım. Annem gibi, babam gibi.. Teyzem gibi. Ne zaman düşünsem onları, içimde dokunamadığım bir yerde muhteşem bir kanama hissediyordum. Beni mahveden..

Odadan çıktım, salonda onu göremeyince balkona geçtim. Koltuğa oturmuş, ellerini çenesine dayamış oturuyordu öylece. Yanına oturdum ben de.

- " Ne düşünüyosun?" dedim, gözlerimi ondan ayırmayarak.

- " Garip hissediyorum. Bana karşı neden bu kadar hissizsin? Neden hiç inancın yok?"

- " Bunu kaç defa konuştuk? Bu gece de bu konuşmayı yaptık. Anla artık."

- " Hayır, anlamak değil ki. Ne kadar yaşamaya devam edersem, o kadar sorgulamak istiyorum bunu. Bak ben kimi istesem yanımda oldu. Bazıları bir anlık, bazıları bir kaç ay, sene. Yani demek istediğim, kimi istediysem hayatımdaydı. Sen değilsin. Peşinde durmadan koştum, sana kendimi inandırabilmek için. Hala olmadı. Neden Nur? Bunun sebebi bana şuana kadar anlattıklarında yok. Bunun başka bir sebebi var. Bana onu söylemeni istiyorum."

Güldüm.

- " Söylesem bırakıp gidecek misin hayatımdan?"

- " Hayır tabiki de." gülümseyerek bildiğim cevabı verdiğinde benim de yüzüm gülmüştü.

- " Bağlanmak istemiyorum."

Cümleyi duyunca gözlerinin olduğundan biraz daha fazla açıldığını gördüğüme yemin edebilirim. Sanki bir ışık yanmış gibi davranmıştı. Birden toparlandı, ellerimi avuçlarının içine aldı.

- " Korkun bu yüzden mi sadece?"

- " Evet."

- " Hayır, hayır. Nur, bana evet dediğin anda seni hayatımın en özel yerinde saklayacağıma yemin ediyorum. Yanından ayrılmamaya, seni anlamaya, yalnız bırakmamaya yemin ediyorum. Bana hayır deme. Uzak durma. İnan bana sadece."

- " Koray, biz farklı dünyalarda büyüdük. Yani, senin hayatınla benim hayatım bir değil. Ben mücadele etmeyi öğrendim, senin için hayata karşı koşmanın bir anlamı olmadı şimdiye kadar. Hem çevren, arkadaşların, yaşamın. Daha kaç ay oldu ki? Ben sizin evinizde hizmetçi değil miydim?"

- " E? Yani? O eve ne şekilde olursa olsun geldin işte. Ben seni tanımış oldum. Senin varlığını, bu şehirde benim olmasını istediğim kadının yaşadığını bildim ben. Kolay olan ne biliyo musun? Sen siyahsın ben beyazım demek. Sen doğrusun, ben yanlış. Ya da sen iyisin ben kötü. Bunların ne anlamı var? Sen benimsin, ben yanındayım. Hepsi bu. Bu kadar güzel. "

- " Tamam, ama.. Demek istediğim."

- " Yok, bir şey demeye çalışma. Gitmek istediğin zaman gidebileceğine söz veriyorum. Şimdi benimle misin?"

- " Ben.. Bilmiyorum."

Yüzünün bana yaklaştığını hissedince kendimi geri çekmek için uğraşsam da başarılı olamadım. Dudakları, nefesi.. Biraz yaklaşsam, kendimi ona teslim edecekmiş gibiydim. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde, bana durmaksızın baktıklarını gördüm. İçime işler gibi. Bıraktım kendimi..

Sadece ufak bir yakınlaşma. Sadece dudakları dudaklarıma bir buse kondurmuştu. Alnını alnıma dayadı ve bi müddet böyle kaldık. Ellerimi okşadı bi yandan, tekrar konuşmak için gözlerime baktı.

- " Bu, evet demek miydi? Ya da dur, dur cevap istemiyorum. Yine hayır demeni istemiyorum."

İçimdeki bu kelebeklenme? Koray'a evet demek? Ben? Allah'ım ben ne yaptım!

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin