" Beni durdurdun! Ona gitmemi engelledin sikik beyinli! Ne hakla bunu yaparsın?!"

Yüzüne öfkeyle bir kere daha vurduğumda kulağıma dolan seslerini bile duyamıyordum. Aklımda sadece o vardı. O ve acı çektiğini düşündüğüm düşünceler vardı.

Ya ona bir şey yaparlarsa? Ya ona zarar verirlerse? Ya.. ya onu öldürürse o pislik herif?

Kollarımdan tutup beni çektiklerini hissetmeme rağmen kendimi durduramıyordum. Bu sefer daha sert çektiklerinde kollarında çırpınmaya başladım.

" Bırakın beni şerefsizler! Hepsi sizin yüzünüzden! Hepsi lanet korkaklığınız yüzünden!-"

" Jungkook kes şunu! Kendine gel!" Derken beni dışarı doğru ittirmeye başlamışlardı. Ben ise hala öfkeyle ellerinden kurtulmaya çalışıyordum.

" Bırak beni Yugyeom!"

" Ha bırakayım da ağzımıza sıç öyle mi? Sakinleşmediğin sürece hiç bir halt yapmayacağım." Dediğinde sinirle derin bir nefes alıp verdim. Dış kapının önüne geldiğimizde derin derin nefeslerim hala sürüyordu sakinleşmek için.

" Tamam. Bırak. Sakinim." Derken bile sesim öfkenin içinde kavruluyordu. Yugyeom bana emin olmak istercesine baktığında gözlerimi kapadım.

" Sana beni bırak dedim!" Diye tekrar bağırdığımda yavaşça bırakmıştı ama her an üstüme atlayacakmış gibi hazırda bekliyordu.

" Pekala.. Sadece mantıklı düşün ve ona göre hareket et." Derken ona cevap verme gereği bile duymadan kapının yanındaki ayakkabılarımı giydim ve kapıyı açıp hızla çıktığımda yürümeye başladım.

Nereye gittiğimi bile bilmiyordum ki nefes almaya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Karşı sokağa geçip merdivenli sokağa geldiğimde düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum ama o kadar endişe kaplıydım ki doğru düzgün düşünemiyor ve hareket edemiyordum. Kafamda sürekli oraya tekrar dönmem gerektiğini düşünüp duruyordum. Oraya dönüp onu çekip almam gerektiğini ama elimi kolumu sallayarak gidemezdim. Gitmek istememe rağmen gidemezdim.

Yapamadığım şeyler öfkeme öfke katıyordu sanki ve ben nefes dahi alamıyordum. Merdivenli sokağı hızla koşarak çıkmaya başladığımda kafamda sadece yüzü vardı. Aşık olduğum gülüşü ve kokusu vardı.

Endişelerim bunların üzerine bir kara gölge düşürürken altında eziliyordum. Ne yapacaktım şimdi ben?

Hızla yokuşu tırmanıp yukarı geldiğimde durmayıp koşmaya devam ettim. Kendimi yorarsam kötü düşüncelerimi de yorarmışım gibime geliyordu. Her zaman böyle bir yola başvuruyordum ama hayır. Bu sefer olmuyordu. Bu sefer o oradayken olamıyordu bir türlü.

Bir kaç hızlı adımdan sonra bacaklarımda ki güç yavaşça çekilirken adımlarımda yavaşlamıştı. Yutkunup etrafa baktığımda ileride ki ağaç gözüme çarptı. Adımlarım kendiliğinden oraya doğru ilerlerken sesli nefeslerim kulağımı dolduruyordu.

Ağacın dibine kendimi bıraktığımda sadece karşıya baktım. Yüksek tepelere kurulmuş bu kenar mahallenin en tepesindeydim şuan ve ciğerlerime dolan oksijen en yüksek seviyedeydi. Ama hala neden nefes alamıyor muşum gibime geliyordu? Neden göğsümün üstünde ki bu yük gittikçe ağırlaşıyordu?

Burada olsaydı belki yine onu sevmediğimi düşünecekti. Hatta ondan nefret ettiğimi. Ama tüm bunlara rağmen kötü olduğumu görüp sarılacaktı bana. İyi olmam, güçlü durmam gerektiğini söyleyip değmeyen sevgisini aktaracaktı bana. Ve ben yine bütün pişkinliğimle kokusuna sığınıp kabul edecektim o sevgisini.

I Hate You | I Love YouOnde histórias criam vida. Descubra agora