BÖLÜM 3

36K 2.2K 4K
                                    

İyi okumalar..

Siyah şapkamı kafama geçirip maskemi de taktıktan sonra nefesimi düzene sokmak için yaslandığım duvara sırtımı daha da yasladım. Sırtımdan akan soğuk terleri hissedebiliyordum. Duvardan gelen soğukluğu da öyle.

Derin bir nefes alıp vererek üzerimde ki gerginliği atmaya çalıştım ama şuan bu izbe yerde bulunmam bu gerginliğime hiç yardımcı olmuyordu.

Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Boş ve büyük bir arazinin üzerine kurulmuş bir fabrikaydı. Bu büyük ve yıkılmış fabrika da ne işi olduğunu sorgulamadan edemiyordum. Ne gibi bir işleri olabilirdi ki?

Gerçi doğru yere geldiğimden de emin değildim. Çünkü taksiciye konuştukları yeri tarif ettiğimde bu olduğunu söylemişti ama etraf çok boş ve sessizdi. Jungkookun içeride olup olmadığını bile bilmiyordum. Keşke takip etseydim. En azından emin olurdum. 

Bu düşünceleri boş verip soğuk duvardan sırtımı ayırarak derin bir nefes alıp verdim. Çenemde ki maskeyi gözlerim açıkta kalacak şekilde ayarladıktan sonra Yavaşça fabrikaya doğru ilerlemeye başladım. Boş arazide ayın ışığı olmasa bir bok göremeyeceğime emindim. Ayağım bir yere takıldığında dengemi zar zor sağlayıp yürümeye devam etmiştim. İçimden söylenmeyi de ihmal etmiyordum tabi..

Fabrikanın açık veya olmayan kapısından içeri girdiğimde etrafta gözlerimi gezdirdim. Bulunduğum kısımda ışık olmamasına karşın ilerde ki ışık hüzmesini çok rahat bir şekilde görüyordum. Bu da içeride birilerinin olduğunu gösteriyordu.

Peki ya.. Jungkook değilde başka birileri varsa? Sokakta yaşayan serseri tipler öyle hafife alınacak türden değillerdi gerçekten. Gerçi jungkookun çevresinde ki kişilerinde tekin olmadığını biliyordum ama en azından oraya gittiğimde jungkookun varlığı beni güvende hissettirebilirdi. Zaten ne yaptığını öğrendikten hemen sonra çıkacaktım. Evet evet. Bunu yapıp hemen ordan uzaklaşacağım. Ve sonra da bunun hakkında onunla konuşacağım.. 

Yutkunup yavaşça içeri doğru adımladım. Kulağıma adım seslerimden başka bir ses gelmiyordu. Fabrika o kadar büyüktü ki cidden beni korkutuyordu. Her an her yerden her şey çıkacakmış gibime geliyordu. Bu geri dönme istediğimi tetiklese de buraya geldikten sonra geri dönmek gibi bir şey yapamazdım. Çünkü ilk defa bu kadar ileri gittim ve jungkookun ne yaptığını öğrenmeden asla dönemezdim. 

Işıklı alana doğru yaklaşırken adım seslerime daha farklı seslerde karışmaya başlamıştı. Heycan ve adrenalinin verdiği hisle kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı. Etrafıma dikkatle bakıp yürümeye devam ettim. O basık ses kulaklarıma dolduğunda kaşlarımı çatmaya başlamıştım. Yanlış mı duyuyordum yoksa bu sesler bağırış ve müzik.. Sesleri miydi? 

Derin bir nefes verip ışıklı alana doğru geçiş yapmıştım. Ama.. Kimse yoktu?

Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Çünkü şuan o sesleri çok net duyuyordum ama nereden geldiğini çözemiyordum. Birden bir ses duymamla yerimde durup sesin geldiği yere baktım. Hemen köşeye gidip duvarın arkasına saklandığımda birine çarpmıştım. Hızla arkamı dönüp çığlık atacaktım ki elini ağzıma koymuştu. Karanlıktan yüzünü göremiyordum ama sesini duyduğum anda tüm hareketlerim şaşkınlıktan dolayı kendiliğinden kesilmişti.

" Sessiz ol." diye fısıldamıştı.

Yüzünü aydınlığa çıkardığında kaşlarım çatılmıştı. Parmağını maskenin üzerinden dudağına götürüp sessiz olmamı ima ederek bir yeri göstermişti. Gösterdiği yere baktığımda takım elbise giyinmiş bir adam ve etrafında korumaları olduğuna emin olduğum bir kaç kişiyle içeri girmişlerdi.

I Hate You | I Love YouWhere stories live. Discover now