7- Aşk Da Bir İmtihan.

31.4K 1.8K 77
                                    

Bölümlerde sıklıkla Filistin'den bahsetme nedenim aklımdan çıkmayışı,belki böyle böyle kalbimize kazınır.

Bu arada multimeidadaki resim Elif'in gördüğü resim.Neyse hadi okuyun. :)

Zaman öyle çabuk geçiyordu ki! Öyle ki yarıyıl tatiline bir hafta kalmıştı ve bugün cumartesiydi.

Ben yine odamda yine çalışma masamda yine test kitaplarının önünde yine test çözüyordum. Annemin sesiyle başımı kaldırdım ve kulaklığımın tekini çıkardım. Bugün daha bir yumuşak bakışlıydı bana karşı, zira sert mizaçlı bir anneye sahiptim.

"Annecim sen nasıl odaklanıyorsun böyle derse?" dedi kulaklıklarımı ima ederek.

"Kur'an tilaveti, sıkıntı olmuyor."

"Konsantre olabiliyor musun böyle?" dediğinde başımla onayladım.

"Neyse ezana az kaldı, haydi sofraya." Annemin cümlesi oruç olduğumu hatırlatırken onu kafamla onayladım ve mutfağa uğurladım. Kitapları toparlayıp üst üste koyduktan sonra ben de mutfağa geçmek üzere ayaklandım. Sofraya oturmamla ezanın okunması bir olmuştu. İlk yudumumu su olarak seçmiştim. Dünyanın en güzel nimeti suyu boğazımda hissettiğimde duygular suyun aksi yönünde hareket etmeye başladı, beynime doğru.

Çok şükürsüzdük!

Şimdi ben burada orucumu tutabilmiştim ki açıyordum, annem ve babamla aynı sofradaydım. Huzur vardı evde çok şükür, bin şükür.

Ne kardeşim patladı, ne babam kahredildi.

Ne gözümün önünde bomba atıldı, ne çocuğumun bacağı koptu.

Ne ülkem yandı, ne canım yandı.

Sadece medyanın yansıttığı kadarını izleyerek bilgi sahibi oluyorduk Gazze hakkında. Sadece izlerken canımız yanıyordu. Ya onlar, onlar yaşıyorlardı. Aslında bu bir tek onların değil Ümmet-i Muhammed'in imtihanıydı. Ve biz hakkıyla veremiyorduk. Özür dilerim Filistin'in çocukları, özür dilerim. Sizin için sadece dua edebildiğim için affedin beni.

Annemin eli gözümün önünde hareket ettiğinde bir noktaya odaklanan gözlerim ona çevrildi. "Hayırdır?"

"Hiç hiç."

Anneme sofrayı toplarken yardımcı olduktan sonra tekrar odama geçmiştim. Yaklaşık üç buçuk aydır kafam derslerden kalkmıyordu. Okulda küçük çaplı olaylar dışında pek bir şey de yoktu, elhamdülillah. Üç buçuk ayı düşünürken yatağa uzanmış biraz dinleniyordum. Baş ucumdaki telefondan bildirim sesi gelince elime aldım. Ezan vaktini hatırlatan güzel uygulamadan güzel bir hadisle karşılaştım, hemen altında da Yunus Emre'ye yer vermişlerdi.

"Yatsı namazına 45 dakika.

Derdi dünya olanın,dünya kadar derdi olur.

-Yunus Emre"

Yatsı ezanları okunurken uyandım, uyuya kalmıştım. Abdest alıp kendime geldiğim gibi namaza durdum. Namaza, kurtuluşa, sevince, Sevgili'ye. Namazın ehemmiyetini ruhuma işleyebilmek bir yıl kadar sürmüş olsa da namaza gösterdiğim itinayı hiçbir şeye göstermiyordum, hamd olsun. Tesbihattan sonra annem ve babamın yanına kısa süreli bir muhabbet ortamı kurmak için geçtim ve yirmi dakika kadar orada vakit geçirdim. Odama geri döneceğim sırada dolabın üzerinde duran Kur'an-ı Kerim'e uzanarak elime aldım ve kaldığım cûza devam ettim. Ertesi güne geçmeye az bir süre kalmışken telefonumu elime aldım ve paylaşılan resimlere göz gezdirmeye başladım. Karşıma gelinlik ve damatlıklarıyla mutluluk saçan bir aşk çarpınca duraksadım, samimiyet ibaresi fotoğrafı yakınlaştırarak bir kez daha baktım. MaaşAllah!

Elif Gibi DikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin