"Sen in, ben bırakıp geliyorum."

-

Pekala, vücudumun alkole tamamen alıştığını ve artık o uçuyorum! kafasından çıktığımı anlamıştım.

Çünkü artık etraf kendi kafamda dönmüyordu ve ileriye bakınca gayette gerçek duran Jungkook'u ve sinirle verdiği nefesleri açık bir şekilde duyabiliyordum.

Ah, keşke sızıp kalsaydım.

Jimin arabadan indiğinden beri tek kelime etmemişti ve yüzüme dahi bakmamıştı.

Bir dakika, bir dakika...

Şu an aslında sinirlenip, esmesi ve kükremesi gereken ben değil miydim?

Ne ara rolleri değişmiş, küçük korkan bir sincaba dönmüştüm?

Tanıdık sokakları gördüğüm anda yurda sadece birkaç dakika kaldığını anladım.

Arabada sadece verdiği sert nefesler duyuluyordu ve bu beni ürkütmeye yetiyordu.

Yüce Tanrım, onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

Direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki, arka koltukta olduğum halde bembeyaz kesilen parmak boğumlarını ve atan damarlarını görebiliyordum.

Pekala.

Hemen şuracıkta ölmek istiyordum çünkü eğer patlarsa, susacağımı hiç sanmıyordum.

Ne haddineydi?

Aramızdaki şeyin bir ünvanı bile yokken? Ne haddineydi?

Yurdun önünden hızla geçtiğimizde arkamızda kalan yurda baktım.

Tekrar Jungkook'a dönerken bu sefer daha ıssız bir sokağa girdik ve sadece sık ağaçların olduğu bir yerde durduk.

Sesimi çıkaramıyordum, Tanrım.

Jungkook seri hareketlerle motoru durdurdu ve kapıyı çarparak arabadan çıktı.

Oh, inmek istemiyordum. Kesinlikle istemiyordum.

Vücudum benden bağımsız bir şekilde harekete geçti ve yavaş adımlarla arabadan indim.

Arkası dönüktü.

İki metre uzağımda otların arasında dikiliyordu fakat inip kalkan omuzlarından sakinleşmeye çalıştığını farketmiştim.

"Sana temas etti... Sana dokundu," Bir anda bana döndüğünde korkuyla yerimde sektim. "Seni resmen kucağına aldı!"

Histerik bir şekilde güldüğünde sırtımı arabanın kapısına yaslayıp yerime sindim.

Korkuyor muydum?

Belki.

Karşılık verecek miydim?

Ah, kesinlikle susmayı düşünmüyordum.

"Chaeyoung, bu saatte... Tanrım! Jimin'le bok mu vardı içmeye gittin?"

"Bana bağırmayı kes!"

"Cevap ver o zaman! Sabahlayana kadar onunla vakit geçirdiğinde inanamıyorum!"

"İçmeye gitmedik, karaokeye gittik," Sakinleşmesi için sessiz harflerle konuşuyordum fakat öfkesi gittikçe alevleniyordu. Ne vardı acaba kafasının içinde? Jimin bana dokundu diye miydi bu öfkesi? "Eğlencesi olsun diye de bira içtik, sakin olur musun?"

"Eğlencesi olsun diye?" İnanmakta zorluk çekiyor gibiydi. "Sarhoş olmanın eğlencesi ne Chaeyoung? Söylesene?"

"Tanrım! Bunları düşündüğüne inanamıyorum," Ona doğru birkaç adım attım. "Amacımız düşündüğün gibi değildi! Ne sanıyordun? Senin gibi, neden geldiği belli bile olmayan bir çocukla gece boyunca takılıp, evimde kalmasına izin vermedim en azından!"

red | jungkook • roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin