0.0

2.3K 135 210
                                    

  Kafan patlayacak gibiydi. Saçlarını çekiştirdin ve olaylara bir anlam vermeye çalıştın. Olayların nasıl buraya geldiğini anlayamıyordun. Daha bir hafta önce hazırlaması gereken matematik projesini düşünen on beş yaşında basit bir kızdan fazlası değildin.

  Ve şimdi o kızla uzaktan yakından alakan yoktu.

  Bir kere annenden aldığın altın sarısı, düz saçların gitmişti. Babandan aldığın bozuk gözlerin yerinde yeller esiyordu. Hep şikayetçi olduğun göbeğin bir anda yok olmuştu. Yer eskisinden daha uzak görünüyordu.

  Artık... Artık bir insan değilmiş gibi hissediyordun.

  Sana ne olmuştu böyle?

  Hatırlamayı denedin fakat kahrolası hafızan kahrolası matematik projesinden başka bir şey hatırlamıyordu.

  Boğuluyormuş gibi hissediyordun. Nefes alamıyordun ve açıkçası nasıl yutkunacağını bile unutmuştun. Tırnaklarını boğazına götürüp çizmeyi denedin fakat beklediğin acı asla gelmedi. Hıçkırmak istedin. Hıçkırarak, bağırarak ağlamak ama sesin, kahrolası sesin seni yalnız bırakmış gibiydi.

  En kötüsü gözyaşların yoktu. Eskiden olsa çoktan tuzlu sular yanağından çenene süzülür ve yere damlardı. Burnun kızarır ve sümüğün akardı.

  Fakat şimdi, şimdi her şey elinden alınmış gibiydi. Ağlayamıyordun. Anlayamıyordun. Bilinmezlik seni deli ediyordu. Saçlarını çekmeyi ve yolmayı istedin fakat yumruklarını açtığında beklediğin saç tanelerini göremedin.

  Ne oluyordu sana?

  Dizlerinin üstüne çöktüğünün farkında bile değildin. Sadece korkuyordun. Çok fena korkuyordun. Ölmekten ve kahrolası reenkarnasyon olayının gerçek olmasından.

  Ama en çok bilmemek, hatırlamamak korkutuyordu seni.

  Adını hatırlıyordun. Soyadını. Anneni. Babanı. Onların ölümlerini. Acını. Nefretini. İntikam arzunu.

  Bunun gibi lanet hatırlar yerine neden burada olduğunu hatırlamak istiyordun. Zaten bunların hepsine tanıdıksın. Geceleri seni rahat bırakmayan şeyler bunlar.

  Ama şu anlık hiçbir önemleri yok.

  Kusmak istiyordun. Bütün bu berbat hislerin her ne yediysen onlarla beraber çıkmasını istiyordun. Ellerini yere koydun. Pis olup olmaması umrunda bile değildi. Kusmak istiyordun.

  Sanki bu senin hâlâ insan olduğunu ispatlayacakmış gibiydi.

  Öğürdün fakat beklediğin gibi ne yemeğin tadı aldın ne de iğrenç yeşil safranın. Ellerin gözüne takıldı. Eskiden kumral olan ellerin artık bembeyazdı.

  Ve kesinlikle insanların ellerine benzemiyordu.
  Bu seni daha da iğrendirdi.

  Uzaylı mı olmuştun? Kahrolası reenkarnasyon böyle mi işliyordu? Başın çatlayacakmış gibiydi. Annenin migreninden bahsederken neyi kastettiğini daha iyi anlıyordun.

  Bu bir lanet olmalıydı.

  Cadılara inanmıyordun ama aklına kahrolası komplo teorilerinden ve aptal batıl inançlardan başka hiçbir şey gelmiyordu.

  Üniversiteye hiç gidebilecek miydin?

  Böyle bir anda düşündüğün şeye güldün ve korkuyla kaskatı kesildin. Bir gülüş sesi duymuştun. Oldukça melodikti.

  Vampirlerin gülüşüne benziyordu. İnsanı hipnotize eden ve boyunlarını size sunmasını sağlayan bir sesti.

  Vampirler. Cadılar. Ah, belki de sende şu salak başrol olabilirsin, diye düşündün. Ölümünün bir vampirin elinden olacak olması seni güldürdü ve o tanıdıklaşmaya başlayan sesi yeniden duydun. Belki seni vampir yapardı ha?

  Ama biliyordun ki kahrolası bin yıl boyunca yaşasan bile şu lanet olay hakkında hiçbir şeyi anlayamazdın. Vampirin gülmeyi kestiğini fark ettin.

  Gitmiş miydi?

  Seni öldürmeden bırakmış olmasının seni üzmesine güldün ve kaşların çatıldı. Çünkü vampir yeniden gülmüştü.

  Salak değildin. Ya da öyleydin.

  Bunu anlamanın tek yolu yolu gülmekti  fakat aklındaki teori tüylerini diken diken hissettiriyordu. Komik bir şey düşünmeye çalıştın. Sarkık yanaklı köpekleri, parodi korku filmlerini...

  Sana kahkaha attıran şeyler bunların hiçbiri değildi. Seni kendine getiren şey burada bu haldeyken komik şeyleri düşünme çabandı.

  Lanet teorin diyordu ki, o lanet kahkaha lanet senden çıkıyordu.

  Ve lanet olsun ki çok haklıydı.

  Sesin gitmişti. Saçların. Ellerin. Gözlerin.

  Seni sen yapan tüm her şey tuzla buz olmuştu.

  Büyük bir küfür savurdun kendine.

  Aklına o lanet bilmece geldi.

  Eski gemilerin parçalarıyla yeni gemi yapıldığında yeni gemi eski gemi mi olur yeni gemi mi gibi bir şeydi. Pek hatırlamıyordun ama cevabı şimdi daha iyi biliyordun.

  O lanet gemiden geriye hiçbir şey kalmamışken nasıl hâlâ eski olabilirdi ki? Şimdi nasıl kendin olacaktın?

  Seni sen yapan şeyler yokken nasıl sen olacaktın?

  Göz alıcı bir ışık seni kör ettiğinde ve bir grup siyah pantolon gelip seni uyuttuğunda aklından geçen tek şey yeni geminin çok boktan olacağıydı.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin