YİNE, YENİ, YENİDEN..

923 23 13
                                    

Bazen kafanı yastığa koymak, sadece kafanı yastığa koymak değildir. Başını bir yere yaslaman gerekir, taşıyamadığın için. Türlü türlü cümleleri kovalarsın, uykun gelsin diye kovaladığın koyunlar gibi.. Gelmez. Zaten beklenen her şey, asla beklediğinde gelmez. Vazgeçtiğinde bulursun karşında, onu, aradığın her neyse.. Bulduğunda da eski tadı vermez. Yitirmişsindir bir şarkının birkaç notasını. Ve tekrar dinlediğinde, aynı güzelliği getirmez..

Kalemimi kırmak bir yana, öpüp te alnıma koymam gerekiyor galiba. Hâla yazabildiğim için. Günler geçiyor evet, haftalar, aylar ve yıllar. Geçmez geçmeyecek dediğimiz şeylerin üzerinden hayatımızı yitiriyoruz farkında olmadan. Di mi Nur? Sen de burdasın.. Biz seninle aynı kurbanın yarımlarıyız. Bir fidanın güller açan dalı değil. Hikâyemiz de bu yüzden mutluluğa değil, mutsuzluğa sürükledi hep bizi. Olsun. Bunun da üzerinden yıllarımızı geçiririz. Ve geçer. Bu da geçer. Geçmeli..

Kendimi tanıyamamaya başladım. Bir vücuda hapsedildiğimi düşünüyorum. Bu beden, bu eller, bu yüz ve bu göz altı çukurları.. Bu çok garip bir duygu. Evet ben her şeyi yaşadığımı düşünürken, hayat önüme farklı hisler bırakıp yine kaçıyor.. Benim ruhum, bu bedene ihanettir. Acıdır. Isdıraptır. Yazıktır.. Gün be gün dallarını kurutan bir kurttur. Hastayı ölüme sürükleyen mikrop, ya da bu işte.. sarmaşık. Hem de en zehirlisinden. Daha da ileri gidecek olursak, ruhum bedenimin bataklığıdır..

Kendi karanlığımı bedenime nüksettirdikçe, yavaş yavaş tükenmeye devam ediyordum. Aslında ölüm dediğimiz şeyin hızlı ve acısız olmasını dileriz. Fakat farkında olmadan hepimiz yavaş yavaş azalıyoruz.. Aslında dilediğimiz gibi. Günler geçtikçe ömrümüzü de azaltıyoruz. Yavaş, ve acısız..

Göremedim onu. Koray.. Günler geçti, acılar geçti, yaralarım kabuk bağladılar, bak kabuklarını söktüm. İyileşti ve hatta yeni yaralar açtım ben kendimde.. Oysa senin açacağın yaraya, bırakacağın ize hasret kalacağımı hiç ummazdım. Neden terkettin beni? Nerdesin.. Gözlerimin ufuğunda bulamıyorum artık seni. Göremiyorum baktığım yerde. Defol dediğimde kalırdın. İçten içe kalman için yalvardığımı bilirdin sen. Aşık olduğum yalnızlığıma bile seni sığdırabileceğimi anlayamadın mı hâla.. Sen işte konumuz yine sen.. Seni benim kadar kimse değerlendiremez. Gel. Benim suç ortağımsın, karanlığımın siyahısın.. Nasıl unuturum ben seni..

Açmak istemiyorum ki gözlerimi. Allahım? Bu delirmek mi? Öyleyse eğer beynimi de seve seve bırakırım ben her şey gibi. Kaybedeceğim fazla bi şey kalmadı ya.. Bu da gitsin. Ama gelmesi ve olması gereken gelsin.. Son bir kezcik, fazla pasta yiyen bir çocuğun annesine 'nolur azıcık daha' yalvarması gibi, nolur.. Yine gelsin. Söz, bir daha başka bir şey istemek yok. Yeter ki gelsin. Yapamıyorum lanet dünyanda onsuz.. Bırakmasın beni.

Korkuyorum. Aralayasım yok gözlerimi. Uzun zamandır kıvrımsız görünüyorlar. Yüzüm kırışmıyor. Yanaklarım şişmiyor. Dudaklarım dişlerime değmiyor çoğu kez. Ve evet, ben uzun zamandır gülmüyorum. Ve evet, bu yeni bir şey de değil. Korkuyorum ama. Sanki 5 yaşındayım, beni bir mağaraya bırakıp kaçmışlar. Sonra biri gelmiş, annem gibi korumuş, ben uyurken bırakıp gitmiş yine beni.. Korkuyorum. Gözlerimi açmak istemiyorum. Gülmek istemiyorum, ağlarım yoksa. Karnım da ağrır benim. Gülmüyorum. Çok korkuyorum, bu yalnızlık mı beni öldürecek yoksa? Dipsiz bir uçurumdan yıllardır yuvarlanıyormuşum gibi hissediyorum. Elimi tutanım yok. Issızım, ses bulamıyorum sesime. Değmiyor ellerim sıcak bir ele. Sanki kendi odamın morgundayım. Soğuktan buz kesilmiş ellerimi farkettiğimde irkiliyorum. Isıtsın istiyorum.. dokunsun. Bana sakın dokunma diye ağladığım ne varsa.. Muhtacım. Korkuyorum, büyüyemedim ki ben. Pamuk şeker yemek istiyorum, balonlar uçsun uçsuz bucaksız gökyüzülerimde.. En mavisinden.. Her şey mavi olsun, mavi, pembe, beyaz olsun.. Karanlıktan korkuyorum. Kendimden korkuyorum. En çok ta kendimin katili olmaktan korkuyorum.. Bedenim morarmış, morluklar çürümüş, baktığım her yerde kızıl kesikler görüyorum. Bu savaşın galibi de, mağlubu da benim. İnanır mısın.. İnanabilir misin..

Kırıldım. Dağıldım ve dağıttım ne varsa. Azaldım, azaldığımla da kaldım. Öylece duruyorum. Gözlerim değsin istiyorum bir çift kahve göze. Üzerimde gezindiklerini, beni izlediklerini, koruduğunu bileyim.. Arkamda duran dağı bileyim ki, korkmayayım uyumaktan. Ya uyanamazsam? Ya öylece kalırsa bu dünyada bedenim.. Kim farkedecek ki beni? Bunlar da yeni yeni aklımda yer edinir oldu.. Ben şimdi ölsem. Şimdi şu dakika. Ne zaman bulurlar dünyaya bıraktığım enkazımı..

Yalvarırım, yalvardığım gibi milyon defa. Elindeki silahın önüne geçer, soğuk metaline göğsümü gere gere öpebilirim yüzümde gezinen ellerini.. Katilim.. Sevgilim.. Yalnızım. Güçsüzüm. Korkuyorum.. Nerdesin?

48,50,55 saatte bir uyuyorum. Ve sadece birkaç saat. Bilir misin? Yemek yiyemiyorum, boğazdan geçmiyor hiçbir şey.. Ağlıyorum, fakat yorgunum da. Kalıyor boğazda bir düğüm daha. Anlar mısın hâlimi? Dünyadaki en aşağılık insan olsan. En berbat ve en kötü. Tamam. Ulan kaktüs olsan ya sen. Dikenleri bıçak gibi üzerinde bi kaktüs olsan. Kalkar koşa koşa gelir sarılırdım ya ben sana. Acır mısın.. Güler misin, ağlar mısın şu hâlime..

Gözlerimi kapatarak canlandırıyorum yüzünü.. Gözlerini. Saçlarını, kirpiklerini. Bazen hatrımdan çıkmış gibi oluyorsun, öyle korkuyorum ki. Daha da karanlık çöküyor üzerime. Korkuyorum unutursam diye. Ya unutursam? Ya hafızam da ihanet ederse bana.. Bu da öyle korkunç ki. Bilemezsin. Bilme de zaten. Bilmeyelim bunu..

İyi misin? Nasılsın.. Ne yapıyorsun şuan? Canın sıkkın mı, bir derdin mi var. Yoksa keyfin yerinde mi.. Nerdesin? Unutuyor musun beni bir yerlerde, yoksa üzülüyor musun hâla benim adıma? Benim gibi düşündün mü hiç? Karşımda olsan bağırırdım inan : ' ulan benim gibi sevdin mi hiç! '
Söz konusu kendim olunca böyle de kaba konuşuyorum işte, affola..

Başka ses başka nefes istemiyorum. Düşman kesildim başka ne varsa. Gelmesinler, bulaşmasınlar bana. Benim bıçağım bana bilenmiş, durduk yere iş almasınlar başlarına.. Ne demiştim ben az önce.. Sesin. Evet senin sesin. Duyamıyorum. Seslendiğimde cevabın gelmez oldu. Seslenmiyorsun da. Bir ses versen haykıracağım ben doya doya : ' iyi değilim! hem de hiç iyi değilim..'

Saat 03:18.. bir gecenin daha karanlığına batırıyorum umutlarımı. 'Bir yarın olsun' diyorum şu satırları yazarken ama.. Üzülme kelebeğim, bugünü atlatırsak yarın diye bir şey yok..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 30, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SUS VE ÖP!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin